• BIST 9284.97
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 14 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 2 °C

Allah’ın yakasından düşün, kozunuzu kendi üzerinizden paylaşın!

Hidayet Şefkatli Tuksal

Dört gündür yazı yazamıyorum, tanık olduklarım dilimi, dimağımı kilitliyor sanki…

Her iki tarafın da Allah’ı kendi saflarındaymış gibi göstermeye çalıştıkları, iktidar mücadelelerinde Allah’ın adını istismar ettikleri, insanları dinden/ imandan ve dindarlardan soğuttukları için, üzgün ve kızgınım.

Bir Müslüman olarak iki tarafa da “Allah’ın yakasından düşün, kozunuzu kendi üzerinizden paylaşın! O birbirinizi tehdit ettiğiniz ‘gayretullah’ zaten tecelli etmiş durumda, inanmıyorsanız hal-i perişanınıza bir bakın!” demek istiyorum.

Bu toz duman arasında kafamızı toplayıp önümüzdeki resme baktığımızda, tarafların çizdikleri çerçeveler üzerinden inanmamız istenen iki tablo görüyoruz önümüzde… Bu taraflardan biri olan Hizmet Hareketi mensuplarına göre durum şöyle: AK Parti’nin iktidara gelmesinde desteği olan, iktidarı sırasında hazırlanan darbe teşebbüslerinin engellenmesinde emniyet, istihbarat ve yargıdaki yapılanması sayesinde büyük rol oynayan, referandum sırasında dünyanın hangi köşesinde olursa olsun bütün Hizmet mensuplarının Türkiye’ye gelip oy kullanmasını sağlayan Hizmet hareketi, AK Parti tarafından tasfiye edilmek istendi. Önce emniyet, yargı kadroları tasfiye edildi, sonra bürokrasinin diğer alanlarında tespit edilebilen kadrolar tasfiye edildi ancak Hizmet hareketi bunlara “idari tasarruf” diyerek sesini çıkarmadı, kabullendi (Ya da, varlığını zaten inkâr ettiği için, içi yansa da bu kadroları sahiplenemedi diyelim).

Ancak iş dershanelerin kapatılmasına gelince, “boğazımıza sarılan ele engel olmayalım mı?” tarzında bir savunmayla; hukuk, demokrasi, hür teşebbüs gibi kavramlar üzerinden, AK Parti döneminden önce Türkiye’nin hiçbir sorunlu döneminde çıkarmadıkları seslerini, neredeyse arşı âlâya kadar yükselterek muhalefete başladılar. Benim gibi dershanelerin bu şekilde kapatılmasını, tam da cemaatin iddia ettiği gibi hukuk, demokrasi ve hür teşebbüs özgürlüğü bakımından doğru bulmayıp karşı çıkanlar bile, dershane mücadelesinde kullanılan keskin dilin, dini argümanların, araya sokuşturulan tehditlerin ağırlığı karşısında, bunun sadece bir dershane meselesi olmadığına ikna oldular.

Cemaat tarafından çizilen ve hukuk üzerinden temellendirilen bu çerçeveyi biraz daha genişlettiğimizde, filmi biraz daha geriden aldığımızda; mesela Nedim Şener, Ahmet Şık ve Hanefi Avcı’nın başına gelenler, daha sonra KCK tutuklamaları ve nihayetinde Hakan Fidan’a yönelik operasyonların henüz tasfiye edilememiş cemaat kadrolarınca gerçekleştirildiğine dair iddialar giriyor görüntüye… Hele hele “elde birçok bakana ait yolsuzluk dosyaları olduğu, cemaate herhangi bir zarar verilmesi durumunda bunların açıklanacağı”na dair dedikoduların aşağı yukarı iki yıldır cemaat içinde dolaşımda olması, tabanın buna hazırlandığı yönünde güçlü bir argüman sayılabilir. Ayrıca yine tabana şırınga edilen “PKK’lı Kürt” düşmanlığı, “bizi her zaman sırtımızdan vuran İran” düşmanlığı, “Mossad’ın ajan listesini İran’a veren Hakan Fidan” düşmanlığı gibi kampanyaların, hükümetin en hassas konularda geliştirmeye çalıştığı politikalara karşı cemaat üyeleri üzerinde “teyakkuz dozunda bir düşmanlık” hali yaratma amacına matuf olduğu düşünülebilir.

Bu düşmanlık kampanyalarının, İsrail aşırı sağı ve Neo-conların politikaları ile uyum içinde olması da bu günkü komplo/ işbirliği iddialarının temelini oluşturmaktadır. Cemaatin komplo iddialarını reddederken kullandığı argümanlar, hükümete geçmişte verdikleri destek üzerinden temellendirilmektedir ancak bu nostaljik destek söz konusu uyumu açıklamaya yetmemektedir.

Benim kanaatim, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada etkili bir güç haline gelmek isteyen cemaatin, oyununu Erdoğan’dan daha güçlü olduğunu düşündüğü politik güç odaklarına göre kurguladığı yönündedir. Gezi olayları sırasında ortaya çıkan etkili iç muhalefet ve bu muhalefete can simidi gibi sarılan TÜSİAD camiası ve biraz gecikmeyle de olsa sahne alan “bir kısım medya” desteği, kanımca cemaati, bu oyunu hem iç hem de dış muhalefete entegre bir düzeye taşıması ve gizlilikten çıkarıp, Today’s Zaman gibi yayın organları vasıtasıyla açık etmesi yönünde büyük ölçüde cesaretlendirmiştir.

Geldiğimiz noktada, hükümetin itibarıyla birlikte ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarını da sallayan yolsuzluk operasyonları, cemaatin resmen üstlenmediği ancak yayın organları aracılığıyla bu operasyonların arkasında oldukları imajının verildiği, “devirici muhalefet” ajandasının “beddua”yla güçlendirilmiş yeni bir perdesidir. Hizmet hareketi, muradına ererse şayet, devirdiği iktidarın altında kalacağını hiç aklına getirmese de, camiadaki dost ve akrabaların hatırına hürmeten kendilerine hatırlatmamız boynumuzun borcudur. “Ene ukiltu yavme ukile essevru’l ebyad” diyen meşhur Arap meselinde olduğu gibi, siyah ve sarı öküzler, aslanla işbirliği yapıp beyaz öküzü ona yedirdikleri gün kendi idam fermanlarını da imzalamıştırlar aslında. Cemaatin bunu göremeyecek kadar kör olmasının sebebi, eleştirirken iktidara atfettikleri ancak bence kendilerinin daha şiddetli bir şekilde mustarib oldukları “güç zehirlenmesi” dir.

Hak şerleri hayr eyler, inşallah!

Not: Bu yazıda iki taraftan biri olarak zikrettiğim iktidarın eleştirisi öbür yazıya kaldı artık!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89