• BIST 9357.76
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 11 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 3 °C

7 Haziran’da ne oldu?

Bayram Bozyel

7 Haziran 2015 seçimi Türkiye bakımından çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı. Bu seçimin en belirgin özelliği, AKP’nin tek başına hükümeti kurabilecek çoğunluğu kaybetmesi oldu. Böylece Türkiye’yi 12 yıldır tek başına yöneten AKP iktidarı son buldu.

7 Haziran’da ortaya çıkan diğer önemli bir gelişme de HDP’nin yüzde on seçim barajını aşarak 80 milletvekili ile mecliste temsil olanağı yakalaması oldu.

AKP’de sonun başlangıcı

AKP’nin bu seçimde oy kaybetmesi ve hükümeti kurabilecek oranın altında kalması bir yönüyle sürpriz sayılamaz. Çünkü 12 yıllık iktidar olmanın getirdiği doğal bir yorgunluk ve yıpranma söz konusu. Uzun yıllar boyunca çok farklı kesimlerle değişim beklentisi etrafında kurduğu ittifak sayesinde iktidarda kalan AKP, son dönemde söz konusu reform çizgisini terk edince ittifak kurduğu toplumsal güçlerin desteğini kaybetti. Demokrasi ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin inandırıcılık ve samimiyetini zamanla yitirdi. 17-24 Aralıkta gündeme gelen rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla ciddi bir yara aldı. Son dönemde orduya ve vesayetçi güçlere yanaşarak yeni ittifak arayışlarına yöneldi. Ancak AKP’nin çöküşünü hızlandıran esas faktör Cumhurbaşkanlığa seçilmesinden sonra Tayyip Erdoğan’ın sergilediği pervasız, saldırgan ve ötekileştirici tutum oldu. Son seçim döneminde bir parti lideri gibi meydanlara çıkan Erdoğan, bütün siyasi ve etik kuralları hiçe sayarak ve tam bir panik duygusuyla siyasi rakipleriyle savaşa girişti. Özlediği başkanlık sistemini garantileyecek meclis çoğunluğu elde etmek için HDP’ye gereksiz yere ve oldukça kaba bir biçimde yüklendi. Bütün hesaplarını HDP’yi baraj altında bırakmak üzerine kuran Erdoğan, bu arada Kürtler olmak üzere herkesi kırıp incitti ve AKP’den uzaklaştırdı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aşırı güven ve iktidar sarhoşluğu içinde sürdürdüğü bu kampanya sadece içerde değil dışarıda da bazı çevreleri ürküttü. Tek adam diktatörlüğünü çağrıştıran başkanlık sistemi hevesi kendi partisi içinde bile tepkilere neden oldu. Ama bu durum esas olarak Erdoğan karşıtlarının HDP üzerinden ciddi bir biçimde kenetlenmesine yol açtı. Erdoğan’ın tek adamlığa dayanan başkanlık hesabının ancak HDP’ye barajı aştırarak engellenebileceği fikri her tarafta güçlü bir kabul gördü.

Bu tablo içinde Erdoğan’nın izlediği strateji bir bumerang gibi dönüp AK Parti’yi vurdu.

Ve HDP esas olarak Erdoğan’ın saldığı bu korkudan kaynaklanan kenetlenme sonucu barajı aşarak yüksek bir oranda meclise yansımayı başardı.

7 Haziran aynı zamanda AKP bakımından sonun başlangıcı oldu. Elbette AKP hala mecliste en çok sandalyeye sahip parti. Onun önümüzdeki süreçte de önemli roller oynaması mümkün. Bu aşamada onsuz her hangi bir hükümetin kurulması zor gibi. Uygun bir hükümet kombinasyonunun oluşması halinde olumlu yönde adımlar atması da şaşırtıcı olmaz. Eski gücünü yakalaması ise artık imkânsız. 

Türkiye’yi onca geren başkanlık sistemi konusu ise 7 Haziran itibariyle gündemden çıkmış sayılabilir.

HDP’nin başarısı

HDP’nin barajı aşarak meclise girmesi ise birkaç açıdan irdelenmeye değer.

