Aysel Doğan KCK davası nedeniyle tutuklandığında bir Alevi derneğinde başkandı. Ben ise Özgür Gündem gazetesinde köşe yazarıydım. Şimdi ikimiz de silahlı örgüt yöneticiliğinden 20 yılla yargılanıyoruz
İktidar çevreleri ne zaman Kürt sorununda çözümden bahsetse, ikinci sözleri PKK ’lilerin dağdan yasal zemine çekilmesi oluyor: ‘Gelseler, silahtan vazgeçip yasal zeminde mücadele etseler, fena mı olur?’
Olmaz. Olmaz ama, giderek fantastik bir tekrarlamaya dönen bu isteğin, Türkiye ’deki karşılığının ne olduğunu hiç merak ettiniz mi? PKK’nin, bu talebi değerlendirirken referanslarının ne olacağını düşündünüz mü? PKK ’nin bu talebi değerlendirirken ele alacağı ilk referans, geçmişte illegal ve hatta silahlı yapının parçası olan, ancak bugün yasal hayatın içerisinde bir şekilde var olmaya çalışanların yaşadıkları olacaktır.
Yasal zemin mi?
Burada elbette en somut örnek 1999 ve 2009’da Türkiye ’ye gelen Barış Grupları. Bu insanlara, tam da dendiği gibi, silahlarını bırakıp dağdan ovaya gelen, mücadele hatlarını yasal demokratik siyasetin araçlarıyla belirleyen bu insanlara ne oldu? Gerçekte, dendiği gibi, yasal zeminde mücadelelerini yürütebiliyorlar mı? Yasal zeminin araçlarını güvenle kullanabiliyorlar mı? Peşinen belirtmeliyim ki hayır! Dilerseniz öncelikle, benim de içinde yer aldığım 1999’da Kandil ve Avrupa’dan gelen ilk Barış Gurubu’nu ele alalım.
Bu ilk grubun üyeleri gelir gelmez tutuklandı. Örgüte üye ve yönetici oldukları gerekçesiyle cezalandırıldı. 2004’ün sonlarında büyük kısmı, bir kısmı ise 2009’da tahliye edildi. Ancak Avrupa’dan gelen Barış Grubu üyesi iki arkadaşım Hacı Çelik ve Haydar Ergül hâlâ cezaevinde, yanmış infazlarının bitmesini bekliyorlar. Onları anan, hatırlayan ise neredeyse yok!
Peki, tahliye olanlar ne oldu? Barış Grubu üyeleri, cezaevi sonrasında barış çalışmaları yürüttü. Türkiye Barış Meclisi’nin kurucularından oldular. Kürt sorununa çözüm arayan pek çok inisiyatifin içinde yer aldılar. Örneğin ben gazetecilik yaptım. Aysel Doğan, bir Alevi derneğinde başkanlık yaptı. Ama bizler her şeyden önce Barış Grubu üyeleri olarak kaldık.
Büyük kısmı hâlâ Türkiye Barış Meclisi (TBM) içinde aktif olan grup üyeleri açısından barış çalışması yürütmek hiç de kolay olmadı. Barış adına yürüttüğümüz çalışmaların daha başında üç arkadaşımız yeniden tutuklandı ve propaganda yapmaktan cezalandırıldı. Oysa onlar, barışa ses olsun diye sadece hikâyelerini anlatmışlardı. Elbette daha sonra da pek çok yargılamanın konusu olduk. Hikâyelerimizden bahsedip barış için görüşlerimizi paylaştığımız konuşma ve yazılar, yargılanma konusu oldu. Ama bizler yasal zeminde, demokratik siyasetin içinde kalmakta hep ısrar ettik. Kimimiz gazeteci, kimimiz siyasetçi olarak, kimimiz de sivil toplum örgütlerinde çalışarak var olmaya çalıştık.
Gazeteci
Yine de olmadı. Önce Aysel Doğan sonra da ben ‘KCK’ adlı operasyonlar kapsamında tutuklandık. Aysel tutuklandığında bir Alevi derneğinde başkandı. Ben ise Özgür Gündem gazetesinde köşe yazarıydım. Şimdi ikimiz de silahlı örgüt yöneticiliğinden 20 yılla yargılanıyoruz. Kaderin cilvesine bakın ki, dağdan gerilla olarak gelen ben, üyelikten 5 yılla cezalandırılmıştım. Şimdi ise kentte gazetecilik yaptığım için 20 yılla yargılanıyorum. Dışarıda kalan diğer grup üyelerinin de benzer gerekçelerle yeniden tutuklanmayacaklarının hiçbir garantisi yok. Bu tabloya bakan bir örgüt, kentte yasal alanda mücadele seçeneğini kullanır mı? Varın siz düşünün.
