Yıllar boyunca TC'nin PKK ile savaşı yalnızca sarp dağlarda, yalçın kayalıklarda olmadı, paralel bir savaş da psikolojik olarak medyanın üzerinden götürüldü.
Barış sürecinin sanırım ilk hizmeti düne kadar hemen hepimizin bildiği ama dile getiremediği pek çok konunun artık açıktan konuşulması oldu. Üstelik işin içine PKK yöneticileri ile yapılan onlarca farklı söyleşi de girince Türk basını için bir ‘aydınlanma’ yaşanıyor bile diyebiliriz. Tabuların yıkılması bir yana, düne kadar aklımızın ucundan geçiremeyeceğimiz konuların anaakım medyaya sıradan gerçekler olarak taşındığını görüyoruz. İçeriği, doğruluğu yanlışlığı bir yana, bütün bunların ilk kez anaakım medyaya taşınıyor olması bile başlı başına bir ‘iletişim devrimi’.
Yıllar boyunca TC’nin PKK ile savaşı yalnızca sarp dağlarda, yalçın kayalıklarda olmadı, paralel bir savaş da psikolojik olarak medyanın üzerinden götürüldü. Mesela 90’larda Kürt kelimesinin kullanımı bile TC tarafından yasaklanmıştı. İnsanın yüzünü kızartan, dönemin bakanlarının, başbakanlarının ağzından çıkan “Karda yürürken kart kurt ses çıkaran Türklere Kürt denir” tanımlamaları bunun eseriydi.
Baktılar kimse yemiyor, Kürt sorununun adı Güneydoğu sorunu oldu. Haber metinlerinden Kürt kelimesi Genelkurmay’dan gelen ‘emir demiri keser’ telefonları ile çıkarılıyor, yerine ‘Güneydoğu’ kelimesi monte ediliyordu.
Yıllarca PeKeKe bile denilemedi. Anaakım için tanımlamanın PeKaKa terör örgütü olarak yapılması ortak bir mutabakat ile uygulamaya konulmuştu.
Devamı için
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.