Kanlı bir yaz geçirdik. Çatışmalar yüzünden yaralılar ve maddi kayıplar bir yana yüzlerce yoksul Kürt ve Türk genci hayatını kaybetti.
Oslo Mutabakatı’nı reddeden, PKK’yi devlet zoruyla tasfiye edeceğini düşünen, bu amaçla Kürtleri her alanda ezme emirleri veren Tayyip Erdoğan’ın hırsı, ihtirası ve yanılgısı yüzünden Türkiye ve Kürdistan bu yaz çok ağır bedel ödedi!
Ancak kanlı yaza rağmen PKK tasfiye edilemedi; aksine daha da güçlendi. AKP ise savaşın devam etmesi halinde iktidarını yitireceği ihtimaliyle yüz yüze geldi.
AKP’nin üç aşamalı yeni Kürt stratejisi de bunun sonucu olarak gündeme geldi.
Hükümetin geçen yıl orduyla birlikte hazırladığı ve alayı vala ile uygulamaya koyduğu güvenlik konsepti sonuç vermek yerine, tersi sonuçlar ürettiği için geri çekildi.
Bunun yerine üç aşamalı yeni strateji devreye giriyor. Yandaş medya bu stratejiyi de eskisi gibi allayıp pulluyor ama, kimsenin aklına da hani siz bu işi bitirmiştiniz diye sormak gelmiyor.
Yeni stratejinin hazırlanması bile AKP açısından başlı başına yenilgi anlamına geliyor ama, bunun üzerinde duran ve yaşanan kayıpların hesabını soran olmuyor!
Türkiye ne de olsa; ölen öldüğüyle kalıyor.
Şimdi çöpe giden güvenlik konsepti yüzünden Türkiye barış fırsatını kaçırmış, memleket yangın yerine dönmüş, yüzlerce yoksul Kürt ve Türk genci hayatını kaybetmiş ama, bütün bunlar yandaşlığa pervasızca devam edenlerin umurunda olmuyor.
Ayrıca hiçbir şey de AKP‘nin Kürt halkının destansı direnişi karşısında yenildiği gerçeğini değiştiremiyor!
Evet, AKP yenildi ve yeni bir yol arıyor! Üç aşamalı yeni konsept bu yüzden gündeme geliyor.
Hükümetin yeni konseptine göre; 1- yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve seçim barajının düşürülmesi gibi siyasi refomlar yapılacak! 2- Mobil birliklerle bir yandan PKK‘nin üsleri ve lojistik merkezleri imha edilecek, diğer yandan da bölgesel aktörlerle birlikte ona silah bırakması için çağrılar yapılacak! Ve, 3- demokratikleşme ve yeni anayasa süreci hız kazanacak.
Başbakan Erdoğan’ın yeni stratejiyi, ‘Türkiye’nin geleceğini şekillendireceği’ iddia edilen, AKP’nin Pazar günü yapılacak parti kurultayında ayrıntılı olarak açıklaması bekleniyor.
Yeni konsept, üslup değişikliği, Oslo‘nun yeniden gündeme gelmesi, Barzani nezdindeki girişimler ve açık-kapalı ilişkiler AKP‘nin yeniden müzakere için zemin yokladığını gösteriyor.
Hatta Oslo Görüşmeleri’ni koordine eden ülkeye yeniden müzakere için müracaat ettiği dahi söyleniyor.
Özcesi, hükümetin yeniden müzakere için harekete geçtiğine dair işaretler çoğalıyor.
Gerçi Gülen Cemaati ve onun fişteklediği CHP Oslo Görüşmeleri üzerinden yeni süreci baltalamaya çalışıyor ancak, hükümeti ve devletiyle Türkiye’nin başka şansının olmadığı biliniyor.
AKP bu yüzden, “PKK silah bırakılırsa operasyon yapılmaz, seçim barajı düşer, yerel yönetimler güçlenir, yeni anayasanın yapımı hızlanır ve demokratikleşme sağlanır” diyor.
Hükümet aslında yeni konseptiyle yeniden müzakerenin çerçevesini çiziyor.
Hal böyle olunca, elbette tam da bu noktada dönüp PKK’ye bakmak gerekiyor.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık da PKK’nin yeni sürece ilişkin pozisyonunu önceki gün gazetemizde yayınlanan “Köklü çözüm zamanı” başlıklı yazısında açıklıyor.
Bayık, devleti ve hükümetiyle Türkiye’nin çözüm zihniyetine sahip olmadığını, yeni konseptin yeni beklentiler yaratma amacına dönük olduğunu söylüyor.
Kürt sorununda bazı adımlar atacağı beklentisini yaratmayı taktik bir tarz haline getirmiş AKP’nin Kürtlerin temel taleplerini boşa çıkarmanın ve kültürel soykırımı yeni koşullarda sürdürmenin hesabını yaptığını belirtiyor.
Türk devletinin tarihten ve 30 yıllık savaş sürecinden gerekli dersleri çıkarmadığını iddia ediyor.
Devletin Türklük konusunda yumuşama yaparak; anadilde eğitim talebini seçmeli dersle, Demokratik Özerklik talebiniyse yerel yönetimlerin hizmet yetkisini genişleterek savuşturmak istediğine dikkat çekiyor.
Türkiye’nin yeni anayasayı bu temelde dizayn etmeyi planladığını ancak, bunun sonuç vermeyeceğini de belirten Bayık, kalıcı çözüm için Türk tarafına “paradigma değişikliği” çağrısı yapıyor!
PKK’nin olmazsa olmazlarını, “anadilde eğitim ve Demokratik Özerklik” olarak açıklıyor ve “Kürtlerin kendi kendini yönetmesi çözümün özüdür” diyor.
Silah bırakma talebini ise daha önceki bir yazısında Kürtlerin ulusal varlıklarının tanınması ve özgürlüklerinin garanti altına alınması koşuluna bağlayan Bayık’ın bu son yazısı, PKK’nin AKP’nin yeni konseptine verdiği yanıt anlamına geliyor.
PKK’nin Kürtlerin ulusal varlıklarının tanınması, anadilde eğitimin yapılması ve Demokratik Özerklik’in sağlanmasında ısrar ediyor.
Bu da mevcut sistem içinde bir çözümün mümkün olamayacağını gösteriyor! Türkiye’nin meşruiyetini yitirmiş sisteminin restore edilmesi yerine, ademi merkeziyetçi ve özgürlükçü yeni bir sistemin ve yeni bir ülkenin hep birlikte inşa edimesi gerektiğine işaret ediyor!
Zor ama, başka türlüsü de mümkün görünmüyor!
Ayrıca herşeye rağman umutlu olmak, umudu korumak da gerekiyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.