Önce bir düzeltme:
Dünkü yazımızda Wall Street Journal'ın, 34 sivilin öldürüldüğü Uludere katliamına ilişkin haberinde "ilk istihbaratın ABD'li Predatorlardan geldiğini iddia ettiğini yazmıştık.
Yazıda böyle bir ibare olmadığı halde Genelkurmay Başkanlığı da aynı rüzgâra kapılıp "ilk istihbaratın Amerika'dan değil "milli kaynaklardan" yani Türk Hava Kuvvetleri'ne ait Heron tipi insansız hava araçlarından geldiğini açıkladı. Sanki esas mesele buymuş gibi. Çoğu 20 yaşının altında 34 vatandaşımız parçalanarak öldürüldü. İstihbaratın "ilki", "sonu" derken.
Şair Bejan Matur'un "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" olarak nitelediği trajediye ilişkin esas sorular beş aydır yanıt bekliyor:
En hafifinden korkunç bir muhakeme zaafı olduğu ortada.
İstihbarat hangi kaynaklardan geldi? Tümü açıklansın. Nasıl bir süzgeçten geçirildi, kimler tarafından değerlendirildi? Bombalama öncesinde çekilen Heron görüntülerini izleyen TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyeleri, sınırı geçen grubun PKK'lı değil sivil köylü olduklarının her hallerinden anlaşıldığını söylüyor. O halde neden ve kimler tarafından bombalama emri verildi? Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi dahilinde mi o düğmeye basıldı? Savunma Bakanı ve Başbakan "Vur" emrinden haberdar mıydılar? Emri onayladılar mı?
Ne yazık ki bu soruları gündemde tutmak yerine görüyoruz ki muhalefet meseleyi "AK Parti, Amerika'nın uşağı" zeminine çekiyor. "Gördünüz mü tahminimiz doğru çıktı, istihbaratın kaynağı ABD" diye ellerini ovuştururken sanki Amerika'yla istihbarat paylaşmak büyük bir zaafmış gibi sunuyor. ABD, PKK'ya ilişkin elindeki istihbaratı paylaşmadığı günlerde "ABD, PKK'yı destekliyor, Türkiye'yi bölüp bir Kürt devleti kurmak istiyor" diyen aynı muhalefet değil miydi?
Evet, Amerika'nın günahı saymakla bitmez. Hiroşima'da, Vietnam'da, Irak'ta, Afganistan'da katledilen binlerce sivilin kanı elinde. Bu katliamları ilk başta ABD basını gündeme getiriyor. İktidarlardan hesap soruyor. Ancak Uludere olayında Amerika ve AK Parti'ye "istihbarat paylaşıyorlar" diye yüklenmek bana tuhaf geliyor.
CHP veya MHP iktidarda olsaydı, "Hayır, istihbaratını istemiyoruz" mu diyeceklerdi? Veya Amerika, Abdullah Öcalan'ı tepsi üzerinde sunduğunda, "Yok almayalım" mı buyuracaklardı? ABD tabii ki bu desteği iyi kalpliliğinden değil, Türkiye vazgeçilmez önemde bir müttefiki olduğu için, kendi çıkarları için sağlıyor.
Hem mademki Amerika, Türkiye'ye her dediğini yaptıracak güçte, 1 Mart Tezkeresi'ni neden Meclis'ten geçirtemedi? Tayyip Erdoğan a oylama öncesinde neden "evet" yönünde grup kararı aldırtamadı? Ve en sağlam kankileri olarak bilinen Türk generallerine, tezkereyi neden kamuoyu önünde savundurtamadı? Çünkü Türkiye eski Türkiye değil. Çünkü son günlerde bolca tökezlese dahi Türkiye artık halkın da isteklerine kulak vermek zorunda kalan bir sivil iktidar tarafından yönetiliyor. TSK ve bir avuç seçkin tarafından değil. Halk Irak müdahalesine karşıydı. Kıl payı ile dahi olsa şükürler olsun halkın iradesi tecelli etti.
Ha bu arada AK Parti'nin de "WSJ haberini Pentagon içindeki Türkiye düşmanı neo-conlar" sızdırdı diyerek esas meseleyi geçiştirme çabaları da kabul edilebilir cinsten değil. Zaten tarih boyunca işlediğimiz tüm günahlarla yüzleşmek yerine "dış güçlere" mal etmek, reflekslerimizin "en millisi" değil mi?
34 masum vatandaşımız feci şekilde can verdi. Uludereliler yakınlarının dağılan bedenlerini toplarken bombalama sırasında telef olan 70'e yakın katırdan ayırt etmekte zorlandılar. Bir an için ellerinizi vicdanınıza koyup aynı şeyin kendi evladınızın başına geldiğini düşünün. Uludere'de gerçekten ne oldu? Öğrenene kadar susamayız. Susmayacağız.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.