TBMM, AK Parti hükümeti CHP, MHP, BDP, HAS Parti, EDP, sendikalar, sol ve sağ örgütler, Büyük Birlik Partisi (BBP), Abdi İpekçi, Öz ve Tütengil aileleri, 12 Eylül'ün darağacına yolladığı Erdal Eren, Halil Esendağ ve Selçuk Duracık'ın yakınları...
Dün başlayan 12 Eylül davasına müdahiller listesi böyle başlıyor...
Tüm ülke, tüm kurumlar, tüm vicdanlar (Demirel'inki istisna!)...
Yargılanan darbeciler kaç kişi olurlarsa olsunlar, kaç yaşında bulunurlarsa bulunsunlar, açılan davanın hukuki sınırları nasıl şekillenirse şekillensin şu değişmiyor:
Türkiye, sembolik olarak, kendi yakın tarihinin en çarpıcı ve önemli yüzleşmesine ve hesaplaşmasına dair bir sayfa açmış bulunuyor.
Türkiye yıllardır atamadığı bir adımı en sonunda hemen her aktörüyle ve her düzeyde, referandumu hazırlayan iradesi, ona "evet" diyen toplumu, müştekisi, dava açan yargısı, müdahil olan devleti, siyaseti ve tüm kamuoyuyla atıyor.
Hafife almayın...
Sorguya çekilecek ve hüküm giyecek olan sadece iki yaşlı asker değildir...
Bir zihniyettir, bir anlayıştır, bir dönemdir...
Sorguya çekecek ve hüküm verecek olan ise insanlık ve demokrasidir...
İki yönü var ya da olmalı bu kovuşturmanın...
Birincisi TBMM'nin müdahil olmak için mahkemeye yaptığı başvurudaki şu cümlelerle ifade buluyor:
"Askeri müdahalenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1961 Anayasası'na göre, yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndedir. Bu yetki devredilemez hükmünü içermektedir. TBMM'ye ait olan bu yetki, mutlak ve münhasır bir yetkidir. Sanıkların gerçekleştirdiği askeri müdahale ile kaynağını anayasadan olmayan yetkiler kullanılarak TBMM'ye ait yasama yetkisi, zor ve güç kullanılarak elinden alınmış, Anayasal görevi yapması engellenmiştir. Bu nedenle TBMM, sanıklara isnat edilen suçun birinci derece mağdurudur. Davaya müdahil olarak katılınması gerekmektedir..."
Bu dava, bu çerçevede, bir darbe girişimini değil, yapılmış, ardından doğrulamasını, hukukunu, korumasını, düzenini üretmiş bir darbeyi yargılamaktadır.
"Darbe yapma fiili"nin yargılanması, yargılanabiliyor olması dahi kendi başına son derece önemlidir.
Bu önem, davanın ülkenin yaşadığı askeri yapıdan arınma ya da sivilleşmenin sürecinin doruk noktalarından birini oluşturmasından kaynaklanmaktadır.
Bu çerçevede, bu dava 12 Eylül darbesinin asli yönüyle yargılanmasıdır.
Yine asli olan ikinci yöne gelince...
Bu yön, 12 Eylül rejiminin işlediği suçların da yargılanması meselesidir.
Bu yön, idamların, işkencelerin, onun her düzeydeki sorumlularının, dönemin sıkıyönetim komutanlarının, hapishane doktorlarının soruşturulması demektir.
Açılan dava bu hususu içermiyor olabilir.
Ancak kamuoyunun ve sistemin duyarlığı bu şekilde sürerse dava sürecinin bu istikamette genişlemesi ya da bu istikamette bir başka soruşturmaya imkan vermesi kaçınılmaz olacaktır.
Bir yüzleşme ve hesaplaşma dönemi açıldı...
Hesaplaşma tüm suçların yargılanması, tüm izlerin silinmesini gerektirir...
Ve bu sadece soruşturma ve kovuşturmalara da sığmaz...
İz silmek idari, siyasi, ahlaki bir "alıştırma"yı gerektirir.
Evet bir dönem açıldı, bu dönemin nasıl seyredeceği tümüyle bize bağlıdır.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.