CHP DTP Ermeni Kandil Bingöl Silopi İmralı açılım Türkiye Diyarbakır Filistinli Ahmet Türk Deniz Baykal Ermeni açılımı
Sen de etiket ekle!
gönderArafat 11 yaşında. Tozun dumanın içinde Silopi’de yanımda yürüyor. İkide bir aynı cümleyi kuruyor:
“Akrebi öldüreceğiz”
Ne demek bu Arafat?
Adını, taş atan Filistinli çocuklara ‘benim küçük yüzbaşılarım’ diyen Arafat’tan alan esmer çocuk, cevap vermeden önce anlamadığım için yadırgayarak bakıyor yüzüme:
“Akrep işte... Polisin akrepleri yok mu! Onlar işte.”
Cevabından çok yüzüne takılıyor aklım. Hayatları, daha küçük yaşlarda neler yaşadıkları, metale ve postala doğdukları toprakları, büyürken ne kadar ‘dövüldükleri’ bu kadar bilinmeyen insanlar dün Silopi’den Türkiye’ye bir barış mesajı vermek istediler.
Alanda toplanıp bütün ülkeye barışa ve umuda ne kadar aç olduklarını göstermek istediler. Ve ne kadar kolay mutlu olabileceklerini...
CHP’ye gönül kırıklığı
Aynı esnada siyaset sahnesinde ise, sanki hiç Doğu illerine gitmemiş gibi konuşan liderler vardı. Kürtlerle, Habur ve Kandil’den gelenlerle ilgili kullanılan ‘öfke terminolojisi’ ne kadar kırıyor bu insanları, bilmeden, ya da belki bilerek, konuştular.
Alanda en kalp kırıcı sahnelerden biri ise CHP ile ilgiliydi. Ahmet Türk’ün kendisine yaptığı en insanca vicdan çağrısını bile “Silahı bıraksınlar ayran da içeriz” şeklinde karşılayan CHP lideri Deniz Baykal’dan öfkeyle söz etmiyorlardı. Hayır. Hâlâ bir gönül kırıklığıyla konuşuyorlar Kürtler.
CHP, vakit daha fazla geçmeden, her nasılsa hâlâ öfkeye dönüşmemiş bu gönül kırıklığını bir imkân olarak kullanmalı.
Enteresandır, ‘açılımın’ siyasi sahibi AKP olarak görünmesine rağmen insanlar AKP hakkında konuşurken daha müdanasızdılar, ama sıra CHP’ye geldiğinde hâlâ bir eski dosttan söz eder gibiydiler.
AKP milletvekilleri nerede?
Niye alanda AKP milletvekilleri yok? Bütün gün aklıma bu soru takıldı. Dar zamanlarda, riskli pozisyonlarda DTP’lileri öne sürüp kenara mı çekiliyorlar?
AKP’nin bölge milletvekillerinin orada olup bu işin riski neyse Kürt halkıyla birlikte sırtlayacaklarını göstermeleri gerekmez miydi? Başbakan’ın dünkü cesur açıklamaları bu bakımdan önceki gün Silopi’de AKP’den kimsenin olmamasıyla tutarlı değildi.
AKP, açılım tepki yarattıkça CHP’yi mazeret gösterip kenara çekiliyor ama görünüş sanki AKP’nin DTP’yi siyaseten yalnız bıraktığı şeklindeydi.
İmralı mıdır?
Çağrı, İmralı’dan mı yapıldı? ‘Barış elçileri’ oradan mı emir aldılar? Elbette Silopi’deki kitle bunu böyle yorumladı.
Ama yollardaki sükûnet, askerlerin davranışları, enteresan denecek ölçüde azaltılan yol kontrolleri, bu gelişin daha derin bir mutabakatla organize edildiğini gösteriyor. Bu da nereden baksanız kötü bir durum değil.
Ölüm boşuna mı?
Her şeyin ötesinde hem Ermeni hem de Kürt açılımının ilerleyişine bakarken insan acı acı gülümsemeden edemiyor. Ermeni açılımı konusunda Hrant için söylemiştim bu sözü şimdi Musa Arter için tekrar edesim geliyor:
Ape Musa’nın kurban edilmesi mi gerekiyordu?
Açılımlara karşı çıkanlar benzer bir soruyu tersten soruyorlar. Diyorlar ki “O zaman bunca şehit boşuna mı verildi?” Bütün bunlar daha fazla insan ölmesin diye yapılıyor.
Önceki gün Silopi’den Diyarbakır’a giderken yolda gazeteci arkadaşımız Nevzat Bingöl durmadan anlatıyordu:
Burası Botaş, asit kuyuları. Burası, işkencehaneydi. Burada şu kadar insan öldü. Burada bu kadar insan katledildi. Burada şu kadar çocuk mayınlı arazide öldü.
Aklın ve kalbin isyan edeceği kadar çok kan var toprakta. Kürtler, acıyı, kadim bir sabırla barışa evriltmeye çalışıyor. Destek olunmayacaksa bari köstek olunmasın, bekledikleri bu. Çocuklar akreple yaşamak istemiyorlar artık. Bu sabra hürmet edilsin.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.