Albay Riyad El-Asaad, Antakya’da bir kamptan Suriye rejimine karşı silahlı mücadeleye soyunan Özgür Suriye Ordusu’nu yönetiyor. Albay “Suriye içinde 22 birlik ve 15 bin askerimiz var” iddiasında.
Ordudan ayrılan muhalifler Türkiye’nin desteğinden memnun; ancak silah alamamaktan şikâyetçi. Asaad “İçerde halka ateş açmak istemeyen subaylar var. En azından onlar için tampon bölge olsun” diyor
Suriye’de Mart ayından bu yana devam eden halk ayaklanmasının şu zamana kadar ne bilinen bir yüzü, ne de bir sesi ya da lideri vardı.
Fakat son haftalarda Suriye ordusundan ayrılan subaylar tarafından kurulan Özgür Suriye Ordusu, hem ülke içinde Beşar Esad rejimine karşı giriştiği silahlı eylemler, hem de yurtdışında yaptığı açıklamalarla bir anda tüm dünyanın ilgi odağı oldu.
Dera’da 18 Mart’ta başlayan ve ülke genelinde 4 bin kişinin ölümü ve onbinlerin tutuklanmasıyla süren isyan, sokak protestolarından bir adım öteye giderek silahlı bir direnişe mi dönüştü?
Bu sorunun cevabını alabilmek için, Antakya’ya, Beşar Esad’a karşı silahlı direniş başlatan ve son dönem sesini duyuran Özgür Suriye Ordusu’ndan subaylarla görüşmeye gittik.
Suriye’de gösteriler başladıktan sonra ordudan kaçıp Türkiye’ye sığınan Albay Riyad El-Asaad, bugün Özgür Suriye Ordusu’nun lideri. Suriye’nin her yerinde rejime karşı gerilla mücadelesi verdiği iddiasında olan hareket, dışarıda Antakya ve Lübnan-Suriye sınırında konuşlanan iki ayrı birlik tarafından koordine ediliyor.
Çok özel bir kamp
Antakya’daki Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), birkaç albay, yüzbaşı ve ordu mensubunun ailelerinin yaşadığı 70 kişilik ve Türk askeri tarafından korunan bir kampta konuşlanmış durumda. (Aynı bölgede Suriye’den kaçan binlerce mültecinin barındığı başka sivil kamplar da var.)
Beşar Esad’ın Suriye halkının taleplerini kanlı bir biçimde bastırması sonucunda Şam’dan ümidini kesen Ankara, Suriye’den kaçan subay ya da sivillerin korunmasının “insani sebeplerle” olduğunu vurguluyor. Görüştüğüm yetkililer de muhalifler de, kamplarda silah ya da silahlı eğitim olmadığını vurguladı. Zaten şu ana kadar Türkiye’den Suriye’nin içine yönelik herhangi bir vur-kaç saldırı olmuş değil. Ancak yine de ÖSO’nun Şam’da yarattığı rahatsızlık nedeniyle kamplar , Türkiye tarafından titizlikle korunuyor.
Çelimsiz, güleryüzlü bir albay
Antakya’da yağmurlu bir günde, gizli bir mekanda buluştuğumuz albay Asaad, toplantıya Türk makamlarının kendisine verdiği koruma timi eşliğinde geldi. Albay sürekli tehdit altında.
Doksanlı yıllarda Kuzey Irak’ta Saddam’la mücadele eden peşmerge komutanları ve Irak ordusundan ayrılan muhaliflerle çok sayıda röportajım olmuştu. Bu coğrafyadaki “muhalif” kumaşı iyi tanırım. Bu yüzden bir anda karşımda pos bıyıklı, göbekli bir komutan yerine, çelimsiz, mütevazi ve güleryüzlü birini görünce, şaşırmadım diyemem.
Bir tercüman aracılığıyla yaptığımız uzun röportajda, Suriye ordusundaki koşulları, Albay’ın Türkiye’ye nefes kesen kaçış öyküsünü ve üstlendiği silahlı hareketin Suriye içindeki eylemlerini konuştuk.
Hemen belirteyim; dünyanın her yerinde muhalifler her zaman abartılı konuşur. Asaad’ın, Suriye’nin her yerinde gerilla savaşı yürüten 15 bin kişilik milis gücünü elindeki basit bir Nokia cep telefonu ve kaplumbağa hızıyla İnternet’e bağlanan Skype aracılığıyla an be an yönettiğine inanmak zor.
Ankara, Özgür Suriye Ordusu’nu kollamakla birlikte, kendi sınırları içinde silahlı bir mücadele üssü oluşmasına izin vermiyor. Hatta bu yüzden Antakya’da oturup olayları takip etmekle yetinmeyen bazı subaylar, dayanamayıp Suriye’ye, “mücadele etmeye” geri dönmüş.
