30 Eylül’de açıklanması beklenen ‘Demokratikleşme Paketi’ ile ilgili beklentiler çok yükseltildi. Mütedeyyinlerin, Alevilerin ve Kürtlerin hayatında önemli reformlar vaat ettiği anlatılan paket, bazı sıkıntılı durumlar nedeniyle hayal kırıklığı yaşatabilir.
4. Yargı Paketi TBMM’den geçtiğinden beri yeni bir paket bekliyoruz. Normal koşullarda adı ‘5. paket’ olması gerekirken hükümet kanadı, numaralandırmanın sakıncalarından yola çıkarak paketin adını ‘Demokratikleşme paketi’ koymuştu. Bunda PKK ile yürütülen silah bıraktırma sürecine paralel adımlar atılacağı beklentisi de etkili olmuştu. Nihayet Başbakan Tayyip Erdoğan paketi 30 Eylül’de açıklayacağını duyurdu ve başta biz gazeteciler ve BDP’liler olmak üzere halkın ‘Godot’yu beklerken’ durumundan çıkması sağlandı.
Hatırlatayım; paketin iki ayağı var. Bir bölümü Adalet Bakanlığı’nda, diğer bölümü Başbakanlık’ta hazırlandı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanlık ettiği toplantılarda da bütünlüklü bir şekilde ele alındı. Son durum için “Redaksiyon çalışmasına kaldı” açıklaması yapılsa da son 10 günde ‘eklemeler’ ve ‘çıkarmalar’ yapıldığı ve yapılacağı, bizzat çalışmalara katılan yetkililerce de dile getiriliyor.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “11 yılda bir defada açıklanan ve çalışılan en kapsamlı paket bu. Epey sürprizler olacak. Çok beğenileceğini, takdir göreceğini, rahatlama getireceğini düşünüyorum” sözleri, paketle ilgili beklenti çıtasını hayli yükseltti. Buna karşın Başbakan Tayyip Erdoğan, Atalay’ın açıklamalarından sonra gazetelere yansıyan paket haber ve yorumları için ‘Afaki’ demeyi tercih etti.
Çalışmalara katılan bazı yetkililer, paketin yaratacağı memnuniyet konusunda Atalay kadar iyimser değil. Nedenini somut örnekler üzerinden görelim:
Kürtlerin beklentilerini ele alalım: Bardağın dolu tarafı: Kamu kuruluşlarında anadilde hizmet gibi unsurlar var. Tunceli’nin isminin Dersim olarak değiştirilmesi, 12 Eylül’ün yasakladığı Kürtçe yöre isimlerinin yeniden kullanılmaya başlanması da önemli unsurlar.
Bardağın boş tarafı: BDP’nin sıkça dile getirdiği anadilde eğitim konusunda devletin elini taşın altına sokmasına ilişkin hiçbir öneri ve düzenleme yok. Diğer taraftan bu işi özel sektörün üstlenmesine ilişkin öneri ise pakete bir giriyor bir çıkıyor. Birçok kez basına yansıyan bu ayrıntının pakette yer alma ihtimali gelinen noktada düşük görülüyor. Pakete yerel yönetimlerde özerklik sonucunu doğuracak düzenlemelerin de girdiği yazılmıştı. Avrupa Yerel Yönetim Şartı’ndaki çekincelerin kaldırılmasına ilişkin önerinin pakette olduğu yazıldı ama yerel seçimler öncesinde bu adımın yaratacağı siyasi sonuçlar, AK Parti yönetiminin bu öneriden vazgeçmesine neden olabilir.
Kürtlerin, temsilde adalet çerçevesinde seçim barajının düşürülmesiyle ilgili beklentisi de yüksek. Başbakan Tayyip Erdoğan Türkmenistan dönüşü yüzde 10’luk barajın korunacağını ima etmişti. Ancak bu konu son günlerde heyeti en çok meşgul eden konu oldu. Baraj kalsa da 4-5 milletvekilinin seçileceği daraltılmış bölgeler oluşturulması öngörülüyor. Hükümete göre bu yöntem BDP’nin işine gelecek ama BDP tam tersini düşünüyor ve bu yöntemin barajı fiili olarak daha da yükselteceğini öngörüyor. Son günlerde barajın yüzde 5’e çekileceği, hatta Başbakan Erdoğan’ın herkesin bölgesindeki 1 milletvekilini seçeceği dar bölge sistemine sıcak baktığı konuşulup yazılsa da hükümetin bu dönemde böyle bir karara imza atma ihtimali düşük görülüyor.
Düşünce özgürlüğü açısından: Bu konuda en çok eleştirilen durum, uzun tutukluluk süreleri ile cezaevindeki gazetecilerin durumuydu. Tutuklu gazeteciler açısından TMK’nın ilgili maddelerinin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Ancak, cezaevindeki gazeteciler ‘terör örgütü üyesi’ olarak görüldüğü için dağdaki silahlı üyelerden ayırt etmek zor. Bu nedenle TMK’ya dokunulması da en az PKK’nın silah bırakmasının ardından TMK’nın tamamen ortadan kaldırılması kadar zor görünüyor. Bazı bakanlar, gazetecilere TCK’nın Türklüğe hakaret suçunu düzenleyen 301. maddesinin değişebileceği sinyalini de vermişti. Ancak soruşturması Adalet Bakanı’nın iznine bağlı olan bu maddeyle ilgili yeni bir düzenlemenin, durumu mevcuttan daha kötüye götürmesi ihtimali de var. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bu maddenin değişmesini 4. pakette önermiş, ancak hükümet içinde genel bir uzlaşma sağlanamadığı için madde paketten çıkarılmıştı.
Dezavantajlı kesimler açısından: Bardağın dolu tarafı: Süryanilerin Mor Gabriyel ile ilgili mülkiyet sorunu paketle çözülebilir. Aynı şekilde Heybeliada Ruhban Okulu’nun 1971 öncesi statü ile yeniden açılması da paketteki yerini koruyor. Hükümetin, pakette dezavantajlı gruplar için yer verdiği bir düzenleme de cemevlerinin statüsüyle ilgil. Cemevlerinin ‘İnanç ve Kültür Merkezi’ olarak sınıflandırılması, haliyle devletin bu kurumlara hizmet götürmesi kaçınılmaz olacak. Bu çerçevede imam gibi, Alevi dedesi ve yanında merkezde temizlik gibi hizmetler için çalışan bazı görevlilere kadro verilmesi de paketin unsurlarından biri.
Bardağın boş tarafı: Süryaniler ve Rumlar paketten memnun kalabilir ama Aleviler açısından durum farklı. Verilecek kadrolar Diyanet gibi bir devlet kurumuna bağlanacak ve bu da cemevlerinin bağımsızlığı açısından tartışma konusu olabilir. Zira, Alevi açılımı sırasında ‘dedelere maaş’ teklifi gündeme geldiğinde Aleviler tarafından kabul görmemişti. Aleviler, ‘İnanç ve Kültür Merkezi’ tanımına da sıcak bakmıyor.
Deniz Zeyrek - Radikal
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.