Önümüzdeki Çarşamba günü, muhtemelen Türkiye yargı tarihine kara bir leke olarak geçecek bir karar daha çıkacak.
Nasıl ki Salih Mirzabeyoğlu hâlâ içerdeyse,
Nasıl ki 28 Şubat mağduru Nurettin Kayan, bir yolu bulunup tekrar mahkûm edildiyse,
Korkarım 28 Şubat sürecinde, 14 yaşındayken idamla yargılanan Yakup Köse ile arkadaşları da Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin onaylaması halinde tekrar hapse mahkûm edilecek...
Sanki Mehmet Haberal'in tahliyesiyle beraber görünmez bir el yargıya 'reset attı' ve onun '28 Şubat ayarları'na dönmesini sağladı.
Mustafa Balbay'ın serbest kalmasını sağlayan içtihadın, Diyarbekir mahkemelerince tanınmaması ve BDP'li seçilmişlerin tahliye edilmemesi bu sürecin devamı,
Çevik Bir ile darbedaşlarının tahliyesi de bu zincirin şimdilik son halkası olarak okunabilir.
Gürbüz Özaltınlı'nın www.serbestiyet.com için yazdığı gibi: '28 Şubat darbesi 1000 yıl sürecek diyenlerle 7 Şubat darbesinden medet umanlar aynı cephede buluşmuş gözüküyorlar.'
Bu vesileyle Yakup'un hikâyesini tekrar hatırlatmak ve hâlâ 'Şubat soğuğu'nu yaşayanların olduğuna dikkatinizi çekmek isterim:
Yakup daha 14 yaşındaydı.
Ailesiyle yemek sofrasında oldukları bir akşam evlerine baskın yapıldı.
Ellerini arkadan kelepçeleyip, başına siyah bir çuval geçirerek karakola götürdüler.
'Gidince görürsün aslanım nereye gittiğini!' açıklamasını yapmayı da ihmal etmediler.
Yakup daha 14 yaşındaydı.
Çırılçıplak soyup öldüresiye dövdüler.
İşkence dayanılmaz hale gelince de 'Babanın da haberi var, 'imzalasın, eve gelsin' dedi' yalanı eşliğinde 'suç kağıdı'nı imzalattılar.
Karakolda geçirdiği o gece, cebinde bir hafta sonra gitmek için para biriktirerek aldığı Sezen Aksu konserinin bileti vardı.
Bir de geleceğe dair hayalleri ve ümitleri...
Yakup daha 14 yaşındaydı.
Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılandı. İsnat edilen suç İBDA-C terör örgütü mensubu olmak ve anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek.
Delil, Çeçenistan'la dayanışmak için katıldığı bir gösteri ve evinde bulunan bir dergi nüshası.
Önemi yoktu, askerden brifing alan yargı mensupları emirleri yerine getiriyordu.
Karar duruşmasından önce, küçücük oğlunun idamla yargılandığına inanamayan annesi Yakup'a Mickey fare baskılı bir tişört verdi. 'Giy' dedi; belki seni böyle görünce çocuk olduğunu hatırlarlar...
Hatırlamadılar. Hakim, hayatını kararttığı Yakup'un yüzüne bile bakmamış, 'kalemini kırmıştı'.
Ne kadar desem az; Yakup daha 14 yaşındaydı.
İdam cezası önce müebbete, sonra da 19 yıl hapis cezasına çevrildi.
Dokuz sene hapis yattıktan sonra, AB'ye uyum yasaları çerçevesinde 'erken' çıktı.
Çocukken girdiği cezaevinden, 2005 yılında, 23 yaşlarında bir delikanlı olarak çıktı.
Peki, kâbus bitti mi? Hayır.
Devlet, yakasından düşmek bilmedi.
Bu sefer de 'Hayata Dönüş Operasyonu'nun Bandırma Cezaevi'ndeki versiyonu olan 'Noel Baba Operasyonu' sırasında 'cezaevinde silahlı isyan' çıkartmaktan, 18 yıl hapisle yargılandı.
Üstelik cezaevi duvarında 'bulunduğu' iddia edilen yanıcı ve kesici maddeler yüzünden suçlandıkları dönemde, Yakup ve suçlanan diğer arkadaşı, ağır yaralı olarak Eskişehir Cezaevi'nde bulunmasına rağmen...
Yakup, 27 Kasım'da, bu 18 yıl için hâkim karşısına çıkacak.
Yargıtay'da cezası onanırsa, hayatının en güzel yıllarını alan ceberrut devlet ve onun yargısı, bu sefer de karısı ve iki kızından ayırarak onu zindana sokacak.
28 Şubat'ın failleri yargılanırken, 28 Şubat'ın mağdurları birer birer cezalandırılmaya devam ediliyor.
Razı mısınız?
Razı mıyız?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.