Son dönemde Türkiye karşıtı lobinin istismar ettiği konuların başında radikal silahlı örgütlerle bir yakınlaşma olduğu iddiası geliyor. Suriye’deki muhaliflerin içinde yer alan bir kısım silahlı örgütlerin varlığı başta İsrail olmak üzere batılıların alerji duymasına sebep oluyor ve bu durum Esed’in ömrünü uzatan bir paradoks üretiyor. 500 bin Suriyeli göçmeni misafir eden ve Suriye’deki olumsuzluklardan doğrudan etkilenen Türkiye’nin Esed’in devrilmesini desteklediği biliniyor, bu desteğin silahlı köktenci gruplara karşı bir destek veya işbirliği gibi yansıtılması ise gerçeği yansıtmıyor. Bu yaklaşım Türkiye’nin Mısır’daki darbeyi eleştirmesiyle farklı zemine taşındı. Müslüman Kardeşler örgütünü bir tür terör örgütü veya köktenci yapılanma gibi gören batılılar, AK Parti’yi bu tür hareketlerle işbirliği içindeymiş gibi göstermeye çalışıyorlar.
10 yıl önce AK Parti’ye içeride ve dışarıda yapıştırılmaya çalışılan ‘radikal İslamcı’ etiketi bu olaylarla yeniden devreye alınmaya başladı. Oysa AK Parti’nin bu olaylardaki tavrı ve tepkisi son derece demokratik, insancıl ve barışçıdır. Mısır’da darbeye maruz kalan kim olsa Türkiye aynı tepkiyi gösterirdi, bu İhvan’la bir irsiyet bağı ortaya koymaz.
Batının İslami oluşumlarla ilgili indirgemeci bakış açısı oldu olası sorunludur. İslam dünyasında sosyal, kültürel, siyasi zeminde faaliyet gösteren onlarca oluşum vardır. Bunların büyük kısmı demokratik ve hukuki zeminde faaliyet göstermektedir. Bunları terör örgütü, köktenci, radikal türü sıfatlarla yaftalamak büyük haksızlıktır. Silahı ve şiddeti bir yöntem olarak seçen gruplar, bunların içinde çok küçük bir orana tekabül etmektedir. Müslüman toplumun ana yapısı her zaman terörü, şiddeti ve sivil katlini reddetmiştir.
***
Terörün ve aşırılığın her türlüsüne tepki gösterme konusunda Başbakan Erdoğan’ın net tavır takındığı da bilinmektedir. Hatta bu yüzden radikal silahlı örgütler doğrudan AK Parti’yi hedef alan açıklamalar yapmıştır. Erdoğan geçen hafta yaptığı bir konuşmada “Biz aşırı uçlar nerede olursa olsun, ister ülkemizde olsun, ister diğer ülkelerde olsun, bu bizim temel prensibimizdir, temel ilkemizdir: Biz aşırı uçların hepsine karşıyız. Hepsinden uzağız. BDP’nin Başkanı, diyor ki ‘Ben (Nusra’nın) adreslerini veririm.’ Yani bu kadar bu işlerde kabiliyetli ise bize PKK’lıların da adreslerini versin. Onlar da aşırı uçtur. Biz onların da üzerine gidelim. Nusra’nın da üzerine gidelim. Biz biliyorsunuz El Kaide ile güvenlik güçlerimiz çok ciddi mücadeleler verdi” dedi.
Gerçekten de Türkiye’de son dönemde bu tür örgütlere yönelik önemli operasyonlar yapıldı.
El Kaide lideri Ayman el Zevahiri, Suriye’de Esed’e karşı savaşan mensuplarına diğer gruplarla işbirliğine gitmemesi çağrısı yaptı ve Özgür Suriye Ordusu’nun üst düzey komutanı Kemal Hamami, El Kaide bağlantılı “Irak İslam Devleti” adlı örgütün üyeleri tarafından öldürüldü. El Kaide Sovyetlerin Afganistan’ı işgaline karşı mücadele eden bir örgüt olarak kuruldu, ama sonrasında Afganistan’da köktendinci bir eğilim ve dünya üzerinde silahlı eylemler gerçekleştiren bir örgüte dönüştü.
Batılıların terör örgütü olarak görerek dışladığı HAMAS ise ilk dönem Filistin’in işgaline karşı İsrail’e yönelik silahlı eylemler gerçekleştirse de daha sonradan Filistin’de sosyal ve siyasi alanda faaliyet gösteren bir yapılanmaya dönüştü. Seçimlerde büyük başarı kaydederek siyasi meşruiyetini artıran HAMAS çözümün de vazgeçilmez aktörü haline geldi. Hiçbir zaman silaha sarılmayan Müslüman Kardeşler ise Mısır’da çok büyük bir toplumsal destek buldu. Tüm bu örgütlerin ‘terör örgütü’ gibi konumlandırılarak dışlanması başlı başına büyük bir sorundur.
Türkiye, meşruiyet çizgisinde kalarak faaliyet gösteren ve halkın desteğini alan her yapının sistem içinde tutulması gerektiğine inanmaktadır. Terör ve şiddeti ise kesinlikle dışlamaktadır. Bu ilkesel duruşu radikal İslamcı işbirliği gibi yansıtmak akla zarar bir tavır olur.
***
Bu arada PYD lideri Salih Müslim, Başbakan Erdoğan’a yönelik çirkin ve seviyesiz sözler sarf etmiş, “Bir yandan bizimle görüşmeler yapacaksın öte yandan da kendi köpeklerini, çakallarını ve tilkilerini üzerimize salacaksın” demiş. Bu zatın kendisini kabil-i hitap olmaktan çıkarmaya çalışmasının olumsuz sonuçlarını en iyi bu bölgedeki Kürtler takdir edecektir. Bu zat aklınca Batıya karşı “radikal örgütlerle mücadele ediyoruz” diyerek kendisini pazarlamaya çalışıyor. Bu çok ucuz bir taktiktir ve hiçbir densizlik yapanın yanına kar kalmaz.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.