Her Pazar günü Milliyet Gazetesi'nde Gökçer Tahincioğlu'nun insan hakları ihlallerinin sarsıcı örneklerini verdiği, okuru alt üst eden ‘Yüzleşme' sütununu ilgiyle ve yüreğim burkularak okurum.
Geçtiğimiz Pazar günü de henüz 17 yaşındayken, annesinin, babasının, en küçüğü 2, en büyüğü 14 yaşındaki 7 kardeşinin, annesinin karnındaki doğmamış bebeğin askerler tarafından yakılmasını kahrolarak izleyen ve engellendiği için bir kova su bile dökemeyen Aysel Öğüt'ün hikâyesini anlatıyordu.
Çok zor ve geç açılan dava geçen gün sonuçlanmış. Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi, oy çokluğuyla sanıkların beraatına karar vermiş.
Karşı oy kullanan hâkim ise sanık komutanın ve ismi belirlenmeyen kişilerin, yakılarak öldürülenlerin açık failleri olduğunu belirtmiş.
***
17-25 Aralık sonrası ortaya çıkan ‘hırsız-darbeci koalisyonu' ayak izleri devletin içinde kaybolan tüm cinayetleri aklınca Mahkeme-i Kübra'ya havale ediyor.
Bu cinayetlerin üzerini örtme işlemleri not edilse de, medyanın büyük kısmı tarafından kamuoyu gündemine getirilmiyor, sessizlikle boğulmak isteniyor.
Bu konuda peş peşe sıralanan son birkaç çarpıcı örnek çok dikkatimi çekti.
***
İlk önce, 17 Şubat 1993'de uçağı aydınlanamayan nedenlerle düşen eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma için zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca ‘kovuşturmaya yer olmadığına' karar verildi.
Ardından, Anayasa Mahkemesi, Roboski'de Türk savaş uçaklarının bombardımanında hayatını kaybeden 34 kişinin yakınlarının yaptığı bireysel başvuruları reddetti.
Ret gerekçesinde, başvuru yapan 53 avukattan üçünün vekâletnamesinin dosyada yer almadığı, eksik belgelerini 15 gün içinde tamamlaması için tebligatta bulunulan avukatlar belgelerini 2 gün gecikmeli sunduğu için ret kararı verdiğini açıkladı.
***
Birkaç gün önce de Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'a ‘Susurluk Davası' kapsamında verilen beş yıl hapis cezasının zaman aşımından düşürülmesine karar verdiğini okudum.
Hâlbuki Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Nisan 2014'te Ağar'ın cezasını oy birliğiyle onamış, Ağar cezasının bir bölümünü çekmişti.
Sürenin son bir yılında ‘denetimli serbestlikten' yararlanan Ağar, ‘karar düzeltme' talebinde bulunmuş, talebi görüşen 16. Ceza Dairesi, davanın zaman aşımından düşürülmesine karar vermişti. Kararda, suç tarihi ile soruşturma ve kovuşturma safhalarında gerçekleşen süreler dikkate alındığında davanın zaman aşımına uğradığı belirtildi.
Bilindiği üzere 17 Aralık sürecinin ardından Yargıtay'da dairelerin iş bölümü yeniden düzenlendi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin terör ve örgütlü suçlara bakma yetkisi alındı. Bu yetki, yeni kurulan Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ne verildi.
***
Sağlıklı ülkelerde zaman ve zemin değişse de yargının kararları değişmez…
Bizde tam tersi… Zaman ve zemin değiştiğinde, birbirine taban tabana zıt kararları ilk veren yargı oluyor.
Yargıtay'ın onayladığı kararların çöpe atıldığı başka bir dönem ben hatırlamıyorum.
***
Eşref Bitlis, Roboski, Susurluk…
Hepsinin üzerine kalın bir perde çekme döneminin garip adımları…
AKP'nin tüm zamanların en hızlı Ankaralılaşan partisi olduğu, statükonun gizli ve derin mahfillerinde ruhunu ve varlığını tümden inkâr ettiği karanlık bir süreç. (Özgür Düşünce)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.