Türkiye’nin sürekli unuttuğu bir gerçek var.
Belki de iki gerçek.
Birincisi, “dünya” diye bir şey bulunuyor çevremizde.
İkincisi, Türkiye “Nasrettin Hoca’nın eşeği” değil, dünyanın merkezinde biz durmuyoruz.
Bir şike rezaleti yaşıyoruz.
Aslında “şikenin” kendisi bir rezaletti.
O şikeyi “ele alış” biçimimiz de şike kadar büyük başka bir rezalet oldu.
Bizim Futbol Federasyonu, sanki dünya yokmuş, dünyanın ortak kuralları yokmuş gibi “şike meselesini” geçiştirmeye uğraştı.
Bir yandan politikacıların futbola fazla müdahale etmesi, bir yandan taraftarların “mantığı ve dürüstlüğü” umursamayan baskısı, bir yandan da Federasyon görevlilerinin kendi “kişisel kariyer” hesapları, olayları çığırından çıkarttı.
Şike konuşmaları sayfa sayfa yayımlanmıştı.
Savcının talebiyle birçok insan mahkeme tarafından tutuklanmıştı.
Ama dünya futbolunun “şike için kanaat yeterlidir” demesine rağmen bütün bu “verilerden” bir kanaat “oluşturamadı” Federasyon.
Karar vermemek için kıvrandıkça kıvrandı.
“Yargı karar versin” dedi, “İddianameyi bekliyoruz” dedi, “Savunmalarını alamadık” dedi, “Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne göndereceğiz” dedi.
Aylarca bunları dinledik.
Aylarca.
Sonra, UEFA müfettişi geldi Türkiye’ye, şikeyi soruşturan savcıyla 35 dakika konuştu.
Ve, şike olduğuna karar verdi.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun aylarca göremediği gerçeği, UEFA otuz beş dakikada gördü.
Dünyayla aramızdaki fark da bu zaten.
“Çok geliştik” diye kendi kendimize övünmek bir sonuç vermiyor, gelişmek için “gelişmiş” biri gibi davranacaksın.
Aylarca oyalanıp sonra UEFA’nın “şike bu” demesi üzerine karar vermek zorunda kalmayacaksın.
Şimdi iyice saçma sapan bir durum var ortada.
Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne gidemeyecek kadar “kuşkulu” ama Türkiye liglerinde oynayacak kadar “temiz”.
Mantığa uyuyor mu bu durum?
Fenerbahçe’de bir sorun yoksa neden Şampiyonlar Ligi’ne göndermiyorsunuz, bir sorun varsa neden Lig’de oynatıyorsunuz?
Bu çelişkili durumun Türkiye’yi de, kendilerini de rezil ettiğini fark edemiyorlar galiba.
Çünkü o ucuz ve “yerel” kurnazlıklara alışmışlar, “idare edebileceklerini” zannediyorlar.
Ama edemezler çünkü “dünya” var ve Türkiye de o dünyanın parçası.
O dünyada da kurnazlığa yer yok.
Kendini kandırmayı becerebiliyorsun ama dünyayı kandırmayı beceremiyorsun.
Fenerbahçe’yi Lig’den düşürmemek için bin bir dereden su getiriyorlar.
Ama iş gittikçe daha çok karışıyor.
Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmeyen Fenerbahçe’nin Lig’deki rakiplerinin her maçta neler yapacağını tahmin etmek zor değil, bütün futbolseverlerin Türkiye’deki futboldan soğuyacağı da açık.
“Fenerbahçesiz bir ligle Türkiye futbolu çok şey kaybeder” mi diyorsunuz, “Fenerbahçe olmazsa futbol gelirleri düşer, herkes fakirleşir” mi diyorsunuz.
Peki.
Bütün kulüplerin başkanları toplanıp “Fenerbahçe düşmesin, Lig devam etsin” demişti.
Eninde sonunda dünyanın baskısıyla yapmak zorunda olduğunuzu şimdi yapar Fenerbahçe’yi Lig’den düşürürsünüz, gerçekten bütün kulüpler “Fenerbahçesiz bir ligin herkese zarar vereceğine” inanıyorlarsa, sezon başladığında ilk iki hafta hiçbir takım maçlara çıkmaz, hep birlikte “küme düşerler” ve hep birlikte bir alt kümede devam ederler.
“Bank Asya”daki takımlar “Spor Toto Süper Lig”e çıkar, Spor Toto Süper Lig’dekiler de Bank Asya’da oynar, sonra da takımlar yavaş yavaş üst lige yükselir.
Eğer Fenerbahçe’yle birlikte oynamak istiyorlarsa, bu konuda samimiyseler diğer takımlar da bu “bedeli” ödemeye razı olurlar.
Bu rezalet “bedelsiz” geçiştirilemez, birisi bedeli ödeyecek.
Şikeyi “görmezden gelebileceğiniz” bir çözüm yok, çözüm bulacaksanız ancak şikeyi “görerek ve varlığını kabul ederek” bulacaksınız.
Ya da gene “dünya” gelecek ve o bedeli size zorla ödetecek.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.