Zeynep Miraç'ın Milliyet'te yayımlanan (26 Kasım 2012) söyleşisinin ilgili kısmı şöyle:
Kitapta diyorsunuz ki: “Sanatçı topluma sesini duyurmakta siyasetçi kadar etkilidir. Tavrını gereğinde ortaya koyar”. Açlık grevleri sırasında Yaşar Kemal, Murathan Mungan, Zülfü Livaneli çağrıda bulundular. Siz bu konularda söz söylemeyi tercih etmiyor musunuz?
Bu ülkede yaşayan ve ülkesini çok seven bir vatandaş olarak toplumdaki her olay beni çok ilgilendiriyor. Yaşanan her olay içimi acıtıyor. Mutlaka benim de görüşüm var, yıllar önce de eylemlerde yer aldım. Sendikalaşma döneminde grevlere de katıldım. İnsanı ilgilendiren her konu beni de ilgilendiriyor. Ama birey olarak bir şeyin çözümlenemeyeceğini biliyorum. Toplum olarak kenetlenerek çözümleneceği düşüncesindeyim. Hemen ortaya atılmak değil de, değerlendirmek istiyorum. Faydalı olabileceksem bundan kaçınmam.
Muhsin Kızılkaya’dan bir alıntı yapacağım: “Türkan Şoray ırk ve köken farkını ortadan kaldırıyor, dil farklılığını hiçe sayıyor”. Bu sözden yola çıkarsak Kürt sorununun çözümünün bir parçası olmak ister misiniz?
İstemez miyim? Doğuya gitsem ne yapabilirim diye düşünüyorum zaman zaman. Keşke yapabileceğim bir şey olsa... Ülkemde barış ve huzur için bana düşen bir görev varsa seve seve yaparım. Ben anne olarak çok etkileniyorum. Gazetelerde beni çok etkileyen şeyleri keserim. Kestiğim resimlerden biri, evlatlarını kaybeden Kürt annesiyle Türk annesinin birbirine sarıldığı kare. Ben anneyim, o acıyı hissediyorum. İnsanları sevgide buluşturabilirim. En büyük gücüm bu olabilir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.