Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır gezisi, bana göre Ankara’nın kendi coğrafyasındaki geniş Kürt siyasi varlığını kabullenmiş olduğunun deklarasyonuydu. Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecek projeksiyonu, kendi Kürtleri ve dış Kürtleri yanına alarak, gerektiğinde farklı ölçülerde özyönetime imkân vererek, kol kola yürümek/büyümek üzerine. En azından kâğıt üzerinde alınan karar bu...
Bu yüzden de, evet, Barzani ziyareti kuşkusuz tarihi bir geziydi. Çözüm süreci de, Irak Kürdistan bölgesiyle yakınlaşmak da, aynı stratejik kararın uzantıları. (Ya da tarihin dayatması.)
Ama sanırım kamuoyu en fazla Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasındaki ”Kürdistan” lafına takılacaktır. Önümüzdeki haftalarda (ve muhakkak ki Meclis grup konuşmalarında) Başbakan’ın bu yüzden çok eleştirileceğine kuşku yok.
Ben ise bu lafı abartmamak gerektiğini düşünüyorum. Ne Erdoğan bu ifadeyi kullanarak çözüm sürecinde atması gereken adımları atmış sayılır ne de bu ifadeyi kullandığı için Türkiye’nin bölünmesine neden olmuş. Bütün bölgede kullanılan, hatta Irak ve İran’da resmi yazışmalarda geçen bir terim işte...
Ben gazeteciliğe başladığımda, ”Kürdistan” lafı Türkiye’de hapis nedeniydi. Bırakın Türkiye vatandaşlarını, 90’lı yıllarda Kuzey Irak’tan Türkiye’ye gelmek isteyen Kürtlerin sınırda çektiği en büyük sıkıntı da ‘Kürdistan’ yüzünden olurdu. Irak’ta 1970 otonomi anlaşması çerçevesinde Kuzey Irak bölgesinin ismi, Saddam döneminde bile ‘Kürdistan’ ya da ‘Kürt Özerk Bölgesi’ idi. Anfal katliamlarında 100 bin kişiyi buharlaştıran Saddam bile, Kürdistan lafını kullanırdı.
Ancak gel de bunu Türk bürokrasisine anlat! Yakın zamana kadar, Habur sınırında Irak’tan Türkiye’ye geçenlerden üzerinde ‘Kürdistan’ lafı yazan herhangi bir kâğıt parçası çıkana anında ‘Türkiye’ye giremez’ damgası vurulurdu. Bir defasında annesinin ismi ‘Kürdistan’ olan bir Iraklı Kürt’ün sınırdaki sorgusunda ‘Annenin adı ne!’ diye kızan bir jandarma komutanına panik içinde ‘Kuzey Irak komutanım!’ diye haykırdığını, buna rağmen giriş yasağı aldığını dinlemiştim.
Haliyle Kürdistan lafını fazla abartmanın gereği yok.
Zaten Erdoğan ‘Kürdistan’ ifadesini kendi isteğiyle değil, Barzani’ye söz verdiği için kullandı. Şöyle: Mesud Barzani Ak Parti’nin 10. yıl kongresinde ‘Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı’ olarak anons edilmiş ve bundan son derece de alınmıştı. ‘Kürdistan’ denmeseydi, gelmeyecekti.
Aslında adam haksız da değil. Irak anayasası, federal bir anayasa. Kuzey Irak bölgesinin kendi meclisi, para birimi, merkez bankası ve ordusu var. Anayasa, Irak’ın birlik ve bütünlüğünü koruyor ancak bölgelere de otonomi hakkı veriyor.
Dün hükümet yetkilileri Başbakan’ın Kürdistan lafını ‘Irak anayasasında böyle’ diye savununca, oturup anayasayı taradım. Hayır, Irak anayasasında Erdoğan’ın dediği gibi ‘Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ demiyor. Başbakan herhalde başına ‘Irak’ da katarak ifadeyi yumuşatmak istedi. Irak anayasasında doğrudan ‘Kürdistan bölgesi’ ya da ‘Kürdistan’ ifadesi var. Haliyle... Bölgenin ismi zaten bu. Yapısı da, yönetim şekli de belli... Hal böyleyken, 2013 yılında biz ha ‘Kürdistan’ demişiz, ha dememişiz ne fark eder!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.