Metin Gürcan ve Sait Yılmaz'a göre, gelecekteki barış müzakerelerinde Ankara, ABD ve Rusya karşısında konumunu güçlendirmeye çalışıyor.
Türkiye, ilk kez 13 Şubat’ta Suriye topraklarında Azez’in güneyindeki PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin mevzilerine karadan ateş açtığını doğruladı. Bu sabah da yeniden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin fırtına topu olarak adlandırılan obüs toplarıyla YPG’ye ateş açtığı bilgisi verildi.
Güvenlik sorunları alanında Bilkent Üniversitesi’nde akademik kariyerine devam eden eski kıdemli binbaşı Metin Gürcan ile yine eski TSK mensubu Yeditepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Sait Yılmaz, son gelişmeleri değerlendirdi.
BM masası için güç yarışı
Suriye genelinde son 15 gündür çok hızlı gelişmeler yaşandığına dikkat çeken Metin Gürcan, şu anda askeri bakımdan neler olduğunu, “Sahada Rusya tarafından desteklenen Esat güçleri ki içerisinde Hizbullah güçleri, Kudüs ordusu unsurları bulunuyor, epey ilerleme sağladı. Esat güçleri, son 4 yıldır kaybettiği yerlerin yüzde 40’ını son 15 günde geri kazandı. Durum böyle olunca Esat cephesinde belki ateşkes masasına geçilmesinden önce Suriye’nin tamamına yakınını yeniden kontrol altına alabilirim düşüncesi oluştu. IŞİD ise, Rakka’ya doğru çekilmeye çalışıyor. Sahada Esat güçleri ve PYD de boşlukları doldurmaya çalışıyorlar” şeklinde özetledi
Sahada böylesi hızlı gelişmeler yaşanmasını ise Birleşmiş Milletler’in şimdilik ertelenen ancak yakında gerçekleşecek olan müzakere sürecine bağlayan Gürcan, “BM’nin önümüzdeki 15-20 gün içerisinde açıklaması beklenen ateşkes çağrısından önce, bir nevi kapanın elinde kalıyor tarzında, herkes kazanabileceği bütün yerleri kazanıp masaya o şekilde oturmak istiyor. Temposu yüksek bir gidişat görüyoruz” dedi.
Türkiye’nin ateş açma hamlesi ne anlama geliyor?
Türkiye bakımından ise, 24 Kasım 2015’te Rus savaş uçağının düşürülmesiyle, Suriye’nin kara sahasında hem de hava sahasında bağımsız aktör olabilme şansı yitirildi. Metin Gürcan’a göre; Türkiye tabiri caizse oyuna geri dönmek istiyor.
Gürcan’a göre Türkiye, Halep’in kuzeyindeki çatışma ve oradan beklenen sığınmacı akını sayesinde, kendisine yeni hamle fırsatını yakaladı. Neredeyse eş zamanlı olarak Suudi Arabistan’dan askeri uçak geleceği açıklaması ile PYD-YPG mevzilerine ateş açılmasını da değerlendirdi:
“PYD içerisinde Rus hava kontrolörleri var”
Metin Gürcan, “Türkiye’nin, Rusya ve ABD’ye karşı elini güçlendirmesi lazım. Dolayısıyla da biraz daha Sünni karakterli bir koalisyon görüyoruz. Türkiye ‘Ben de önemli bir aktörüm, beni kaale almadan Suriye’nin geleceğini tasarlayamazsanız’ çağrısı yapıyor. Şu anda Türkiye ve PYD stratejik bir karar kavşağına doğru gidiyorlar. Türkiye, Suriye’de gücün dengelenmesi için PYD ile mi yoksa Esat ile mi işbirliği yapmayalım sorusuna yanıt vermek durumunda kalacaktır. Türkiye için karar çıkmazı. Bu Türkiye’nin gelecek 15-20 senesini etkileyecek bir karar olacaktır ve sahadaki gerçeklik bunu zorluyor. PYD açısından ise Türkiye’nin angajman kuralları dışında Azez bölgesini bombaladığını görüyoruz. PYD, Suriye’nin Tel Fırat bölgesinde ABD hava desteği olmadan Rus hava desteğiyle ilerlemeye yöneldi. Bu şu anlama gelmektedir; PYD içerisinde Rus hava kontrolörleri yani Rus askerleri var. Bu da bizim ilk kez sahada gördüğümüz bir gerçekliktir. Şimdi ABD, bu yüzden ‘Türkiye’ye sen o top ateşini kes’ derken ‘PYD’ye sana çizilmiş sınırlar dışında ilerleme’ dedi. Dolayısıyla da Türkiye için kritik bir karar kavşağına gelindi” dedi.
