Tutuklu gazetecilerin çıkarttığı Tutuklu Gazete’nin ikinci sayısı çıktı. “Terörist değil gazeteciyiz” manşetiyle yayımlanan gazete, "genişleyen kadrosuyla" Aydınlık, BirGün ve Evrensel gazetelerinin eki olarak okuyucuyla buluştu. Haftalık Atılım gazetesi de 14 Ocak’ta yayımlanacak sayısında Tutuklu Gazete’yi ek olarak dağıtacak.
Tutuklu Gazete’nin ikinci sayısı, cezaevindeki 43 gazeteci ile yeni tahliye olan iki gazeteci ve iki konuk yazarın gönderdiği yazılarla 16 sayfa olarak hazırlandı. Siyah beyaz yayımlanan gazetenin ikinci sayısında cezaevlerinden gönderilen karikatürler de yer alıyor. Tutuklu Gazete’nin ikinci sayısına konuk yazar olarak Nevin Berktaş ve Ece Temelkuran yazılarını gönderdi. Cezaevinden tahliye olduktan sonra geçirdiği kalp ameliyatının ardından yaşamını yitiren Suzan Zengin’in anısına da gazetede bir köşe ayrıldı.
Geniş yazar kadrosu
100 binden fazla basılıp dağıtılacak olan Tutuklu Gazete’nin ikinci sayısında “genişleyen yazar kadrosu” şunları yazıyor:
Ragıp Zarakolu: “Dışarıda olmanın yükünü taşıyamazdım artık. Burada daha özgürüm!”
Nevin Berktaş: “Toplumun tüm kesimleriyle savaşa karşı mücadeleyi birleştirme ve özgürlükler için savaşı örgütleme büyük önem kazanmaktadır. Düşünce özgürlüğü için mücadeleyi de bu kapsamın dışında ele alamayız”
Ece Temelkuran: “Siz ne zaman bu kadar profesyonel zalimler oldunuz? Ben buradayım arkadaş! Sen neredesin”
Doğan Yurdakul’dan “otosansürcüye tüyolar”: “Neye dokunmazsak yanmayız? Yolsuzluk, rüşvet, Pensilvanya, fener, deniz, yumurta, Hopa tıraşı, kolon, rektum, …”
Mustafa Balbay: Doğayı yok eden beyaz adamın her yeri “insan kokusuyla” doldurduğunu söyleyen Kızılderili Reis’in sözlerinden yola çıkarak; “Türkiye’de her yer iktidar kokusuyla dolmaktadır…”
Nedim Şener: “Ben özgürsem, sen özgürsen, hepimiz özgür oluruz; yoksa hepimiz tutsak…”
Müyesser Yıldız: Özelleştirilen adaletin 1919, 1960 ve günümüzdeki tiyatro sahnelerinden kesitler…
Ahmet Şık: “Muhalif gazetecilere, öğrencilere, akademisyenlere, yayıncılara, Kürtlere, sosyalistlere varış noktası hapishaneler olan “tehcir” uygulanıyor.”
Soner Yalçın: Tecrit altında bile kimsenin görmediği koğuş arkadaşlarıyla sohbetlerindeki sır…
Barış Pehlivan’dan 100 yıl sonrasının gazetecilerine mektup: “Senin zamanında da meslektaşlarının tutuklanması, özgürlüğünden mahrum kalması için çırpınan; yalanlarla muhbirlik yapan sözde gazeteciler var mı?”
Türkiye’nin “Vahşi Batı” yıllarını yazan Hikmet Çiçek: “ ‘Suçumuzu’ biliyoruz: AKP’nin temsil ettiği faşist diktatörlüğe karşı olmak.”
Silivri Toplama Kampı’ndan yazan Turhan Özlü: “Tüm meslektaşlarımızı TGS’ye üye olmaya çağırıyoruz.”
Tuncay Özkan: “Ben gazeteci değilmişim iktidara göre! Zırva tevil götürmez.”
Erol Zavar: “Bandrollü yasal kitaplar, dergiler, kapüşonlu gocuk, poşu, plastik bayrak sopası ve daha onlarca şey delil diye dosyalara konuluyor. Silahsız terör örgütü gibi absürt bir tanım yasal literatüre sokuluyor.”
Erdal Süsem: “Hür düşünceli bir gazeteci ve yazar olmanın rüştü, mahkemelerin ve kodesin yolunu arşınlamanıza bağlıdır.
Hüseyin Deniz: “Bizler daha büyük ve derin suskunlukları yaratmak için seçildik.”
Ömer Çelik, gözaltındayken, “sohbet aşkıyla tutuşan ekiplerin ‘bireysel davranmayı düşünür müsünüz?’ diyerek yaptıkları espiyonaj tekliflerini” yazıyor…
Çağdaş Kaplan: “Bu ülkede gerçekleri açığa çıkarmak isteyen gazeteciler ‘örgüt üyesi’ ise gerçek gazeteciler kim?”
Murat İlhan’ın Kürtçe yazısı da Tutuklu Gazete’de…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.