İnsan AKP süreci neden sabote ediyor, diye sormadan edemiyor.
Gerçi bazıları süreci hükümetin başlatmadığını iddia ediyor ve Kürt tarafının kendi kendine gelin güvey olduğuna dair gerçekle alakası olmayan tezler ileri sürüyor ancak, Oslo gibi İmralı sürecini de hükümetin başlattığı biliniyor.
Öncesinde kapsamlı görüşmelerin yapıldığı iki süreci de AKP Hükümeti başlattı zira, hükümet sorunu şiddetle çözemeyeceğini görüyor.
Ayrıca şiddette ısrar etmesi halinde iktidarını yitireceğini ve tasfiye edileceğini de biliyor.
AKP’nin ve onun yönettiği yeni Türkiye’nin penceresinden baktığımızda soruna siyasal çözümün bulunması kaçınılmaz görünüyor.
Sorun şiddetle çözülemediği ve inisiyatifi Kürt hareketinin eline geçtiği içindir ki Türkiye, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana savunduğu resmi tezleri çürütme pahasına bu görüşmeleri sürdürüyor.
Buna rağmen de sorunu çözmek şurada kalsın, çözüme giden yolu açacak adımları dahi atmıyor. Atmadığı gibi fırsatını bulduğunda süreci boşa çıkartacak hamleleri yapmaktan geri de durmuyor.
Bu yüzden 2006’dan bu yana sürdürülen her görüşme yeni bir hayal kırıklığıyla sonuçlanıyor. Her hayal kırıklığının ardından çatışmalar kaldığı yerden başlıyor ve sorun daha bir ağırlaşıyor.
Elbette İmralı süreci de böyle olacak demek şimdilik mümkün görünmüyor. Hükümetin İmralı sürecini en azından bu aşamada elden bırakmayacağı, bunu göze alamayacağı anlaşılıyor.
Ancak hükümetin Kürtlerin taleplerine olumlu karşılık vermeyeceği, temel bazı hakları bile gıdım gıdım vereceği ve süreci süründüreceği de anlaşılıyor. Hükümetin bu tavrına ilişkin olarak da farklı açıklamalar geliyor.
Kimi siyasal gözlemciler içeride ve dışarıda çözüm sürecine karşı olan odakların hükümetin adım atmasını engellediğini ileri sürüyor. Bu görüşü daha çok hükümete yakın çevreler dillendiriyor. Kimi siyasal gözlemcilerse hükümetin‚ ‘zamana oynadığı’ ve Kürtleri ‘oyalamaya’ çalıştığını söylüyor.
Bu görüşü de ağırlıklı olarak bazı sol ve liberal çevrelerle Kürt yurtseveri dillendiriyor. Hükümetin tutumu bu görüşe haklılık kazandırıyor.
Bu durumda hükümetin hayati önemi olan bu sorunu biran önce çözmek yerine, niçin zamana yaymak istiyor sorusunu sormak; ‘oyalama’ ve ‘aldatma’ gerekçesinin altında yatan hesaplara bakmak gerekiyor.
Tabii, Kürt hareketi sürece onay veririken ve kendi üzerine düşen adımları kararlı bir şekilde atarken bunu AKP’nin ve lideri Erdoğan’ın kara kaşına, kara gözüne hayran olduğu için yapmıyor. Kürt tarafı adımlarını Kürtlerin genel çıkarları öyle gerektirdiği için atıyor.
Yine bazı siyasal gözlemcilerin çok yanlış ifade ettikleri gibi PKK lideri Öcalan İmralı’da tutsak olduğu için, KCK kendini bu adımları atmaya mecbur hissetmiyor.
Hayır; o günler geçti, o devran değişti ve şimdi bunun tam tersi söz konusu.
İçerideki mücadelenin yükselmesi, dışarıdaki dengelerin değişmesi sayesinde şimdi hükümeti ve devletiyle Türkiye kendini Öcalan’a mecbur hissediyor.
Şimdi Erdoğan İmralı’dan destek, hatta himmet bekliyor! Görmek isteyen biri için bu gerçek bütün çıplaklığıyla orta yerde duruyor.
Dolayısıyla hükümetin süreci başlatması ancak, sonlandırmak yerine uzatmaya çalışmasının nedenini başka yerde aramak; ‘oyalamanın’ amacına bakmak gerekiyor.
Görülebildiği kadarıyla Türk devletinin Kürdistan’daki son çaresi olan AKP Hükümeti, siyasal meşruiyetini Kürdistan’a yaymak, orada kalıcılaştırmak ve kurumlaştırmak istiyor.
Bunun için de özel savaşın Kolombiya’ya çevirdiği Kürdistan’daki açlığa, sefalete, işsizliğe, eğitimsizliğe, yozlaşma ve çürümeye güveniyor! Bu yıkımın üzerine kendi meşruiyetini bina etmeye çalışıyor.
AKP çatışmalı dönemlerde bunu çok rahat yapamıyor, bu yüzden ‘sükunete’ ihtiyaç duyuyor.
‘Sükunet içinde’ Kürtlerin sorunlarını ve zaaflarını kullanarak, ‘din kardeşliği’ üzerinden kendi güdümünde bir Kürt İslami yaratarak iktidarını yaygınlaştırmak ve kurumlaştırmak istiyor.
Böylece Kürt hareketini kuşatacağını ve uzun vadede bölgeden uzaklaştıracağını düşünüyor. AKP çok derinden ve aşama aşama giderek bu amacına ulaşmak istiyor.
Adıyaman, Antep, Urfa’da elde ettiği mevzilerin benzerini yakın erimde Amed’de, Mardin’de ve Van’da inşa etmeye çalışıyor. Hakkari-Şırnak hattını ise gözden çıkarmış bulunuyor.
BDP’nin miadını doldurmuş, çağ dışına düşmüş, kendi örgütünü dahi ayakta tutamamış bazı kesimlerle Türkiyelileşme’ye çalıştığı bu konjöktürde AKP ağırlığını Kürdistan’ı yeniden ilhak etmeye veriyor.
Çözüm sürecini bu nedenle zamana yayıyor. Türk devleti de kaybettiği Kürtleri AKP’ye kazandırmak amacıyla bu stratejiye açık ve çok yönlü destek veriyor.
Dolayısıyla bunu görmek ve seferberlik ruhuyla Kürdistan’a yüklenmek ve Kürt toplumunu tüketmeye başlayan hayatın her alanındaki sorunlara kalıcı çözümler üretmek gerekiyor. Çözüm olsa da olmasa da AKP’nin Kürdistan kuşatmasını kırmak, güvendiği sorun dağlarını ortadan kaldırmak, onu oradan çıkarmak gerekiyor…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.