• BIST 9827.23
  • Altın 2954.659
  • Dolar 34.7445
  • Euro 36.5021
  • İstanbul 10 °C
  • Diyarbakır 4 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 12 °C
  • Berlin 7 °C

14 Aralık’a Kürt bakışı

Günay Aslan

Siyasal gündem hızlı değişiyor. Birbiri ardına yaşanan ve iletişim teknolojisi sayesinde ışık hızıyla yayılan olayları kavramak ve yorumlamak bir yana yakalamak bile giderek zorlaşıyor.

Hızla değişen gündem biz yorum yazarlarını da dinamik olmaya ve olayları çok çeşitli veriler ışığında yorumlamaya mecbur ediyor. Aksi durumda gündemin peşinden sürüklenmek ya da çoğu manipülasyon amacıyla dolaşıma sokulan haberlerin tuzağına düşmek; yönlendirmelere açık hale gelmek kaçınılmaz oluyor.

14 Aralık’ta Gülen örgütüne yapılan operasyonla ilgili çoğu haberlerin de yönlendirme amaçlı olduğunu görmek gerekiyor.

Kaç gündür Türkiye bu haberlerle çalkalanıyor. Operasyon haberleri dış dünyada da geniş yankı buluyor. Ve elbette herkes bunu kendi meşrebine; Türkiye’yle ilgili siyasi hedefine uygun olarak yorumluyor.

Hem Türkiye’yle ilgili siyasi projeler hem de Erdoğan’ın dış dünyadaki olumsuz imaji nedeniyle Gülen ve yandaşlarının dillendirdiği 'faşizm' yorumları geniş bir çevrede yankısını buluyor. Her ne kadar hükümet operasyonun, 'politik değil, hukuki olduğunu' söylese de buna itibar eden olmuyor.

Öte yandan bu operasyonu hükümet-cemaat çatışması olarak açıklamak ve 'faşizm- hukuk' ikilemi arasına sıkıştırmak gerçeği yansıtmıyor.

Söz konusu operasyonun altında başka nedenler yatıyor. Türkiye 14 Aralık itibariyle ne daha fazla gericileşti ne de demokratikleşti; buraya takılmamak gerekiyor.

Aylardır yapıldı, yapılacak denilen operasyon aslında Türk devletinin içine girdiği transformasyondan kaynaklanıyor.

Devlet küresel çağla birlikte derinleşen yapısal krizleri dönüşürek; kendini yeni dönemde üstlendiği misyona uygun bir biçimde yeniden yapılandırarak aşmaya çalışıyor.

Son 40 yılda köklü siyasal ve toplumsal değişimler yaşayan Türkiye yeni döneme uygun bir siyasal ve idari yapılanmayı hayata geçiriyor. Bu nedenle zaman zaman kendi içinde mıntıka temizliği yapıyor. Bunu da sıkı bir kontrolle; ipleri elden bırakmadan ve iç dinamikleri dalgalandırmadan yapıyor.

Dolayısıyla cemaat ve yandaşlarının faşizm naraları atması gibi AKP ve yandaşlarının hukuk devleti ve demokrasi masalları anlatması gerçekle uyuşmuyor.

Dün Ergenekon üzerinden ordu içinde köhnemiş, çeteleşmiş ve ayak bağı haline gelmiş çürük elmalar nasıl tasfiye edildi ve ordu yeniden restore edildiyse, bugün de Cemaat üzerinden aynısı polis ve yargı için yapılıyor. Polis ve yargı içinde kontrol dışına çıkmış, çeteleşmiş ve ayak bağı haline gelmiş olanlar kenara çekiliyor. Şimdi polis ve yargı restore ediliyor.

Bu kesimler yeni siyasal rejime uygun bir biçimde yeniden yapılandırılıyor. Dolayısıyla, 'dün operasyon yapanlara bugün operasyon yapılıyor' demek yeterli olmuyor.

Devlet siyasal İslam (AKP) eliyle on yıla yakın bir zamandır kendi içinde mıntıka temizliği yapıyor. Bunun çözülmeye; devleti güçten düşürmeye izin vermemesi için de gerekli olan bütün önlemleri önceden alıyor.

Kamuoyunu manipüle etmek bu önlemlerin başında geliyor. Dolayısıyla buraya takılıp kalmak süreci ve onun yarattığı fırsatları kaçırmak anlamına geliyor.

Zira Türk devleti kendini yeniden yapılandırırken geçmişle yüzleşilmesine; demokrasi ve özgürlük alanının genişlemesine izin vermiyor. Bu yüzden bu ülkenin yakın tarihe bakmak, orada insanlığa karşı işlenmiş suçları aydınlatmak ve adaleti sağlamak mümkün olmuyor.

Bunun için herşeyden önce güçlü bir kamuoyu gerekiyor.

Devlet bunu bildiği içindir ki kamuoyunu kimi zaman hükümet-ordu, kimi zaman da hükümet-cemaat çatışmasını kızıştırarak meşgul ediyor. Bazen de kayıkçı kavgaları yaratarak dikkatlerin başka yöne çevrilmesini sağlıyor.

Yakın geçmişte ordunun yeniden yapılandırılması süreci başarıyla yürütüldü. Bu süreçte ordunun halklarımıza, özellikle de Kürt halkına karşı işlediği suçlara dokunan olmadı.

Devlet yargısız infaz yapan, köy yakan, insanları asit kuyularına atan katillerini Kürtlere karşı koruyup kolladı. Buna karşı bir kamuoyu baskısı yaratılamadı.

'Askeri vesayet kalkıyor, demokrasi geliyor' manipülasyonlarıyla gerçek gözlerden kaçırıldı. Bugün aynısı Kürtlere karşı ağır suçlar işleyen polisler, savcılar ve hakimleri için yapılıyor.

Devlet polisini ve yargısını yeni siyasi şekillenmesine uygun bir biçimde yapılandırırken, geçmişte Kürtlere karşı suç işlemişlere dokunmuyor.

AKP de can düşmanı cemaate operasyon yaparken bile onu koruyor. Cemaatin Kürtlere karşı işlediği suçları gündeme getirmemesi bunu gösteriyor.

Kürt siyasetinin bunu görmesi KCK davasından başlayarak güçlü bir yüzleşme talebiyle toplumu harekete geçirmesi gerekiyor.

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89