KCK davası nedeniyle tutuklu olan BDP Şırnak Milletvekili Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız’ın başlattığı süresiz açlık grevine destek için diğer BDP’li milletvekilleri iki günlük açlık grevine başladılar. Açlık grevlerinin amacını, “Diyalog, müzakere, çözüm” sloganlarıyla açıklayan grevciler bir yandan dalga dalga genişleyerek altı binin üstünde insanın tutuklanması sonucunu doğuran KCK operasyonlarını eleştiriyor, diğer yandan İmralı’da Abdullah Öcalan’ın tecridini protesto ediyorlar. Açlık grevlerine başkalarının da katılması kuvvetle muhtemel, BDP’li belediye başkanlarının da bu hafta sonu açlık grevine başlayacakları bildiriliyor. Doğrusu merak ediyorum, KCK tutuklamalarından yakasını kurtarabilmiş kaç belediye başkanı kaldı diye.
Hakkâri Milletvekili Esat Canan’ın Taraf’a söyledikleri önemliydi. Canan diyor ki: “AKP bugüne değin olumlu adımlar attı. Ancak son dönemde milliyetçi söylemin dozunu arttırdılar. Kamuoyunda çözüme dair oluşan olumlu hava dağıldı. Örneğin Oslo sürecini çok faydalı buluyorum, ancak devamının gelmesi gerekiyor. Bölgede aklıselimi temsil eden kanaat önderleri bile içeride. Sokakta yalnızca fırtına kuşağı diye tabir edilen gençler kaldı. Yeni kuşak bir öncekine göre daha sert, milliyetçi refleksleri baskın.”
Kürt meselemizin durduğu noktanın kuşbakışı özeti bu sözler.
Bu belirsizlik nereye kadar?
MİT kavgası şimdilik kaydı ile ve beklendiği üzere iktidar lehine sonuçlandı. Bu kavga sırasında “MİT çözüm istiyor, MİT’e saldıranlar ise istemiyor” argümanı dillendirilmişti, bunun hiç de inandırıcı olmadığını yazmıştım, zira ortada KCK dalgaları varken hangi taraf olursa olsun bir tarafın çözüm istediğine kimse inanmazdı. Fakat öyle de olsa haydi şimdi bu argümana kendimizi inandıralım, daha da önemlisi bu argümanı ileri sürenler ortaya çıkıp çözüme dair ne düşündüklerini açıklasınlar.
Şimdi tam zamanıdır.
Mademki, kıyamet Kürt sorununda çözüm isteyenler ve istemeyenler arasında koptu ve mademki çözüm isteyenler bu raundun galibi oldular o halde daha ne beklenmekte? Eğer gecikilmeden çözüm yolunda bir irade beyanı ortaya çıkmaz ise, yukarıdaki “çözüm isteyenler-istemeyenler” argümanının penceresinden bakarak söylersek, MİT kavgasının “çözümsüzlük üstüne” bir anlaşma sağlanarak bitirildiğine hükmetmek zorunda kalacağız.
Durum bu değilse eğer, yalnız çözüm sözleri de bu noktada artık yeterli olamaz, kimseyi ikna edemez, açlık grevleriyle yükselecek yeni gerilim dalgasını önleyemez. Yapılması gereken şey zor da değildir, ilk adım İmralı’da Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkmasıdır. Bu tecrit hâlinin, siyaseten doğurduğu tehlikeli gerilimin yanı sıra bir insan hakkı ihlali olduğu görülmeli artık.
Her şeye rağmen bir umut
MİT kavgası sırasında önemli bir olay gürültüye geldi. Geçenlerde Erbil’de “Mahabat Kürt Cumhuriyeti’ni Anma Konferansı “yapıldı, konferansta Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani’nin ve BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın konuşmaları önemliydi.
Mesut Barzani konuşmasında, öteden beri Kürtlerin önem verdikleri bir proje olan ama sürekli ertelenen Kürt Ulusal Konferansı’nın PKK’nin silahlı mücadeleyi durdurması halinde bu yıl toplanabileceğini açıkladı. “Eğer PKK’nin iyi niyet gösterip savaşı durdurarak barış için siyaset yapma ihtimali varsa, bu yıl her parça Kürdistan’dan davetliler ile Kürdistan Ulusal Konferansı yapılabilir. Bu konferansta, Kürtler dünyaya ve komşu devletlere çalışmalarını siyaset ve diyalog üzerine kurduklarını söyleyecek ve PKK de silahlı mücadeleyi bırakacak” diyen Barzani’nin bu sözleri kayda değer önemdeydi bana göre.
Selahattin Demirtaş da benzer bir konuşmayla Kürt Ulusal Konferansı’nın yapılabilmesinin önemini vurgulamış.
Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani’nin bu konuşmasında iki vurgu dikkat çekici. Biri, PKK’siz bir Kürt Ulusal Konferansı düşünmediklerini ima eden vurgu, ikincisi ise PKK’nin silahlı mücadeleyi sonlandırması halinde bu konferansın hemen toplanabileceğine dair açık vurgusu. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye, MİT- Emniyet- İktidar- Cemaat kavgası yaparken başka yerlerde birileri çözüm için sessizce çalışıyor.
Barzani Türkiye’ye geldiğinde barışçı çözüm için umutlanmıştım ama arkası kötü gelmişti. Ancak yine de umut beslemekte çok da yanılmış olmadığımı anlıyorum şimdi. Yol kazaları ise her zaman olabilir.
Artık top AK Parti iktidarının ayaklarında.
Artık lafla yürüyecek peynir gemisi de kalmadı. Kim, neyi nasıl çözmek istiyorsa açık söylesin ve adım atsın. Çözüm istenmiyorsa onu söylesin; kayıkçı dövüşü yapılarak insanlara boş umutlar verilmesin.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.