AK Parti Diyarbakır İl Başkanlığı'nın düzenlediği '3. Türkiye Buluşmaları' toplantısı, Kayapınar ilçesindeki Kent Düğün Salonu’nda yapıldı. Toplantıya, AK Parti il ve ilçe yöneticilerinin yanı sıra kanaat önderleri ile sivil toplum kuruluşlarının başkanları katıldı.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, AK Parti’nin Diyarbakır’da STK ve kanaat önderleriyle görüştü.
Türkiye’de yıllardır devam eden sorunların insanlarda derin yaralar açtığını ve bunu çözmek için adımlar attıklarını, ancak biraz daha zamana ihtiyaç olduğunu belirten Bakan Ergün, “İnsanda en çok yara açan, derin iz bırakan problem, kişinin etnik veya dini farklılık nedeniyle yaşadığı sorunlardır. Bir insan etnik veya dini farklılık sebebiyle problem yaşıyorsa onun izi, yarası daha derindir. Hiçbir vatandaşımıza bu sebeple problem yaşatmamalıyız. Nasıl hükümet devlet olarak vatandaşın bütün sorunlarıyla ilgileniyorsak bu sorunlarıyla da ilgilenmeliyiz." diye konuştu.
"HALK, KÜRTLERİN OLMADIĞINA İKNA EDİLİYORDU"
Türkiye’de halkın küçük büyük demeden bütün sorunlarıyla ilgilendiklerini belirten Bakan Ergün, "Vatandaş, evvela beni tanımıyorlar diyor. Ben Kürt'üm diyor, 80'li yılların Türkiye'sinde resmi politika 'Türkiye'de Kürt yoktur' diyerek, 'Kendini Kürt zannedenler var' diyordu. Kürtler, dağdan gelen kesimi oluşturuyormuş, karlı havada gelirken ayak seslerinden kart kurt sesleri çıkmış sonra onlara Kürtler demişler. Bunun üzerine politika inşa edildi ve insanlara siz yoksunuz denildi. Diğer taraftan, Kürtlerin olmadığına dair halk ikna edilmeye çalışılıyordu.
Kürtler yoksa dili, tarihi, kültürü de yok sayılıyordu. Ben varım diyen adam, dilim var diyen adam, kültürüm, geleneğim var diyen adam cezaevine girdi." şeklinde konuştu. Diyarbakır Cezaevi'ni 80'li yıllarda işkencehaneye dönüştüren kişilerin şimdi itirafta bulunduklarını belirten Bakan Ergün, “Yazar Fikret Bila'nın bir kitabı var, 'Komutanlar Cephesi' diye. Evren Paşa da dahil olmak üzere şunu yanlış yaptık, bunu yanlış yaptık, şunu yapmamalıydık diyorlar.
Türkiye’de olmaması gereken meseleyi karmakarışık bir hale getirdiler. Şimdi biz bu karmaşık problemleri de çözmeye çalışıyoruz. Ama şimdi önümüzde karma karışık bir sorun var. Bu sorunu şimdi mutlaka çözmemiz lazım. Bir yumak gibi, iç içe girmiş. Çözmeye çalışırken iplerin de kopmaması gerekiyor. Diğer yandan, engel olanlar var, onları savurmaya çalışıyoruz.” dedi.
"KÖY İSİMLERİ DEĞİŞTİRİLDİ DE NE OLDU"
"Bir ülkede insanlar kendi varlıklarına saygı gösterilirse mi ülkelerine daha çok bağlanırlar, yoksa varlıkları inkar edilirse mi daha çok ülkesine bağlanırlar. Hangi insan kendi varlığına saygı gösterilmezse bu ülkeye saygı duyar. Dini kültürü nedeniyle baskı görürse mi bağlanır. O köyde oturanlar o köyün adını kullanıyor mu?” diye soran Ergün, Siirt'in Tillo ilçesinin adının Aydınlar olarak değiştirildiğini, ancak kimsenin bu ismi kullanmadığını kaydetti.
Bakan Ergün, “Tillo'yu değiştirdiniz, peki Pervari'yi niye değiştirmiyorsun. Hangi mantıkla olduğu bile belli değil. Mantığı yok hadisenin. Ama insanları kırmak dökmek için yeter. Köyünü, kasabanı, ilçesini değiştirmeye gerek yok. Bu insanı bu ülkeye bağlamak için değil, koparmak için yapılmış bir şeydir." ifadelerini kullandı.
Çocuklara verilecek isimler üzerinden yıllarca ‘ülkenin bölüneceği’ siyasetinin yapıldığını anlatan Bakan Ergün, şöyle devam etti: “Çocuğuna isim koymasını niye yasaklarsın? Sana ne, bir anne-babanın çocuğuna isim koymaktan doğal ne hakkı olabilir. Güneydoğu'da insanımız, ben kızıma Berivan adını koyayım demiş. Berivan koyarsan ülke bölünür denmiş. Esasen koydurmazsan bu ülke bölünür. Suzan koyunca bölünmüyor da Zozan koyunca niye bölünüyor? Bu, demokrasi, insan hakları özgürlüğü değil. Böyle ülkede ilerleme, zenginlik olmaz. İnsan birbirine kaynaşmaz, vatanına milletine sahip çıkmaz. Yapmak istediğimiz şey bir daha bu ülkede hiçbir vatandaşımızın etnik veya dini farklılık sebebiyle bir sorun yaşamasın. Bunlar vatandaşını ülkesine bağlayan unsurlardır."
"FARKLILIKLARIMIZ ÜLKENİN ZENGİNLİĞİ OLARAK GÖRÜLMELİ"
Her ülkede mutlaka farklılıkların olduğunu ve bu farklılıkların ülkenin zenginliği olarak görülmesi gerektiğini dile getiren Bakan Ergün, bütün renklerin, kokuların aynı olmadığını ifade etti. Hayatı hayat yapanın, bu renklilikler ve farklılıklar olduğuna işaret eden Bakan Ergün, şöyle dedi: Bunları zenginlik saymamız lazım.
Bu nedenle biz vatandaşlarımızın her sorununu çözüme kavuşturmak için çözmeye çalışacağız. Hele ki bir de kendini hür, özgür hissetmiyorsa, bu sorunları hemen çözmemiz gerekiyor. Tabii ki ne yaptığımızı da biliyoruz. Bugün benim Diyarbakır'da evim yok ama çocuklarımın olmayacağı anlamına gelmez. Türkiye'nin her yeri herkese aittir. Biz insanımızın hürriyet talepleriyle, farklılıklarını göstermesi talepleri ile meşgulüz. Demokrasiyi böyle geniş aldığımız zaman, o zaman insanlar potansiyelini ortaya çıkartırlar ve enerjisini ülkenin kalkınması için sarf ederler.”
BİR PARTİLİ BAKANA BAĞIRDI
Öte yandan, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, konuşmasından sonra toplantıya katılan kanaat önderleriyle tokalaştığı sırada AK Partili mahalle başkanı Ramazan Gezer isimli partili kendisine tepki gösterdi. Bağırarak konuşan Gezer, “Sayın bakanım ben mahalle adına, halk adına konuşuyorum. Size halkın talebini iletiyorum. Bazı kişilerin tekrar milletvekili olmasını istemiyoruz. AK Parti Diyarbakır’da bir kaç ailenin değil, halkın olmalı.” dedi.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.