Birincisi; HDP’nin parti olarak seçime girerek yüzde on barajını aşması, böylesi çağdışı ve yasakçı bir düzenlemeyi tümüyle anlamsız hale getirdi. Gelinen aşamada yüzde on barajı hem toplumun vicdanında hem de pratik düzeyde anlamını yitirdi. Bu aşamadan sonra seçimde yüzde on barajını kaldırmak artık daha kolay ve mümkün hale geldi.

HDP’nin barajı aşarak meclise girmesinin diğer bir sonucu ise yeni meclis bakımından bir temsiliyet krizini önlemiş olmasıdır. Öte yandan HDP’nin mecliste temsil edilmesinin demokratik katılım ve temsilden öte bir anlamının olduğu açık.  Çünkü (Türkiyelileşme iddiasındaki onca ısrarına rağmen) HDP ağırlıklı olarak Kürt kitlesini temsil eden bir parti. Böyle bir partinin mecliste yer alması Türkiye’de siyasal sürecin normalleşmesi açısından önemli. PKK ile siyasal ilişkisi herkesçe bilinen HDP’nin mecliste yer alması sürecin silahlardan arındırılması, siyasetin normalleşmesi ve giderek PKK’nin legalleşmesi bakımından bir fırsata dönüşebilir. HDP’nin önümüzdeki süreçte Kürt sorununun çözümünde nasıl bir rol oynayabileceğini zaman gösterecek. Önceki dönemde 30-35 milletvekili ile yaptıklarından daha fazlasını yapabilecekleri yönünde her hangi bir belirti yok. Üstelik Türk solu ile girilen angajman Kürt sorununun çözümünde üstlenmeleri olası roller bakımından bir kambura da dönüşebilir. Ancak HDP’nin mecliste varlığının sürecin normalleşmesi ve PKK’nin siyasal sürecin içine çekilmesinde etkili olması ihtimal dâhilinde.

Kürdistan’da yeni siyasal tablo

7 Haziran’da ortaya çıkan diğer önemli bir gelişme ise AKP’nin Kürdistan’da büyük ölçüde kan kaybetmesi. CHP, MHP ve düzen partisi dediklerimiz uzun yıllardır Kürdistan’da yoklar. AKP ise diğerlerinden farklı olarak demokrasi ve Kürt sorununun çözümünde oynadığı ve ya oynayabileceği misyon nedeniyle Kürt toplumunun desteğini aldı. Bu nedenle Kürdistan’da ağırlıklı bir aktör olarak yıllardır varlığını korudu. Ancak 7 Haziran’da ortaya çıkan tablo AKP’nin Kürdistan’da hızlı bir erimeye başladığının göstergesi. Bazıları bu durumu, yani AKP’nin silinmesiyle bölgenin HDP’nin tekeline gireceği gibi bir tehlikeden söz edebilir. Tersine orta ve uzun vadede bu durum olumlu bir gelişme. Bu seçimde Kürt halkının yüzde yetmişlerin üzerinde HDP’yi desteklemesi, bu tablonun sürgit devam edeceği anlamına gelmez. Gelinen aşamada HDP’nin Kürdistan’daki hegemonik durumunun bir an önce dengelenmesi yakıcı bir ihtiyaç olarak ortaya çıkıyor. Kürdistan’daki söz konusu boşluk esas olarak HDP’yi Kürt ve Kürdistani politikalar yönünde zorlayıp baskı altına alacak olan siyasi aktörlerle mümkün. HDP’yi ve dolayısıyla PKK’yi Kürdistan partileri ile dengelemek hem eşyanın doğasına daha uygun düşer hem de böyle bir durum taşların yerli yerine oturmasını sağlar. Kürt hareketinde sağlanacak normalleşme ve çok seslilik süreciyle Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkıda bulunmak belki de daha kolay olabilir.

Böyle bir görev ise en başta HDP dışındaki Kürt orijinli siyasal partilere ve güçlere düşüyor. Böylesi bir görevin dar anlamda bir siyasal parti kurup büyütmekten daha büyük bir anlamının olduğu muhakkak. Kürt hareketinin mevcut sığlıktan, tekçi anlayıştan ve pusulasızlıktan kurtulup sağlıklı bir raya kavuşması böyle bir görevin bir an önce kotarılmasına bağlı. 7 Haziran, bu açıdan da yeni bir başlangıca dönüştürülemez mi?

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89