Abartı da hakikat de var
Ancak bu hikayenin çok sahici bir yanı var. Suriye ordusundan ciddi kopuşların yaşandığı, halka silah doğrultmak istemeyen subay ya da erlerin sığınacak bir liman aradığı ve tüm zorluklara rağmen ÖSO’nun ülke içinde bir efsaneye dönüştüğü tamamen doğru. Orduda bazı askerlerin ateş açmayı reddettiği ve ufak grup halinde amatör saldırılara başladığı da...
Nihayetinde Suriye’de rejimin yıkılışı, sonuna karşımda oturan takım kıyafetli albay değil, bambaşka biri ya da bambaşka dinamikler sayesinde de olabilir. Ancak o son geldiğinde, hikâyenin bir yerinde Özgür Suriye Ordusu’nun da bir rolü, iri ya da ufak bir işlevi olacak.
Albay Asaad’ın da çok iyi bildiği, Arap Baharı’nın hızına henüz alışamayan dünya kamuoyunun Suriye’de bir maceradan son derece çekindiği. Henüz Batı, Esad rejiminin devrilmesi için “düğmeye basmış” değil. Bunun da en açık göstergesi, henüz Antakya’daki kampa gelip giden Amerikalı, Fransız, İngiliz yetkililerin olmaması. Washington ara sıra çıkıp “Esad gitsin” dese de henüz ne Suriye’ye yaptırım ne de “tampon bölge” konusunda bir adım yok. Ama tabii bu, Başbakan’ın önümüzdeki haftalarda Hatay’a yapacağı geziyle yeniden dünya kamuoyunun gündemine oturacak meselenin, 2012’de bambaşka bir safhaya girmeyeceği anlamına gelmiyor.
Kürtler neden protestolara katılmıyor?
Geçen ay Suriyeli Kürt lider Meşal Temo’nun bir suikast sonucu öldürülmesine kadar, Kamışlı bölgesinde yoğunlaşan Suriyeli Kürtler, ülkeyi kasıp kavuran protesto dalgasına mesafeli durdular. Rejim, protestolar başlayınca ilk iş olarak Suriyeli Kürtlerin bir bölümüne 50 yıldır vermediği “kimlik kartı” ve vatandaşlık haklarını verdi. Ardından hem PKK hem de Kamışlı’da ağırlığı olan Mesut Barzani liderliğindeki KDP’den Suriyeli Kürtlere “Sessiz olun” telkinleri geldi. Kürtlerin eylemlere neden katılmadığını Albay Asaad’a sorduk:
“Kürtler çok utangaç davrandılar gösterilere katılmak konusunda. Protestolar başlayınca rejim Kürt gruplara bazı vaatlerde bulundu ve 50 bin kişiye kimlik verildi. PKK da oradaki tabanına rejim aleyhine gösteri yapmamalarını söyledi. Hatta Kürt kökenli tanınmış bir hatip (Ramazan Buti) Halep’e gönderildi. Ama atmosfer değişiyor.”
Esad iknayla değil ancak savaşla gider
Albay Asaad, Arap Ligi’nin Suriye yönetimine getirdiği teklifi desteklediklerini, bunun için saldırılara bir süre ara verdiklerini belirterek beni şaşırttı. Bu telkinin Ankara’dan da gelmiş olabileceğini varsaydım. Ancak Asaad Suriye’yle bir uzlaşı yakalanabileceğini düşünmüyor: “Beşar Esad ikna yoluyla değil ancak kaba kuvvetle gidecek. Arap Birliği Esad’a bir fırsat verdi. Ama dünden bu yana Humus’ta 20 kişi öldürdüler. Şam’da binlerce gözaltı var yine. Gerçekten dürüst olsaydı, Arap Birliği’ne uyarak kentlerden tankları çekerdi. Ama biliyor ki bunu yaptığı takdirde hükümet düşer. 11 yıldır ülkeyi yönetiyor. Reform yapacak olsaydı, yapardı. madem halk onu çok seviyor, bıraksın o zaman yabancı basın girsin ülkeye.
Sadece Muhaberat ve özel tim hedefte
Grubunuzda kaç kişi var?
Suriye’nin her bölgesinde konuşlanmış 22 ayrı birliğimiz var. Yaklaşık 15 bin asker. Bütün birliklerle telefonla iletişim halindeyiz. Son dönem bazı gösterilerde bizim için sloganlar atıldı. Ordu karşıtı bir çok eylem yaptık. Buradaki bazı rütbeli arkadaşlarımız, geri dönüp orada birliklerin başına geçti.
Orduya nasıl eylem yapabiliyorsunuz?
Subaylara insanlara silah doğrultmamaları, bir an önce ordudan ayrılmaları çağrısında bulunuyoruz. Biz sadece Muhaberat (istihbarat) ve Şabiba denilen özel birlikleri hedef alıyoruz. Erlere ya da sıradan orduyu hedef almıyoruz. Genelde gerilla taktiği kullanıyoruz çünkü göğüs göğüs çatışacak ağır silahımız yok. Pusu kuruyoruz. Rastan’da büyük bir direnişimiz oldu. Başka yerlerde de var. Son 1 hafta içinde 10 subay öldürdük.
