• BIST 9640.08
  • Altın 2937.802
  • Dolar 34.5954
  • Euro 36.5792
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 0 °C
  • Ankara -2 °C
  • İzmir 9 °C
  • Berlin 5 °C

Türkiye Cumhuriyeti ve Kimlik sınavı

Türkiye Cumhuriyeti ve Kimlik sınavı
El Kuds el Arabi gazetesinin 4 Haziran 2009 tarihli internet sayfasında, Beşir Musa Nafi imzasıyla yayımlanan yorumun özet çevirisi ...

Türkiye'de yayımlanan Zaman gazetesinin, geçtiğimiz pazartesi sayısının ilk sayfasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, PKK'nın yerleştirdiği bir mayın patlaması sonucu hayatını kaybeden bir Türk askerinin ailesine taziyelerini sunarken gösterildiği bir fotoğraf yer alıyordu. Ülkenin doğusundaki birçok Türk ailesinde olduğu gibi bu ailenin de bayanlarının başı örtülüydü. PKK'nın şiddetine maruz kalan bu aile belki de Kürt'tü. Aslında bu etkileyici kare, o gün Erdoğan'ın söylemek istedikleri için gerekli olan bir kare idi. Erdoğan, Kürt meselesiyle ilgili en açık konuşmalarından birinde, hükûmetinin, çeyrek asırdır PKK ile Türk devleti arasında süren çatışmaya çözüm bulma yolunda ilerlemekte olduğunu vurguladı.

AK Parti hükûmetinin Kürt sorununu siyasî anlamda ele alma girişimi, yaklaşık bir yıl önce başladı. Bush yönetiminin son iki yılında ve Washington'un Irak'ta Türkiye ile iş birliği yapma gereksiniminin de artmasıyla, Türk-Amerikan ilişkileri somut bir iyileşme yaşadı. Bu iyileşmenin yansıması, Kerkük konusunun ertelenmesi ve Amerika'nın kuzey Irak'ta Türk ordusuyla güvenlik düzeyinde iş birliği yapmasında görüldü. Aynı zamanda Türkiye'nin, PKK üyelerine güvenli bir sığınak haline gelen Irak'ın Kürt bölgesi hükûmetine baskıları zirveye ulaşmıştı. Türk yönetimi, bu baskıların bir sonuç getirdiğini görünce, siyasî bir yol izlemeye yöneldi.

Ankara, Irak-Kürt yönetimi ile tehdit yerine dostane ilişkiler kurmaya başladı. Başka bir ifadeyle, Ankara PKK'nın siyasî konumunu güçsüzleştirmek amacıyla, Erbil hükûmetini yok saymak yerine zımnî tanıma gösterdi. Güvenlik önlemleri yeterli veya kısıtlı idi; belki de sadece Türkiye içindeki kanlı saldırıların artmasına engel oldu. Ancak Erdoğan, PKK ile mücadelede askerî çözümün mümkün olmadığı yolunda bir kanaate vardı. Bunun nedeni, gerilla ile savaşmanın zor olduğu ve PKK'nın, Türkiye-Irak sınırının her iki tarafındaki Kürt nüfusu tarafından destek gördüğü konusunda herhangi bir kuşkunun bulunmamasıdır.

Kürt meselesi, Türkiye'nin milli meselesi olması nedeniyle hâkim partinin tek başına bu konuyu ele alması zor oldu. Bununla birlikte, Türk ordusu askerî ve siyasî açıdan Kürt konusunda belirgin bir role sahip olduğundan, son dönemde oluşan tutumlar Türk siyasî sahasında derin bir diyalogun oluştuğunu gösterdi. Söz konusu diyalog, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve ordu arasında veya bunlar ile muhalefet arasında gerçekleşti.

Birkaç hafta önce Genelkurmay Başkanı Başbuğ, yaptığı bir konuşmada, ülkedeki siyasî ve entelektüel çevreleri şaşırttı. Zira bu konuşmada Başbuğ, kimlik konusunu ele aldı ve Türkiye Cumhuriyeti içinde birden fazla milli kimliğin olduğunu açık bir şekilde tanıma aşamasına yaklaştı.

Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı ülkenin doğusunda büyük kalkınma çabaları sarf eden AK Parti, 2002 seçimlerindeki zaferinden sonra Kürt seçmenlerin büyük bir kesiminin desteğini alabildi. Ancak Türkiye'de yapılan son yerel seçim sonuçları, AK Partinin doğu bölgelerinde DTP karşısında gerilediğini gösterdi. DTP'nin PKK'nın siyasî ifadesi olduğu herkes tarafından biliniyor. Türkiye'deki Kürt ve Arapların sorunlarıyla en yakından ilgilenen parti olma özelliği taşıyan AK Parti, Kürt seçmenin güvenini koruyamadı. Dolayısıyla Kürt sorununa yaklaşımda köklü bir değişiklik yapmanın zamanı gelmiştir.

Türk devletinin, Kürt dosyasını açmaya yaklaştığına ilişkin işaretlerin artmasına paralel olarak Türkiye- Ermenistan ilişkilerinde başka gelişmeler yaşanıyordu. İki ülke, ilişkilerin normalleştirilmesi için yol haritası üzerinde anlaşmak üzere müzakereler başlattı. Bu durum, Türk iç siyasetinde büyük tepkilere yol açtı.

Kürt meselesiyle ilgili eşi görülmemiş açıklamalarına rağmen, Erdoğan'ın bunun ötesine gidemeyeceğini ve bunun ötesine giderse de Ermenistan yaklaşımı sonucunda düştüğü durumun aynısıyla karşılaşacağını söyleyenler var. Bu durumda Erdoğan, hükûmetinin adımlarını tekrar kontrol etmek zorunda kalacak.

Türkiye son dönemde, bölgesel siyasetini "sıfır problem" üzerine kurmayı amaçlamaktadır, yani çevresinde bulunan ülkelerle arasındaki gerginlikleri gidermeye çalışmaktadır. Bu politika, Başbakan danışmanı olarak atanmasından itibaren Ahmet Davutoğlu tarafından yürütülmüştür. AK Parti yönetimi, söz konusu politikanın, Türkiye'nin rolünü ve stratejik konumunu vurgulamak için gerekli olduğunu düşünmektedir. Ancak bu politika, çok hırslı olduğu için, Osmanlı tarihi ve cumhuriyetin doğuşu ile çatışmaktadır.

Bu tarih, yeni Türkiye'nin belleğinde hâlâ canlı olarak duruyor. Bu tarih, sadece okutulan ve nesilden nesile aktarılan bir tarih değil, ulusal anlayış için tehlike ve tehdit kaynağı oluşturan bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla bu tarihi hesaba katmadan, Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikası ve milli politikası ile ilgili büyük tartışmaları anlamak zor olacaktır.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89