2014, ABD ve onun NATO müttefikleri açısından örgütün tarihindeki en kritik yıllardan biriydi. O yılın 4-5 Eylül tarihlerinde Galler’de yapılan NATO zirvesinde ABD, üye ülkelerden askeri harcamalarını on yıl içinde GSYİH’larının yüzde 2’sine getirmelerini istemişti. Geçen zaman içinde askeri harcamalarında bu hedefi tutturan ve geçen NATO üyesi ülke sayısı henüz çok fazla değil. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, bu yılın Temmuz ayı başında, 2018 yılında, 28 NATO ülkesi içinde bu “hedefe” ulaşıp aşan ülke sayısının 8 olacağı “müjdesini” vermişti.
Ancak NATO’nun son yaptığı tahminlere bakılırsa, 2018 sonunda bu rakam 5’te kalacak. NATO ülkeleri arasında GSYİH içinde askeri harcamaları payı alanında başı yüzde 3,5 ile ABD çekiyor. Onu 2,27 ile Yunanistan, 2,14 ile Estonya, 2,10 ile Britanya, 2,00 ile Letonya izliyor. Polonya yüzde 1,98, Litvanya 1,96, Romanya ise 1,93 ile ABD’nin istediği orana en çok yaklaşmış olan ülkeler.
Görüldüğü gibi, Estonya, Letonya, Polonya, Litvanya ve Romanya gibi ülkeler silahlanmak yolunda “ellerinden geleni” yapıyorlar. Ancak ABD bunu yeterli görmüyor. Diğer üye ülkelere de sesleniyor. Nedeni çok açık: Beyaz Saray’a göre, Rusya Avrupa’ya yönelik büyük bir tehdit ve bu tehdit gün geçtikçe büyüyor. Avrupa ise bu tehdidi seyretmekle yetiniyor. O nedenle, ABD Çin ile Pasifik’te mücadele ederken, NATO ülkeleri, özellikle de Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri Rusya’ya karşı çok daha fazlasını yapmalı.
Yapmazlarsa ne olur?
Bu sorunun cevabını 24-25 Ekim 2018 tarihleri arasında Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenen “Varşova Güvenlik Forumu” isimli konferans vesilesiyle öğrendik. Amerikan ordusunda uzun yıllar üst düzey görev yapmış bir subay olan emekli Korgeneral Benjamin Hodges, bizim basının dikkatinden kaçan bu konferansta yukarıdaki sorunun cevabını son derece çarpıcı bir şekilde verdi.
Hodges, Orta ve Doğu Avrupa’nın güvenlik temelli sorunları üzerine odaklanan ve ilki 2014 yılında düzenlenmiş olan “Varşova Güvenlik Forumu”nda ne dedi, biliyor musunuz?
Dedi ki, “ABD Pasifik’teki çıkarlarını savunmak amacıyla bu bölgeye daha fazla odaklanacağı için, Rusya yeniden dirilirken Avrupa ülkeleri böyle bir tehdit karşısında kendi savunmalarını sağlayabilmek adına daha fazla şey yapmalı.” Hodges’un söyledikleri elbette bunlarla sınırlı kalmadı. Emekli general sponsorluğunu NATO’nun yaptığı forumda şu sözleri sarf etti:
“ABD’nin çok güçlü Avrupa desteğine ihtiyacı var. Çünkü zannediyorum, 15 yıl içinde – kaçınılmaz da değil ama çok güçlü bir ihtimal- ABD olarak biz Çin’le savaşa tutuşmuş olacağız.”
“Güney Çin Denizi’nde artan gerilimin, Beijing’in daimî ‘teknoloji hırsızlığının’ ve Çin’in Avrupa’daki limanların dahi yüzde 10’una sahip duruma geçmesinin” bizleri savaşa giderek daha çok yaklaştırdığını düşünen Hodges, Washington’un Avrupa’yı ne denli “önemsediğini” de yaptığı konuşmada şu sözlerle özetledi:
“Dolayısıyla bizim Avrupa’ya yatırımlarımızı sürdürdüğümüzü göreceksiniz. Avrupa’da rotasyona tabi askeri güçleri eğitmeyi, talimlerini gerçekleştirmeyi ve 10-15 yıl içinde Pasifik’te savaşma ihtimalimizi göz önüne alarak buraya daimî bir güç tahsis etmeyi sürdüreceğiz.
Aslına bakarsanız, Hodges, “Biz tabii bir şeyler yapacağız ama Avrupa çok daha hızlı bir biçimde askeri harcamalarını artırmalı, yoksa hali yaman olur,” demeye getiriyor.
Başkan Donald Trump, geçenlerde ABD ordusunun desteği olmasa “2 hafta bile iktidarda kalamayacağı” konusunda Suudi Kralı'nı uyarmıştı ya… Emekli generaller de NATO sponsorluğundaki bu tip toplantılara gelerek Avrupa’yı biraz daha farklı bir üslupla, ama benzer bir saikle “tatlı tatlı uyarıyorlar.”
Hodges, herhangi bir emekli asker de değil. 2014-2017 arasında ABD’nin Avrupa’daki ordularına komuta etmiş, bugün de Washington merkezli “Center for European Policy Analysis” (CEPA) isimli bir think-tank kuruluşunda strateji uzmanı olarak görev yapan önemli bir isim. Sözlerinin ciddiyetini kavramak için, CEPA’nın destekçilerine baktığımızda, sadece ABD Savunma Bakanlığı, NATO Kamu Diplomasisi Bölümü, ABD’nin NATO Temsilciliği ve Avrupa Savunma Ajansı gibi merkezleri görmüyoruz. CEPA’nın destekçileri arasında, Lockheed Martin, Raytheon, Bell Helicopter, Textron Systems, BAE Systems gibi silah üreticileri ile Cheniere ve Chevron gibi büyük enerji şirketleri de yer alıyor.
Bu savaş çığırtkanlığının ardında sadece “destekçilerin” stratejik niyetleri yok kuşkusuz. Nedenlerden birisi de, Rusya ve İran’ın Washington’ın giderek artan “hırçınlığı” yüzünden, Avrasya’yı devasa bir ticari birlik haline getirme mücadelesi veren Çin ile yan yana yürür hale gelmesi, deyim yerindeyse, “safları sıklaştırması.” Ancak ABD’nin bu artan hırçınlığı sadece bu üç ülkenin aynı direniş hattında hizalanmasıyla sonuçlanmayacak görünüyor. Zira, ABD o hırçınlığı ile Pakistan’dan Türkiye’ye uzanan coğrafyada geniş bir zinciri bir Batı’ya bir Doğu’ya yanaşan ve sürekli yalpalayan ülkeler haline getirdi.
ABD, düşmanlarının sayısını artıran bu yaklaşımın önünü almaz ise, Kanadalı gazeteci Fred Reed’in söylediği gibi, Amerikan imparatorluğu belki de bir süre sonra iyice marjinalize olacak.
Tarih, zaferin kaçınılmaz olduğunu düşünerek uluslarını (başka uluslarla birlikte) felakete sürükleyen tiranlar çöplüğü… Bu çöplüğe önümüzdeki 10-15 yıl içinde kimlerin ilave olacağını bilmek mümkün değil belki. Ama bunun için yanıp tutuşan ve aceleyle önden koşturanlar olduğu da muhakkak!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.