TÜSİAD’ın bugün düzenlenen Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı’nda konuşan YİK Başkanı Tuncay Özilhan, “Orta vadede muhtemelen bizi bugünkünden daha sıkıntılı günler bekliyor” dedi. TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik de konuşmasında, “Hukuk devleti demek, demokratik anayasal düzen, bağımsız ve tarafsız yargı, özgür basın, yasal güvenceye bağlanmış insan hak ve özgürlükleri, kuvvetler ayrılığı ve en önemlisi laik bir toplumsal düzenin varlığı demektir” dedi.
Özilhan’ın konuşmasından satır başları şöyle:
FARKI NASIL KAPATACAĞIZ: Zengin ülkelerin vatandaşları ile bizim vatandaşlarımız arasındaki refah farkını nasıl kapatacağız? Döviz krizindeki acil sorunun üstesinden geldiğimize göre, bu soruya odaklanmalı ve orta ve uzun vadeye bakmalıyız. Orta vadede muhtemelen bizi bugünkünden daha sıkıntılı günler bekliyor. Şirketler son 10 senedir kıymetli TL ve bol uluslararası finansmana dayalı bir model içinde idi. Bu şirketler şimdi zor durumda.
İFLASLAR BAŞLARSA DURUM DAHA DA KÖTÜYE GİDER: Geçmişteki bir takım yanlış kararların bedeli ödeniyor. Konkordato ilan eden şirketlere her gün bir yenisi ekleniyor. Moraller bozuluyor. Reel sektör, yüksek enflasyon ve TL’deki dalgalanma nedeniyle önünü göremiyor. Yüksek faiz oranları kredi kullanımını sınırlıyor. Eğer iflaslar başlarsa, durum daha da kötüye gider. Dalga dalga KOBİ’lere, esnafa ve vatandaşa yayılır.
SERT DÜŞÜŞ KAÇINILMAZ: İşsizlik bugünkü seviyelerinin üstüne çıkar. Yüksek işsizlik ve enflasyon halkın satın alma gücünü düşürür. Düşen talep şirketler kesimini daha da zora sokar. Bankaların bilançolarında sorunlu alacaklar artar ve kredi kapasitesi hepten daralır. Bu ihtimalin önüne geçilmesi için finans sektörünün doğru araçlarla desteklenmesi mutlaka gündeme alınmalı. Reel sektör ve bankacılık sektörünün bir sarmal halinde aşağı çekilmesi önlenmeli. Belli bir süre için büyüme hızında sert bir düşüş kaçınılmaz görünüyor. Önemli olan bundan sonra ekonominin sağlıklı bir büyüme patikasına girmesi.
BİRÇOK YERDE İŞLER YÜRÜMÜYOR: Ekonomilerinde yapısal dönüşümü sağlayabilen ülkelere baktığımızda, bu ülkelerde bürokrasinin çok etkin çalıştığını görürüz. İyi yönetilen devletlerin kurumsal kapasiteleri güçlüdür. Bürokraside ve bağımsız kurumlarda atamalar liyakat temeline göre yapılır ve toplumdaki çeşitliliği yansıtır. İşinin ehli teknisyenler iyi tanımlanmış yetki ve sorumluluklarını etkin bir şekilde kullanırlar. Devlet mekanizması bir saat gibi çalışır ve herkes bu mekanizma karşısında eşittir. Şu anda bırakın yapısal reformların tasarlanıp hayata geçirilmesini, rutin işlerin yapılmasında bile bürokrasi zorlanıyor. Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişin sancıları çekiliyor. Birçok yerde işler yürümüyor, her kademede kararlar bir üst merciye devrediliyor. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “Bakanlıklarımızda sistemin henüz tam oturmamış olmasından dolayı bazı sıkıntılar olduğunu ve bürokraside bundan kaynaklı rehavet olduğunu biliyoruz.” İnşallah, bu sıkıntılar kısa sürede aşılır ve güçlü bir geleneği olan bürokrasimiz yeniden etkin bir şekilde çalışmaya başlar. Türkiye’nin enerjisini sürekli olarak dünün problemlerini çözmeye ayırmak yerine, uzun vadeli düşünmeye ve hareket etmeye ayırması gerekiyor. Kendimize koyduğumuz hedefleri hamasetle değil böyle yakalayabiliriz. Eğitimden, enerjiye, altyapıdan sanayi politikasına, tüm yatırımlar her alanda dünyadaki gelişmeleri iyi bilen, sektörünü iyi tanıyan bir ekibin hazırlayacağı projeksiyonlardan yararlanarak yapılmalı. Aksi halde plansız yapılan işler iyi netice vermiyor.
PLANSIZ PROJELER İPTAL EDİLMELİ: İş dünyasından bir örnek vereyim. Mesela, bir iş anlaşması imzalamak üzere yanına ailesini de alıp Seul’e gitmek üzere yola çıkan bir girişimci kendisini Güney Kore yerine Kuzey Kore’nin başkentinde bulursa ne olur? “Planlarımızda çok küçük bir sapma oldu; ileride bunu da hallederiz” diyebilir mi? Yola çıkmadan önce planlarımızı iyi yapmalı ve eğer koşullar değişiyorsa, planlarımızı da değiştirmeliyiz. Projeler belli bir plana göre, finansmanı düşünülerek ve önceliklendirilerek yapılmalı. Tüm projelere aynı anda başlandığında, tasarruf açığı problemi baş gösterir. Kamusuyla, özel sektörüyle, hane halkıyla herkes borca batar. Bu nedenle projeler gözden geçirilip verimsiz olanlar iptal edilmeli.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.