• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 8 °C
  • Diyarbakır 6 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 0 °C

Uğur Yücel: Belalı işlere talibim!

Uğur Yücel: Belalı işlere talibim!
Uğur Yücel son filminde, var olduğu bilinen ama pek kurcalanmayan bir konuya el atıyor.

Uğur Yücel son filminde, var olduğu bilinen ama pek kurcalanmayan bir konuya el atıyor. Küçük çocuklara tecavüz ettikten sonra cezasını bile çekmeden serbest kalanlardan yola çıkarak, adalet sistemiyle ilgili ağır eleştirilerde bulunuyor.

Bir ölüyü ancak katilinin adalete teslim edilmesi huzura kavuşturur, diyor Ejder Kapanı’nın hüzünlü kahramanı polis Abbas. Onu canlandıran yazar, yönetmen, oyuncu Uğur Yücel ise “Bir bulut geçiyor yüzünüzden, öldürüleni düşünürken. Haince vurulmuş bir gövdenin katilini yakalamak ve cezasına tanık olmayı düşünmenin sesini ben de çok dinledim” diye anlatıyor. Yücel’i dinlerken, katillerin adalete teslim edilmesi gibi, Ejder Kapanı da katledilen masumların ruhlarını bir parça huzura kavuştururmuş gibi geldi bana. Birilerinin onlar için üzüldüğünü, dertlendiğini, öfkelendiğini, adaletin yerine gelmesi için dua ettiğini, çaba gösterdiğini duyarlarsa eğer...

Ejder Kapanı alışık olmadığımız sertlikte bir yapım. İçinizde “Bu filmi muhakkak yapmam lazım” dürtüsü uyandıran şey neydi?

Ben biraz belalı işlere talibim galiba. Bu filmi tasarlarken, başıma dert aldığımı biliyordum. Çerkez Abbas’ın tam emekli olup tatil yapacakken kolları sıvayıp cinayetleri çözmeye soyunması gibi. Öncesinde hep yağmurlu, terli, kanlı karanlığı düşündüm; bu duygu çekti beni.

Filminizde pedofili sorununu ele alarak adalet sistemini eleştirmek sizi ürkütmedi mi?

Öyle ya, popüler sinemanın genelde suları pek de bulandırmaması, efendi efendi yerini bilmesi tercih ediliyor... Üstü kapalı bir ülkede yaşıyoruz. Örtüyü kaldırınca yeşil bir saha çıkmıyor altından. Kan, intikam, gözyaşı, bir savaşlar tarihi çıkıyor. Dünyanın en güzel ülkesinde yüzyıllardır kan akıyor. Benim de pisliklerle bir derdim var. Yaratırken hayatla aramızda başkası yok, bu nedenle güçlüyüz. Popüler bir film olsun istediğimizde bile bir yarayı görüyoruz. Ve ben seyircinin de artık bazı yaraların üzerine gideceğine inanıyorum.

Seyircinin içini biraz olsun teskin etmeyi istemez miydiniz finalde?

Abbas’ın camiye girmesi teskindir. Çaresiz kaldığımızda sıcak bir eve sığınmak, bir kilisede mum yakmak gibi... Çerkez’i sıcak bir yorganın altına uzatmak bile bir çeşit teskin olabilir miydi? Daha güleryüzlü başka bir final vardı, ama benim mizacıma ve filmin duygusuna hafif geldi. Biraz mideye otursun istedim galiba...

Savaşan birisiniz. Kendinizle de savaşır mısınız?

Kendini benim kadar hırpalayan başka birini daha görmedim. Fakat böyle geyik de kalmasın cevabım; algı denen şey, hayata kafamızı çıkardığımız anda başlıyor. Bazılarında derinlemesine gelişiyor, bazısında yüzeyde kalıyor... Derinlikte gelişen algı birikimle buluşunca seçicilik başlıyor, yani neyin bir diğerinden daha iyi olduğunu artık anlıyor, biliyorsunuz. O zaman da algınız yeteneğinizden önde gitmeye başlıyor. Ben özellikle oyunculuğumda yakalıyorum bunu. Orada algımla yeteneğim savaşıyor. Kendimi çok hırpalamam, beğenmemem iyi bir özellik mi bilmiyorum. Ama sebepsiz yere kibirle dolaşmaktan daha iyidir bu, öyle değil mi?

Sizi ne sakinleştirir?

En çok hangi zamanlarda, ne olduğunda mutlusunuz?

Denizde yelken yaparken... Süzülüp giderim orada, gülümseyen Buddha gibi olurum. Ama şimdi herhalde en çok bu filmin iş yapması mutluluk verecek bana.

İspanyol meslektaşınız Pedro Almodovar “Film çekerken hayattakinden daha dürüst, samimi ve açık bir insan olduğumu fark ediyorum” diyor. Ben de size sormak istiyorum; yönetmen Uğur Yücel mi, yoksa şimdi sohbet ettiğim Uğur Yücel mi daha gerçek acaba?

Gündelik hayatta ortalıktayken küfrünüzü, nefretinizi, öfkenizi, şehvetinizi saklıyorsunuz. Ama yönetmenlik, her şeyden önce duygunun geniş sahalarına açılmak demektir. İnsana dair bütün bildikleriniz, birikimleriniz ortaya çıkar sahne çekerken; yüreğinizi koyarsınız... Duygu kusmak gibi. Elbette sette alabildiğine çıplaklaşıyorsunuz. “Kendiniz” daha çok gözüküyor.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89