Durun bitmedi
Ha, bu talihsizlik salt ilk barış gruplarının talihsizliği mi diyorsunuz? Maalesef yanılıyorsunuz. Zira bizden 10 yıl sonra gelen Kandil ve Mahmur Barış Grupları’nın yaşadıkları hâlâ tazeliğini koruyor. Her ne kadar son grup, gelir gelmez tutuklanmadıysa da, her konuşmaları bir davanın konusu oldu ve yedi ay sonra ilk tutuklanmalarını yaşadılar. Gruptan 10 kişi, yapılan yargılamalar sonucu, 10 ile 20 yıl arasında ağır hapis cezalarına çarptırılırken, kalanlar daha yargılamaların başında ‘Türkiye ’de barış koşulları olmadığı’ gerekçesiyle Mahmur’a döndü. Hâlâ süren kimi davaları ise işin cabası.
Şimdi böyle bir tablo karşısında PKK, istese bile, dağdan inme ve yasal zeminde mücadele yürütme kararı alabilir mi?
PKK ’nin ilgili talebe yanıtını etkileyecek ikinci referans noktası, yasal zeminde siyaset yapan, sivil toplum örgütlerinde çalışan Kürtlerin yaşadıkları olacaktır. Bu ikinci referans noktası da maalesef pek umut vaat etmiyor. Neden mi?
Çünkü: 14 Nisan 2009 tarihinden bu yana devreye konan plan gereğince yaklaşık olarak 8 bin Kürt siyasetçisi, sivil toplum aktivisti, gazetecisi, doktoru, avukatı, öğrencisi vs. tutuklu. BDP’nin 6 milletvekili, 39 belediye başkanı, eşbaşkan yardımcıları, PM üyeleri, il ve ilçe başkanlarının tamamına yakını, yerel meclis üyeleri tutuklu. Parlamentoda bulunan tüm BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve yargılanmalarının sağlanması için yüzlerce fezleke hazırlanmış durumda. Daha da fenası, BDP ’nin kapatılması için Yargıtay’a başvurulmuş durumda. Kürt sorununa ilişkin yayın yapan tüm basın-yayın kuruluşları ‘örgüt yayıncılığı’ suçuyla yargılanıyor. Kadın örgütlenmeleri de dahil, Kürtlerin ağırlıkla yer aldığı onlarca sivil toplum örgütü yargı kıskacında.
KCK-TM ( Türkiye Meclisi) diye adlandırılan şematik bir torba ile Kürtlere dair tüm yasal oluşum ve çalışmalar anında kriminalize ediliyor. Bu yüzden, sayısız dalgalarla Kürt siyasetçi ve aktivisti sistematik biçimde ve periyodik aralıklarla tutuklanıyor.
Peki, böyle bir tablonun karşısında PKK için ‘dağ yerine yasal alanda siyaset yürüt’ çağrısının bir karşılığı olur mu? Hayır!
“O örgüt içindeki güvende değil, ben nasıl olacağım?” diye sormaz mı, sorar. “Bu tabloya rağmen bizleri kente, yasal siyasete davet etmek en saf söylemle ya kendini kandırmaktır ya da bizi kandırmaktır” dese haksız mı olur? Kanımca hayır! “O halde senin derdin barış ve çözüm değil, tasfiyedir” demez mi? Der.
Bu durumda eğri oturup doğru konuşacağız. Yasal zeminde yasal araçlarla mücadelenin mümkün olduğu, yasal alanın güvenli olduğu, hak ve özgürlüklerin korunduğu, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün sağlandığı gösterilmediği müddetçe, tutuklanan 8 bin insan serbest bırakılmadığı sürece PKK ’liler dağdan niye gelsin? Nasıl gelsin? Nereye gelsin? Cezaevinde yatmak için mi? Sonrasında siyasi hayatın dışına çekilmek için mi? Yoksa herhangi bir siyasi aktivitesinde yeniden yargılanıp tutuklanmak için mi? Niye gelsin? Yanıtı olan açık söylesin! (Radikal iki)
Yüksel Genç- Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.