Önceki gün IŞİD’e karşı savaşın Suriye cephesinde bir ilk meydana geldi; ABD savaş uçaklarının Kobani’deki IŞİD hedeflerini vurduğu açıklandı.
Saldırının açıklanma tarzı da seçilen hedeflerin konumu da ilginçti...
Bu hava saldırısı Tampa Florida’daki ABD Merkez Komutanlığı’nın resmi twitter hesabı @CENTCOM’dan, “bir soruya cevaben” duyuruldu.
“CENTCOM”un ilk tvitinde“ABD ve koalisyon ortağı ülkelerin Suriye’deki IŞİD teröristlerine karşı saldırılarına cuma ve cumartesi günleri de devam ettikleri” belirtildi.
Suudi Arabistan, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu saldırılara katıldıklarının kaydedildiği müteakip tviteatfen özel bir hesaptan gelen “Kobani civarında herhangi bir saldırıyı teyit edebilir misiniz?” şeklindeki soruya ise şu cevap verildi:
“Kobani sınır kapısında bir IŞİD binası ve iki silahlı araç imha edilmiştir”.
Şimdi, bu durumun ve durumu açıklama tarzının neden ilginç ve hatta manidar olduğunu izaha çalışalım:
Birincisi, o sınır kapısının resmi adı “Kobani” değil, Arapçasıyla “Ayn-el Arap”; ama CENTCOM Arapça ve resmi olanını değil Kürtçesini kullanmayı tercih ediyor.
Böylece, Kobani’deki Kürt realitesiyle müspet ve onaylayıcı bir ilişki kurulmuş olunuyor. Bir hakkın resmen olmasa da zımnen teslimi söz konusu...
İkinci manidar husus, Kobani’deki IŞİD hedeflerinin vurulduğunun “bir soruya cevaben” teyit edilmesi. Diplomaside “bir soruya cevaben” yapılan açıklamaların siyasi ağırlığı doğrudan yapılanlara kıyasla azdır. Amerikan askeri makamının sosyal medyada da bu tarzı izlediğini görüyoruz. Nedeni de belli; “IŞİD’iKobani’de vurduk” diye doğrudan ilan edip Ankara’dakileri, hele de destek talep ettikleri şu hassas dönemde kızdırmak istemiyorlar.
Üçüncü ilginç nokta, vurulan mıntıkanın “sınır kapısı” olması ve bunun spesifik biçimde belirtilmesi...
Amerikalılar bu sınır kapısının da, batısındaki Carablus (Türkiye tarafı Karkamış) ve doğusundaki Tel Abyad (Akçakale) gibi IŞİD’in eline geçmesini istemiyor olmalı ki bu da son derece doğal.
Dördüncüsü ve en önemlisi de “büyük resim”le ilgili: ABD, Kobani çevresindeki IŞİD güçlerinin ağır silahlarını vurmaya etkili bir şekilde devam ederse, bunun doğal sonuçlarından biri Türkiye’deki “çatışmasızlık durumu”nun devamı ve dolayısıyla barış sürecinin çökmekten kurtarılması olacak.
Neden-sonuç ilişkisini kurmak zor değil: Kobani’deki IŞİD kuşatması ABD’nin hava desteğiyle çökertilirse, buradaki birkaç yüz bin olduğu belirtilen Kürt nüfusunun şimdikinden de büyük bir felaket ve kıyımla yüz yüze kalması önlenir; Türkiye’ye sığınmacı akını durur. Bununla birlikte IŞİD saldırısından Ankara’yı sorumlu tutan Kürt hareketinin süreci bitirme yönündeki tehditleri de sona erer; Kürt kamuoyunun öfkesi yatışır. Süreç üzerindeki bir başka potansiyel tehdit olan sözde “güvenli bölgeplanları”na dair Ankara’daki zevatın daha fazla laf edip ortalığı bulandırmasının da zemini ortadan kalkar.
Şu gerçek göz ardı edilmemelidir: Türkiye’deki çatışmasızlık durumu kadar HDP projesinin geleceği de Kobani’nin akıbetine bağlıdır.
ABD, IŞİD’iKobani’de vurmayı sürdürürse, tarih sahnesinde Irak Kürtlerinden sonra bu kez Suriye Kürtlerinin de kurtarıcısı olarak yerini alacaktır. ABD’yle Suriye Kürtlerini bu şekilde kavuşturmak da, zamanında IŞİD’e sınırlarını açanların, örgütün bu yoldan lojistik ikmal yapmasını önlemeyenlerin, yerel şebekelervasıtasıyla IŞİD’in para ve insan tedarikini seyredenlerin,velhasıl Moğollardan sonra bölgenin uğradığı bu en büyük barbar istilasında tutumlarıyla pay ve sorumluluk sahibi olanların istemeden sebebiyet verdiği bir sonuç olacaktır.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.