Sayın Bakan'ın açıklaması, ifade özgürlüğü hükümlerinin değişmeyeceğinin itirafı gibi görünmektedir.
Yargılama süresinin kısaltılmasıyla ilgili yasa tasarısı bekleniyordu. Hazırlanacak tasarının içeriğini Adalet Bakanı Sadullah Ergin dün sabah açıkladı. Bakan bilgisayardan yansıttığı cümleleri okuyarak çalışmayı tanıttı. Henüz ‘tasarı’ haline gelmeyen metnin üzerinde çalışılmakta olduğu anlaşılıyor.
Bakanın, “Yargı hizmetlerinin daha etkin, süratli ve verimli şekilde sürdürülebilmesi amacıyla getirilen yenilikler” diyerek tanıttığı konuşmasının haberini herhalde Radikal’de okudunuz.
Açıklamaya dayanarak ve ‘tasarı’ çıktığında şimdi yazacaklarımı değiştirme hakkımı saklı tutarak bazı görüşlerimi okuyucularıma sunmak istiyorum:
Etkisi büyük görülmeyen sade değişiklikler, özellikle yargı gibi herkesi etkileyecek alanlarda, büyük reformlar kadar geniş sonuçlar yaratabilir. Hangi değişikliğin nerelere kadar neleri değiştireceğini metni görmeden görmek ve yorumlamak zordur. Sayın Ergin, düşünülen değişikliklerin yaklaşık iki milyon ele alınmış dosyayı etkileyeceğini söyledi.
Ceza, icra iflas ve idari yargı üzerindeki değişikliklerden sonra, ‘Basın ve ifade özgürlüğü’ başlığıyla düşünülenler dört başlıkta toplanıyor.
İfade özgürlüğü bölümüyle ilgili görüşlerimi yazmaya, Sayın Bakan’ın konuşmasının beni fena halde umut kırıklığına uğrattığını belirterek başlamak istiyorum.
Bakan’ın açıkladıkları, ‘suç tanımları’ ile ilgili değil, ‘ceza’ ile ilgilidir. Oysa özgürlükler ceza ve sürelerle oynayarak veya koşullarla cezaları kaldırarak değil, suçları tanımlayarak genişletilebilir. İki örnekle görüşümü anlatacağım:
Birinci örnek, ileriye dönük yayın durdurma konusundadır: Terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde suç işlemeye alenen teşvik, on beş günden bir aya kadar durdurulabilecektir. Diğer örnek de Bakan’ın, hakkında kamu davası açılması kararı verilen kişiyle ilgili dosyanın, üç yıl içinde aynı suçu işlememesi halinde işlemden kaldırılması önerisidir.
Bakan’ın söylediği diğer öneriler de bunlara benzemektedir. Özetle, ‘suç’ tanımı ve bu tanıma uygun olarak kişinin terörle ilişkilendirilmesi değişmemekte; soruşturma ve ceza ertelenmekte veya dosya kaldırılmaktadır.
Sayın Bakan kusura bakmasın, bunların hiçbiri ifade ve örgütlenme özgürlüğünü genişletmez. ‘Suçlu’ya verilen ‘ceza’ sonuçta bir kararla ertelenerek veya dosya kaldırılarak ifade ve örgütlenme özgürlüğü genişletilemez!
Oysa demokrasimizin ihtiyacı olan husus; şiddet içermeyen, yakın ve açık tehlike oluşturmayan fiillerin ‘suç’ olmaktan çıkarılmasıdır.
Terörle Mücadele Kanunu’nda ve Türk Ceza Kanunu’nda okuyanın kişisel kültürüne bırakılmış ‘suç’ tanımlarıyla hiçbir yerde demokrasiye geçilememiştir, geçilemez de!
2002’den sonra Terörle Mücadele Kanunu’nda üst üste sekiz kez yapılan değişikliklerin terör suçlarını ne kadar önlediği tartışılabilir ama genel ifade özgürlüğünü kısıtladığı çok açıktır.
Dünkü açıklama, ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüğünün genişletilmesinin düşünüldüğünü göstermemektedir. Açıklama, ifade özgürlüğü hükümlerinin değişmeyeceğinin itirafıdır.
Sayın Bakan, açık biçimde şunu söylemelidir: Bugünkü hükümet, ifade özgürlüğünü genişletmek mi yoksa dün yapıldığı gibi toplumu oyalamayı sürdürmek mi istemektedir?
Bir yurttaş olarak dün ortaya konan tutum ve anlayışı kabul etmiyorum; reddediyorum!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.