IŞİD’le mücadele mi çıkar savaşı mı?
Sait Yılmaz’a göre ise; Türkiye’nin karadan sınır ötesine YPG mevzilerini hedef alarak ateş açmasını, angajman kuralları dışında, diye yorumlamak yanlış. BM kararları dışında tüm ülkelerce Suriye’de kendi çıkarları doğrultusunda politikalar izlendiğine dikkat çeken Yılmaz, ABD ve Rusya başta olmak üzere hiçbir ülke tarafından gerçek anlamda IŞİD ile mücadele politikası izlenmediği görüşünde. Türkiye kamuoyunda “IŞİD ile mücadele” denilerek Suriye’de çıkar savaşı yaşandığı görüşü oluştuğunu vurgulayan Yılmaz, mevcut aşama itibariyle Türkiye’nin kendi varlığını yeniden hissettirmek üzere harekete geçtiği görüşünü aktardı. Yılmaz, neden Türkiye’nin şimdi karadan ateş açtığını yorumladı.
Sait Yılmaz, “Rusya’nın Esat güçleriyle birlikte Halep civarında sivil halkın zarar görmesini önemsemeyerek askeri bombalama yaptığını görüyoruz. ABD’nin ise, buradaki PKK uzantısı PYD unsurlarıyla sözde IŞİD’e karşı gibi görünse de PYD’nin etki alanını uzatmasını kabul ettiği görülüyor. PYD’nin IŞİD ile mücadele ettiği iddia ediliyor ancak bizim tarafımızda böyle anlaşılmıyor çünkü yapılan iş, Suriye’nin batısına doğru bir Kürt koridoru oluşturmak gibi görünüyor. PKK uzantısı olarak bir örgütü kullanmak da ABD’nin dostluğuna uygun olarak görünmüyor. Türkiye için kuzeyinde YPG’nin harekatı, Türkiye’yi yok saymaktır. Türkiye de buna göz yummayacaktır. Türkiye ister angajman kuralları içinde ya da dışında olsun hemen sınırına yakın bölgelerdeki bu oluşumlara seyirci kalamaz. Bugün gelinen aşamada tablo; Suriye’yi bölme, Suriye’de kendine enerji koridorları oluşturma aşamasına gelinmiştir. Türkiye’yi güneyinden kuşatarak Türkiye’yi yok saymak ve bunu da angajman kuralları dışında saymak çok dürüstçe bir yaklaşım değildir” diye konuştu.
Neden Suudi Arabistan’dan askeri hava gücü geliyor?
Sait Yılmaz’ın yorumuyla Suudi Arabistan’ın şimdi İncirlik Hava Üssü’ne askeri varlığını sevk etmesindeki amaç, bölgedeki gelişmeler karşısında Türkiye’yi yalnız bırakmamak ve masada güçlü olmak. Resmi gerekçe IŞİD ile mücadele olarak açıklanmış olsa da tüm ülkeler bakımından gerçekten öyle bir istek olmadığını kaydeden Yılmaz, karadan askeri müdahale olmadığı takdirde sadece havadan IŞİD’in alt edilemeyeceğini düşünüyor.
Yılmaz, “IŞİD’e karşı sonuç alabilmek için karada savaşacak unsurlar olması gerekiyor. Herkes Suriye’de vekiller savaşı yürütüyor. ABD’de önümüzdeki Kasım ayında seçim var dolayısıyla da Suriye konusunda radikal kararlar alınacağını düşünmüyorum. Türk kamuoyu açısından da IŞİD’in elindeki silahlara da baktığında büyük güçlere ve BM’ye olan güvensizlik artmıştır. Bu da terörü de arttırıyor. Mesela ABD’nin aylardır mücadele demesine karşın Rus Hava Kuvvetleri, çok fazlasını sadece 5 günde yaptı ve binlerce petrol tankerini vurdu” diye konuştu.
Metin Gürcan’a göre de Körfez ülkeleri de dahil herkes masadaki elini güçlendirmeye çalışıyor. Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye askeri hava gücü göndermesiyle bir ilke imza atılacağı görüşünü de paylaşan Gürcan, “Türkiye kendi liderliğinde biraz da Sünni karakterli anti-IŞİD hava gücü oluşturmaya çalışıyor. Eğer ABD’yi ikna edebilirse bunu kullanmak istiyor. Rusya’nın da hava gücü bakımından sahadaki kazanımları önemli. Bunun karşısında Suudi Arabistan da Suriye’de yaşanacakların dinamo etkisiyle bölgeye yayılabileceğini görüyor ve yerini almak istiyor” dedi.
