Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanan insanlık dışı uygulamalar "Türkiye, Diyarbakır askeri cezaevi gerçeği ile yüzleşiyor" sempozyumunda anlatıldı. İşkenceye maruz kalanların anlatımları zaman zaman duygulu anların yaşanmasına neden oldu.
'Diyarbakır Askeri Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu' tarafından Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonunda düzenlenen, "Türkiye, Diyarbakır askeri cezaevi gerçeği ile yüzleşiyor" sempozyumu tanıkların Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nde yaşananları anlatmaya devam etti. Sempozyumda tanık olarak halk arasında (Sakine Ana) olarak bilinen Sakine Arat, Av. Mustafa Özer, Kürt Yazarlar Birliği yöneticisi İrfan Babaoğlu ve Mehdiye Özhal Albay konuştu. Tanıklar konuştukları sırada o dönem Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi'nde kalan diğer mağdurlar duygulu anlar yaşadı.
‘OĞLUM GÖZÜMÜN ÖNÜNDE AÇLIKTAN ÖLDÜ’
Oğlunun başına gelenleri anlatan Sakine Arat, "Kürtler her zaman Türk'lerin iyiliğini istediler. Türkler Kürt'leri varlıklarını istemediklerinden dolayı tutukladılar, öldürdüler cezaevine girenleri işkenceden geçirdiler. Açlıktan öldüler çünkü onlara lağım suyunu için diyorlardı. Şu anda hala cezaevlerinde işkenceler devam ediyor. Ve hükümet aftan bahsediyor. Kimi affediyorlar önce suçluyu bulsunlar ondan sonra affetsinler. Hala Kürt denildiği zaman tüyleri diken diken oluyor. Benim oğlumu 48 gün gözaltında işkencede bıraktılar. Gözümün önünde oğlum açlıktan öldü. Çocuğum bana 'anne benim için arkadaşlarım için çalış, hiçbir zaman ağlama' dedi" diye konuştu.
‘KÜRT OLMANIN SUÇ OLDUĞUNU ÖĞRENDİM’
Av. Mustafa Özer ise "Darbe devam ederken Kenan Evren brifing veriyordu. Orada aynen şu kelimeleri kullanmıştı. 'Siz bu olaylara hukukçu gözüyle bakmayacaksınız. Ortada vahim bir durum var. Ülke tehlike içindedir' demişti. O zaman ki yargılamalarda bundan dolayı bir dram haline gelmişti. Salonlarda idamla yargılanıyorsun ve kalkıp kendini savunamıyorsun. Mahkemeye kim gelirse gelsin vatan hainliği suçuyla yargılanıyor" dedi. İrfan Babaoğlu'da "Cezaevine girmeden önce zülüm üzerine bir çok kitap okumuştuk. Biz o romanları okuduğumuzda böyle şeylerin olacağına inanmıyorduk. Ama aynısını bize yaptıkları zaman birbirimize 'ya inanmıyorduk onlara' diyorduk. O dönem cezaevinde uygulananlar halkın anayasası haline getirildi" şeklinde anlattı. Cezaevine ilk girdiği dönemi anlatan Mehdiye Özhal Azbay, "İlk Cezaevine girdiğimde soruları Kürt'müsün? Türk'müsün? oldu. Ben doğal olarak Kürdüm dedim. Ama o cezaevinde Kürt olmanın çok büyük bir suç olduğunu öğrendim. Gecenin bir yarısı gardiyanlar tarafından koğuş basılıyordu. Aramızda sorguda tecavüze uğrayanlar vardı" dedi.
‘BU GÜNLERE ONLAR SAYESİNDE GELDİK’
Ardından 'Gecenin Karanlığından Şafak Vaktine: Toplumsal/Siyasal Etkileri' adlı sunum başladı. Sunumu Diyarbakır Baro Başkanı Av. Emin Aktar, Leyla Zana, Av. Ergin Cinmen, Dr. Selim Ölçer, Yazar Orhan Miroğlu, Dr. Necdet İpekyüz yaptı. Sunumda konuşan Zana, "Dörtlerin başlattıkları eylem ve birbirine yapışarak kendilerini yakmaları bu halka 'Biz bu zor şartlarda kendimize destek, güç, enerji verdik sizde toplum olarak kendinize destek olun'du. Biz bu mesajı çok iyi aldık. Ve git gide büyüdük. Bu da Türk sistemini korkuttu. Kürtler artık istedikleri seviyeye gelmişlerdir" diye kaydetti. Daha sonra konuşan Av. Ergin Cinmen Türkiye'de Kürt sorununun olmadığını asıl sorunun Türk sorunu olduğunu dile getirerek, "Siz hiç 12 Eylül'ün hata olduğunu söyleyen bir komutan duydunuz mu? Çünkü o dönemde Kenan Evren ve arkadaşları hepsi aynı okuldan çıkmışlardı" dedi. Konuşmaların ardından sempozyum soru cevap bölümüyle sona erdi.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.