Geçen hafta Cuma akşamı girişilen askeri darbe Türkiye’de, birçok şeyin nasıl temelli bir değişikliğe uğradığının özeti gibi. En büyük değişiklik Türk halkının darbelere ne kadar karşı olduğunun ortaya çıkmasıdır. Genci yaşlısı, sağcısı solcusu, entelektüeli çarıklı erkân-ı harbi, iş çevreleri ve medya, darbe kalkışmasının ilk saatlerinden itibaren adeta içgüdüsel biçimde, harekâta karşı çıktılar. Bu davranış, demokrasimizin tüm eksikliklerine rağmen, Türk halkının, demokrasiyi, askeri yönetimlere tercih ettiğini gösteriyor. Halkın, demokratik değerleri özümseme konusunda bu olgunluk düzeyine ulaşmış olduğunu görmek hepimiz için bir övünç kaynağı olmalıdır.
Övünmemiz gereken ikinci husus, zaman zaman performansından şikâyet ettiğimiz istihbarat servislerimizin darbe girişimini önceden istihbar etmiş olmalarıdır. Darbenin başarılı olmasını önleyen de muhtemelen bu istihbarat olmuştur.
Darbe teşebbüsünün ortaya koyduğu bir başka önemli husus da artık, eskiden olduğu gibi, darbe girişimcilerinin radyo ve televizyon kurumlarını ele geçirmelerinin yeterli olmadığının anlaşılmasıdır. Sosyal medyanın da, kitle haberleşme araçları kadar önemli bir haberleşme kanalı haline geldiğini görüyoruz. Dünyanın başka ülkelerinde darbe yapacak benzer çevrelerin Türkiye’nin ortaya koyduğu bu deneyimden yararlanacakları kuşkusuzdur.
15 Temmuz darbesinin failleri artık yakalanmış olup şimdi yargı süreci başlayacaktır. Yargının geçmişte Ergenekon dosyalarını incelerken ne kadar üstünkörü iş yapmış olduğunu gördük. Ergenekon davalarını hukuka aykırı şekilde yürütmüş olan yargıçlar ve savcılar şimdi verdikleri o kararlar nedeniyle kendileri yargılanıyorlar. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan generaller şimdi tahliye edildi. Aslında daha o tarihte tevkif dahi edilmemeleri gerekiyormuş. Davalarının tutuksuz görülmesi ve sonunda dava açılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekiyormuş. Bugün bir general hakkında dava açılmasına dahi gerek olmadığına verilirken, bundan birkaç yıl önce ayni generalin ayni eyleminden ötürü ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanmış olmasını hukukla izah etmek mümkün değildir. İdam cezası, ceza yasalarımızda yapılan bir değişiklikle, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası haline dönüştürüldü. Başka bir deyişle o generallerimiz için istenen ceza idam cezasıydı. Türkiye’de idam cezası kaldırılmamış olsaydı ve Allah göstermesin o generallerimiz idam edilmiş olsa idi, yapılan o hatadan şimdi nasıl geri dönecektik? Generalimizi hayata geri getirebilir miydik?
Geçen haftaki darbe teşebbüsünden sonra 2 750 yargıç, yani tüm yargıçlarımızın yaklaşık beşte biri görevden alındı. Ama beşte dördü yerinde duruyor. Ergenekon davasının yeniden görülmesine neden olan hataların tamamını, şimdi görevden alınmış olan yargıçlara yükleyemeyiz. Çünkü o hatalar sadece, şimdi görevden ayrılmış olan yargıçlar tarafından yapıldı ise bu işte yine bir terslik var demektir. Yargıçların beşte biri Ergenekon davasında bu kadar büyük hatalara sebebiyet verirlerken, yargıçların geri kalan beşte dördü o hataları neden göremedi? Gördülerse o hataların işlenmesine neden engel olamadılar? O zaman o hataları önleyemeyen yargıçların bu kez benzer hataya düşmemeleri için neler yapılabilir? Hükümetimizin şimdi üzerinde hassasiyetle durması gereken konulardan biri budur. Yoksa zaten çok düşük düzeyde olan yargıya güven daha da düşecektir. Hükümet de bunun sorumluluğunu sadece yargının sırtına yüklemekle vebalden kurtulamaz.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.