“Suriye politikası ve Güneydoğu’daki çatışmalar bağlantılı”
Mevcut aşamada, Türkiye’nin Suriye politikasıyla içeride yaşanan çatışma arasında çok yakından bağlantı bulunduğunu da vurgulayan Metin Gürcan; Türkiye’nin kritik bir karar aşamasında olduğu görüşünde. Gürcan, “Durum, Türkiye’deki çatışmayı belirleyecek bir karaktere sahip görünüyor. Ne yazık ki sahadaki gerçekliğe baktığımızda, Türkiye’nin güneydoğusu ile Suriye’nin kuzeyinin çatışma dinamiği bakımından birleştiğini görüyoruz” diye konuştu.
Suriye’de hiçbir ülke bakımından gerçekler üzerinden konuşma yapılmadığını kaydeden Gürcan, Suriye’deki her aktör tarafından bir hikaye anlatıldığını ve ‘gerçeği bükme gücü’ kullanıldığını söyledi. Gürcan, “Türkiye’nin de hikayesi YPG’nin terör örgütü olmasıdır. Rus medyasındaki haberlerde ise, ‘Türkiye cihatçı teröristlere destek veriyor’ deniliyor. Herkes sahadaki gerçekliği bükebilme gücü nispetinde diğer aktörlere hikayesini dayatıyor. Türkiye’nin gerçeği bükebilme gücü ise ABD ve Rusya ile kıyaslandığında sahada çok yok görünüyor” yorumunu yaptı.
Türkiye’nin Suriye politikasında neler olabileceğini de sorduğumuz Gürcan, askeri değil diplomatik çözüme dikkat çekti ve “Misak-ı Milli sınırları bakımından Türkiye’nin Suriye’deki Kürtlerin kalplerini ve beyinlerini kazanacak bir stratejiye ihtiyacı var. Türkiye’nin diplomatik alanda Suriye’nin yeniden inşasına yoğunlaşması gerekiyor. Suriye için yeni modeller önerebilmesi lazım. ABD ve Rusya arasında, Suriye’nin geleceğine ilişkin yeni anayasa, geçiş hükümeti gibi konularda çok ciddi diplomatik pazarlıklar dönüyor. Türkiye bu pazarlıkların neresinde bilemiyoruz. Biz şu anda sahaya çok yoğunlaşmış durumdayız, ama diplomatik masada Türkiye’nin yeri nedir, kendi gerçeklerini ne kadar dayatabiliyor, pazarlıkları ne kadar etkileyebiliyor bilmiyoruz” diye konuştu.
Suriye’de 2016 yılında neler olacak?
Suriye’de bu yıl içerisinde neler yaşanabileceğini konusunda ise ne Sait Yılmaz ne de Metin Gürcan iyimser. Sait Yılmaz, Türkiye’nin karadan sınır ötesindeki YPG’ye ateş açma hamlesiyle Amerika ile ilişkilerde zedelenme yaşanabileceğini düşünüyor ve TSK’nın isterse ABD’ye rağmen de birden fazla cephede savaş halinde askeri bakımdan çok rahat sonuç alabileceği görüşünde.
Suriye bakımından ise, bir an önce tüm ülkelerce bir karar verilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Artık ülkeler kendi çıkarlarını değil Suriye’deki halkı düşünerek, o halkın acısını düşünerek, yaşanan göçleri düşünerek, o ülke geleceğini o halkın eline bırakması gerekiyor. Suriye’deki yabancı güçler, dış müdahalesini sürdürdükçe oradaki çatışma bitmeyecektir. ABD kendine koridor, Rusya ve Suudi Arabistan kendisine koridor açma arayışını sürdürdükçe bu kan ve gözyaşı bitmeyecektir. Türkiye de kendi çıkarları göz ardı edildiği için hemen güneyinde böyle bir terör bataklığı oluşmasına izin vermek istememektedir” dedi.
Suriye’de 2016’nın çok hızlı geçeceğini belirten Metin Gürcan da, “250’yi aşkın grup aslında birbirleriyle çalışıyor. Sahadaki güç mücadelesi yerel düzeyde devam edecektir. Ateşkes çağrısı büyük taraflarca kabul edilse bile önümüzdeki 2 yıl boyunca Suriye’deki çatışmaları konuşuyor olacağız. Suriye’de çok fazla siviller silahlandırıldı. Eli silahlı askeri eğitim almış yüzlerce, binlerce sivilden söz ediyoruz” diye konuştu. (Amerikanın Sesi)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.