• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 9 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 1 °C

23 Nisan koltuğuna onları oturtsanız ya...

Pınar Öğünç

Çocukları ciddiye almak cesaret ister. Rolünü ezberlememiş bir çocuğu o koltuğa oturtabilir misiniz? Bir TMK mağdurunu mesela?

Saat kaç oldu? Bugünün büyüklerinin birkaç beden ufağı olarak ezberletilmiş cümlelerini sıralamak üzere 20 dakikalığına koltuk sahibi olacak çocuklar yerlerine geçti mi? Yanlarında Meclis başkanı, başbakan, vali büyükleri, niyeyse dokunsanız gülmeye, komikliğe benzer bir şey yapmaya hazır haldeyken flaşlar patladı mı? Çocukları ciddiye almak cesaret ister. Gerçekten duyacaklarınıza hazır olmanız gerekir.

31 Mart günüydü. Sessiz sedasız çok mühim işler yapan Başak Kültür ve Sanat Vakfı öncülüğünde çocuk, göç ve suç kavramlarını buluşturan bir panel düzenlendi. O gün biz yetişkinler konuşmacıysak da en iyi konuşmaları panelin paralelindeki ‘Suçlu muyum? Suçlu muyuz? Suçlular mı?’ sergisi için fotoğraf çeken, yazı yazan çocuklar yaptı. Dinleyicilerin çoğu yetişkindi ama sonda en iyi soruları hepsi zorunlu göç mağduru 10’lu yaşlarındaki bu çocuklar sordu. 

Gerçek soru bunlar

İsimlere lüzum yok. Mesela biri dedi ki: “Türkiye, Birleşmiş Milletler’in Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış. Herkes tarafından kabul edilen ama Türkiye tarafından kabul edilmeyen üç madde var. Neden?”

Bu o kadar net bir soru ki, gelin bu kızı başbakan koltuğuna oturtun. Sorsun bakanlarına 17, 29 ve 30. maddeleri neden kabul etmiyoruz? Bir ara çekincelerimizi kaldıracak gibi umut vermiştik, sonra neden demokratikleşme paketinden çıkarıverdik? Onlar da cevap versin Lozan’dan başlayarak. Çocukların eğitim, ifade özgürlüğü, kültürünü yaşatma ve kendi dilini kullanma haklarını içeren bu maddelere konulan ambargo üzerine kemküm etsinler.

Sonra 10’lu yaşlarını yarılamış başka bir erkek sordu: “Polisin durup dururken bize vurma hakkı var mıdır?” Bu hiçbir dolambacı olmayan soruya ancak “Yok” diye cevap verebilirsiniz. Berisinde bir de hatırası vardı paylaşacağı. Aralarında tek Kürt’ün kendisinin olduğu beş kişilik arkadaş grubuyla geziyorlar. Hatta Kürtçe kelimeler öğretiyormuş onlara; dördü de yakın ahbabı. Polisin onlara doğru geldiğini görünce, koşmaya başlıyorlar. “Kaçtım çünkü o zamana kadar bana anlatılanlara göre dövecek sandım” diyor. Beşi yakalanıp da hepsinin kimliğine bakıldığında, aralarından bir tek o dayak yiyor. Karşımızda bir çocuk “Polisin böyle bir hakkı var mı” diye soruyor. Bu soruyu vali koltuğuna oturan bir çocuktan duymaya hazır mısınız? 

‘Çocuklarıma selam’

23 Nisan provasını kaçırma korkusunu, “Sonra da giyilebilecek bir kıyafet olsun en azından” diye okul kapısını aşındıran veli endişesini, uygun adım yürütüp çocukları alt tarafı sağdan sola döndürecekken içindeki askeri keşfeden öğretmenleri, en içli şiir okuma yarışmalarını, nisan ayazında titrerken tek iyi şey olarak içimize çektiğimiz taze kesilmiş stat çiminin kokusunu yazabilirdim bugüne dair. Ama artık 23 Nisan deyince çocukluğu unutturulanlar geliyor önce aklıma. Bebekle oynama yaşında evlendirilen küçük kızlar, daha 10’larını görmeden devlet kurşunuyla ölenler, gündüz okuyup gece ‘kaçağa’ çıkarken Heronların üzerini çizdiği çocuklar, nakledildikleri yeni cezaevinin Meclis tarafından ‘süper’ bulunduğu taciz mağdurları, uğradıkları tecavüzde rızası arananlar, yasada yapılan düzenlemeyle serbest bırakılıp 18’ini doldurunca teker teker toplanan TMK mağduru çocuklar...

O panel günü ‘Ben Bir Taşım’ kitabının yazarı, şu an KCK operasyonu kapsamında tutuklu antropolog, gazeteci Müge Tuzcuoğlu’nun kulağını çınlatmıştım. Hem bu kitap için konuştuğu, anlamak istediği 13 Kürt çocuğunun hikâyesi hem de cezaevinden yolladığı güzel mektubu üzerinden... “Çocuklarıma selamlarımı iletir misiniz?” diyordu sonunda. O panelden sonra ikinci kez, buradan aracılık edeyim selamına.

Emniyet müdürlükleri ‘taş atan çocuklara’ yakınlaşmak için onlara muz aldı zamanında, AVM gezdirdi, onlarla maç yaptı, bowlinge götürdü. Birini oturtsanız ya 23 Nisan koltuğuna. Anlatsa ya, dinleseniz, anlasanız ya... Bu âdet de bir işe yarasa.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89