Yoksul insanlara hiç aldırmıyorlar.
Ölüp duruyor o insanlar, kimse sahip çıkmıyor, kimse hesabını sormuyor.
Bizim politikacılar, siyaseti, Ankara’daki kocaman binaların süslü odalarında kimlerin oturacağını belirleyecek bir yarış sanıyorlar.
O odalara, insanları korumak için gönderildiklerini unutuyorlar.
AKP iktidarının, işçi ölümlerinde uzun bir sabıkası var.
Bu iktidar döneminde, çeşitli sektörlerde işçiler denetimsizlikler yüzünde öldüler.
Tek başına Tuzla Tersanesi yüzden fazla işçinin ölümüne sahne oldu ve iktidar bütün uyarılara rağmen bu ölümleri önlemedi.
Ana muhalefet partisi CHP ise “Ergenekon sanıklarına” gösterdiği şefkatin yüzde birini işçilere göstermedi.
Kılıçdaroğlu, “Ergenekon’a üye olmak istediğini” bu halkın yüzüne baka baka söyledi ama denetimsizlikten ölen işçilerle hiç ilgilenmedi.
Zenginleri hiç kızdırmadılar.
En son Afşin’de, Ciner Grubu’nun işlettiği kömür havzasında arka arkaya iki göçük meydana geldi.
Dokuz insanımız hâlâ binlerce ton çamurun altında yatıyor.
Ciner Grubu, dün bu konuda bir açıklama gönderdi, açıklamanın tamamını sayfalarımızda okuyacaksınız.
Özet olarak söylersek; bütün önlemleri aldıklarını, ortada bir hata olmadığını, birinci heyelandan sonra çalışmayı durdurduklarını, ikinci heyelanda ölenlerin “araştırma heyetinin” üyeleri olduğunu ve ikinci heyelanın öngörülemeyeceğini söylüyorlar.
Umarım söyledikleri doğrudur ve iki heyelan da “bütün tedbirlerin” alınmasına rağmen gerçekleşmiştir.
Çünkü ortada ciddi bir olay var.
Ve, bugün bizim yayımladığımız belgeler “bütün tedbirlerin” alındığı konusunda bazı kuşkular yaratıyor.
Öncelikle, ikinci heyelana kurban giden uzmanların hayatlarının korunması için “bütün tedbirlerin” alınıp alınmadığının ortaya çıkması gerekiyor.
O insanlar, göçük alanına hangi tedbirler alınarak sokuldu?
O tedbirlere rağmen o insanlar nasıl toprak altında kaldı?
Ama akla takılanlar bu kadar değil çünkü o kömür işletmesinin sorunlarıyla ilgili uyarılar epey önceye dayanıyor.
İlk olarak 2007 tarihinde Maden Mühendisleri Odası, kömür havzasının “çok geniş bir alana” yayıldığını söyleyerek, bunun sorun yaratacağı konusunda ilk uyarıyı yapıyor.
Mühendislerin bu uyarısından sonra hükmet ne tedbirler aldı?
Kömür havzasının sınırlarını yeniden gözden geçirdi mi?
Niye “sorunlu” sayılacak kadar geniş bir alanda madencilik yapılmasına izin verdi?
İşletmeci şirket, mühendislerin bu uyarılarından sonra bir tedbir aldı mı, “doğal sınırları” zorlamamayı tercih etti mi?
Mühendislerin “yanlış bir iş yapıyorsunuz” uyarısından üç yıl sonra “yanlışların” ciddi sonuçları konusunda Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nin ilk raporu 11 Ocak 2010’da geliyor.
Uzmanlar, madende “çatlaklar ve kabarmalar” saptıyorlar, su sızdığını, toprağın nemli olduğunu ve “heyelan ihtimalinin” bulunduğunu bildiriyorlar.
Gördükleri tehlike öylesine ciddi ki çalışmalara iki gün ara veriliyor.
İki gün sonra çalışmalar yeniden başlıyor.
28 Ocak 2010’da Elektrik Üretim Anonim Şirketi, “Termik Santraller ve Maden Sahaları Daire Başkanlığı”na haritalarla, CD’lerle birlikte bir rapor göndererek tehlike konusunda bir de Daire Başkanlığı’nı uyarıyor.
16 Şubat 2010’da bu kez Ciner Grubu’na bir uyarı daha yolluyorlar.
Kömür Havzası’nın bulunduğu bölgenin belediyesi olan Çoğulhan Belediyesi’nin, kömür havzasındaki “taşınmazların” kazı alanından “yüksekte” olması nedeniyle “heyelan” endişesi taşıdığını belirterek, gerekli önlemlerin alınmasını talep ediyor.
Aynı gün bir de bilgi notu yazarak, madende “gelişen bir çatlak” belirlendiğini ve çatlağın 350 metre uzunluğunda olduğunu vurgulayıp, neler yapılması gerektiğini sıralıyorlar.
Şimdi önce hükümete sormak lazım.
“Burada heyelan olacak” diyen bunca uyarıya rağmen neden çalışmaları durdurmadınız, neden maden sahasının sorunlarının düzletilip düzeltilmediğini araştırmadınız?
Neden onca işçinin göz göre göre ölmesine engel olmadınız?
Sonra CHP’ye sormak lazım.
Neden bu insanların ölümüyle hiç ilgilenmediniz, neden hükümete bunun hesabını sormuyorsunuz, neden kendiniz bir araştırma komisyonu kurmuyorsunuz?
Ölüp giden işçilerle ilgilenmeniz için onların “Ergenekon üyesi” olması mı gerekiyor?
Sonuncu soru da işletmeci şirkete.
Bunca uyarıya, “çatlağın” bir yıl önceden saptanmasına ve sizin “bütün tedbirleri aldığınızı” söylemenize rağmen o insanlar niye öldü?
Var mı bunca uyarıya rağmen o insanların ölümünü açıklayabilecek birisi?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.