Türkiye’den silah yok. Keşke olsa!
Suriye ordusundaki durum nedir?
Muhaberat orduyu tamamen kontrol altına almış durumda. Sürekli dışarıdan ya da İsrail destekli çetelere karşı yurdu savunduğumuz söyleniyor. Halka silahını doğrultmayı reddeden bazı subaylar öldürüldü. (İsimler sayıyor). Bizim gibi ayrılıp kaçanlar ya da bir protestoyu bastırmak için yollandığında, insanları öldürmemek için havalara, sağa sola ateş eden birlikler var.
Silahları nasıl temin ediyorsunuz?
Ülke içindeki güçlerin zaten kendi silahları var. İçerden de silah alabiliyoruz.
Peki Türkiye?
Hayır. Keşke olabilse. Bize sınırlarını açan tek ülke Türkiye ama maalesef Türkiye silah konusunda hassas. New York Times burada silahlı eğitim aldığımızı yazdı ama doğru değil.
Suriye’de silahlarını göstericilere doğrultmayı reddededek ordudun kaçan subaylar tarafından kurulan Özgür Suriye Ordusu, ülke içinde gerilla tipi eylemler yaptığı iddiasında.
Grubun liderleri Antakya ve Lübnan’da yaşıyor. Güçleri abartılsa da, varlıkları Şam’da panik yaratmaya yetiyor.
‘Esad karşı çıkan herkese İslamcı diyor. Biz değiliz’
Suriye’den çıkışınız nasıl oldu?
31 yıldır ordudayım; en son da sınırdaki Idlib eyaletinde görev yapmaktaydım. Gösteriler başlayınca ordu birliklerine “Dikkat edin, ülkemizde İsrail destekli silahlı gruplar var” diye talimatlar gelmeye başladı. Silahlı çetelere karşı ülkemizi korumamız isteniyordu. Oysa bunlar sadece reform ve özgürlük isteyen barışçıl gösterilerdi. Protestolar bütün ülke çapına yayılınca, benim gibi Sünni subaylara büyük baskı başladı.
Halep’teki muhaberat merkezine sürekli çağrılıyorduk. Doğduğum yerlerde de gösteriler başlayınca, iyice şüphelendiler, sorgulandım. Bir anda İdlib’den Hama’ya naklin çıkınca, kaçmazsam öldürüleceğimi anladım.
Daha önce benim gibi kuşkulandıkları birkaç subay, nakil sırasında öldürülmüştü. Ailemi de alıp sınıra geldim.
Beşar Esad geçen hafta Daily Telegraph’a Suriye’deki mücadelenin İslamcılarla Arap milliyetçileri arasında olduğunu söyledi. İslamcı mısınız?
Hayır değilim. Rejim, karşısına çıkan herkese İslamcı diyor. Ama Esad İslamcıları değil, halkı öldürüyor.
Peki Müslüman Kardeşler’den misiniz?
Alakam yok. Ve ülke içindeki hiçbir gösteride Ihvan (Müslüman kardeşler) adına bir pankart açılmadı. Suriye halkı birdir. Ve hepimiz Suriye bayrağı altına demokrasi istiyoruz. Türkiye gibi hem Müslüman, hem laik bir demokrasiyi tercih ederiz. Ama baştakiler ister laik olsun ister İslamcı, artık Arap halkları olarak zulüm rejimini kabul etmeyecek. Müslüman da olsa, İslamcı da olsa, kimse Arapları zulümle yönetemeyecek.
Suriye’de rejim devrilirse Nusayrilere karşı bir katliam olacağı korkusu var.
Asla. Bu fikri rejim sürekli pompalıyor. Ben Sünni’yim ama yanımızda Nusayri ve Kürtler de var.
Peki Özgür Suriye Ordusu’nda Nusayriler var mı?
Hayır. Hepimiz Sünni’yiz.
“Uçuşa Yasak Bölge istiyoruz”
Son dönemde bazı gösterilerde Suriyeliler “No Fly Zone” (Uçuşa Yasak Bölge) istiyor. Bunun ne faydası olacak?
Biz de uçuşa yasak Türkiye sınırında tampon bölge istiyoruz. Çünkü Esad rejimi sadece güç ve kaba kuvvet sayesinde yıkılabilir. İknayla değil. Şu anda ordudan kopmaya hazır ve bizim de görüştüğümüz çok sayıda asker ve subay var. Ama gidebilecekleri bir yer yok. Özel güvenlikli bir bölge olmazsa yok edileceklerini biliyorlar. Bakın Rastan’daki direnişimiz 4 gün deavm etti ve 4 gün tanklar o şehre giremedi, sonunda bombardıman sayesinde girdiler. 150 ölü var. Direnişteki 12 subayımızdan da ikisi öldü. Oysa uçuşa yasak olsaydı rejim kenti ele geçiremezdi.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.