Şam'da Beşşar Esad rejimine karşı gösteriler neredeyse bir yılını dolduruyor. Mart 2011 ortalarında gösteriler başladığında Washington yönetimi adına Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Esad'ın "reformcu" kimliğine vurgu yaparak, barışçıl bir geçişe kapı aralıyordu...
Ne Washington'ın kapıyı açık tutması ne de Ankara ve diğer Arap başkentlerinin çabaları, Esad üzerinde etkili olmaya yetmedi. Sürekli sözler verip, sözlerinin arkasında durmayan Esad'ın bu saatten sonra herhangi bir reforma imza atabileceğine olan güven sıfırlandı.
Pazar günü (dün) Suriyeliler, anayasa reformu için sandık başına gitti. Sonuç nasıl çıkarsa çıksın Esad'ın kaderinin değişmesi zor, hatta imkansız.
Tunus'ta, Suriye'nin Dostları Konferansı'nın yapıldığı 24 Şubat günü ABD Başkanı Barack Obama ve toplantıya katılan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, bir yılın sonunda en sert açıklamalara imza attılar. Clinton, Tunus'ta Şam ve destekçileri Rusya ile Çin'e "bedelini ağır ödersiniz" diye sert çıkış yaparken, aynı gün Beyaz Saray'da, Danimarka Başbakanı Helle Thorning-Schmidt ile ortak basın toplantısı düzenleyen Obama, "masum Suriye halkının kıyımdan geçirilmesini önlemek için eldeki her türlü aracı" kullanmaya bakacaklarını söylüyordu.
Washington yönetimi, Şam'a zehir zemberek... Daha önce hiç olmadığı kadar ağır ifadeler kullanıyor.
Washington'ın bu ağır ve yeni dili, silahlı bir müdahaleye kapıyı araladığı en azından muhaliflerin silahlandırılmasına yeşil ışık yaktığı şeklinde yorumlanabilir mi?
Obama yönetiminin, Libya'da olduğu gibi Suriye'ye de bir NATO müdahalesine sıcak baktığına dair herhangi bir emare yok.
Muhaliflerin silahlandırılması konusunun üzerinde ise kalın bir sis perdesi var. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud El Faysal, Bakan Clinton ile ikili görüşmesine girerken gazetecilerin muhaliflerin silahlandırılmasına "harika fikir" dese de, aynı karşılığı muhatabından duymadı.
SURİYE VE KÜRT ULUSAL KONSEYİ İLE GÖRÜŞME
Clinton'ın, konferansta Suriye Ulusal Konseyi'nden (SNC) Dr. Burhan Galyon ve Basma Kodmani ile birlikte Suriye Kürt Ulusal Konseyi'nden (KNC) Dr. Abdul Hakim Bashar ile birlikte görüşmesi başlı başına altı çizilmesi gereken bir husus. Clinton, Suriye muhalefeti ile Aralık ayında Cenevre'de görüşmüştü ancak Tunus'taki görüşmeye Kürt muhalefetinin bir ayağı daha katıldı. Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkililerinin görüşmenin perde arkasına ilişkin verdiği bilgilerde üç husus öne çıkıyor:
SNC ve KNC, muhaliflere BM insani yardım koridorunun açılması için Esad üzerinde uluslararası baskının artırılmasını istiyorlar. BM Güvenlik Konseyi'nde Suriye'ye şemsiye açan özellikle Rusya ve ayrıca Çin'in bu konuda ikna edilmesi gerekiyor. Muhalifler, insani yardım için Rusya'nın Şam'a baskı yapması gerekliliğinin altını çiziyorlar.
Yetkililerin aktardığına göre, muhaliflere silah aktarılması hiçbir şekilde gündeme gelmedi. Görüşme, konferansın toplanması amacı çerçevesiyle sınırlı kaldı.
Bakan Clinton'ın altını çizdiği husus ise Suriye'deki tüm azınlıkların aynı hedef doğrultusunda birlikteliklerini sağlaması ve güçlendirmeleri.
Burhan Galyon'un konferans sırasında Esad sonrası Suriye'de Kürtlerin kimliklerinin ve haklarının tanınacağına dair sözler vermesine rağmen PKK'ya yakınlığı ile bilinen PYD de dahil Kürt muhalifler tarafından "samimi" bulunmadı.
Suriye'de kimlikleri bile olmayan Kürtlerin, Esad sonrası Suriye'de durumlarının ne olacağı en kritik konulardan birisi.
TALABANİ: SİVİL SAVAŞIN PARÇASI OLMAYACAKLAR
Suriye'nin Dostları konferansından bir gün önce Ortadoğu Enstitüsü ile Atlantik Konseyi'nin ortaklaşa düzenlediği bir toplantıda konuşan Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin Washington Temsilcisi Kubat Talabani, tam da bu konuya parmak basarak, bazı önemli hususların altını çiziyordu:
"Türkiye ile Suriye'yi konuşuyoruz. Türkiye, Esad rejimine karşı Suriye muhalefetini canlandırmaya çalışıyor. Muhaliflerin başarısı için Kürtlerin katılımının kritik önemde olduğunu biliyorlar. Fakat, Suriye Kürtleri üzerinde çok az ya da hiç etkileri olmadığını biliyorlar. Irak Kürdistanı liderlerinin çok daha iyi erişimleri var. Düzenli olarak Suriyeli Kürtler ile konuşuyoruz. Mevcut durumda tam olarak nasıl hareket edecekleri konusunda kararsızlar. Bugüne kadar hükümet (Suriye) onlarla (Kürtlerle) iyi olmadı, Esad yönetimindeki bir yönetimde bundan sonra olması da olası değil. Suriyeli muhaliflerle de konuştuklarında genel olarak ulus haklarından söz ediyorlar ama kimse Kürtlerin kimlik haklarından, Kürtlerin sorunlarından söz etmiyor. Suriyeli Kürtlere iki prensip doğrultusunda tavsiyelerde bulunuyoruz; demokrasi ilkesi ve Kürtlerin haklarının güvence altına alınması ilkesi. Bize çok açık bir şekilde iç savaşın bir parçası olmayacaklarını söylüyorlar."
Suriye'nin Dostları Konferansı'nın ikinci toplantısı, önümüzdeki haftalarda konferansın eş başkanı olan Türkiye'de yapılacak.
Ne yapacağız? Bu konuyu es mi geçeceğiz?
Ali Akel - Yeni Şafak
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.