Hava soğuyor, vücut direnci düşüyor, güneş ışınları azalırken fiziksel stres yükselişe geçiyor. Okulların açılması ise bulaşmayı, dolayısıyla sonbahar hastalıklarının oranını artırıyor.
Vücut direncini kıran birçok değişiklik bu artışa katkıda bulunur. Sonbaharda güneş ışınlarından daha az yararlanırız, fiziksel stres sıcak havalara göre daha fazladır, cilt soğuğa bağlı olarak kurur ve bütünlüğü kolayca bozularak enfeksiyon ve alerjik reaksiyonlara eğilimi artar. Burun ve ağız içini döşeyen mukozanın soğukla kuruması ve koruyucu mekanizmaların iyi çalışamaması mikropların vücuda kolayca girişine neden olur, beslenmede daha ağır ve sağlıksız besinlere yönelinir, hareketsizlik artar ve metabolizma kötü yönde etkilenir.
Amerikan Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Bülent Yardımcı, sonbaharda sıklığı artan enfeksiyon hastalıklarının başında soğuk algınlığı, grip ve nezlenin geldiğini söyledi.
"Bunların büyük bir kısmı enfeksiyon hastalıkları, yani mikrobik hastalıklardır" diyen Dr. Yardımcı, sonbahar mevsiminin insan sağlığı üzerindeki etkilerini şöyle anlattı:
"Sonbaharda havanın soğuması, hava kirliliğinin artması, toplu ve sıkışık ortamlarda yaşam, okulların açılması ile özellikle çocukların kaynak olduğu soğuk algınlığının sürekli bulaşması hastalıkların oranını artırır. Sonbaharda sıklığı artan enfeksiyon hastalıkları soğuk algınlığı, nezle, grip, tonsillit (bademcik iltihabı), farenjit (boğaz iltihabı), larenjit (ses telleri bölgesi olan larenksin iltihabı), sinüzit, otitis media (orta kulak iltihabı) bronşit ve pnömonidir.
VİRÜS ENFEKSİYONLARINDA ANTİBİYOTİK KULLANILMIYOR
Soğuk algınlığı, nezle ve grip virüslerle oluşan hastalıklardır. Belirtileri halsizlik, ateş, boğazda yanma, burun tıkanıklığı veya akması ve kas ağrılarıdır. Bakteri denilen, antibiyotiğin etkilediği mikroplarla olan tonsillit, farenjit, larenjit gibi enfeksiyonlarda ise şiddetli ateş ve boğaz ağrısı, ses kısıklığı, gıcık tarzında öksürük ve kırgınlık oluşur. Orta kulak iltihabında ise en belirgin özellik şiddetli kulak ağrısıdır. Akut sinüzitte baş ağrısı, burun tıkanıklığı, başın ön kısmı ve elmacık kemikleri üzerinde dolgunluk hissi tipiktir. Akut bronşit ve pnömonide öksürük, kirli renkte balgam, nefes darlığı ve göğüs ağrıları tabloya eklenir.
Virüslerle oluşan enfeksiyonlar antibiyotiğe ihtiyaç göstermeden iyileşirler. İstirahat, bol sıvı alımı, vitaminler, ağrı kesiciler ve halk arasında antigripal adı ile bilinen dekonjestan- antihistaminik ilaçlarla iyileşme sağlanır. Yalnızca gripte özel virüs ilaçları kullanılır.
Basit enfeksiyonlarda belirtiler 2-3 günde hafifler ve geriler. Daha çok bakterilerle olan tonsillit, farenjit, sinüzit ve orta kulak iltihabı gibi enfeksiyonlarda ise antibiyotik gerekebilir. Bu nedenle doktora başvurmak lazımdır. Temel prensip olarak 2-3 günde gerilemeyen belirtiler söz konusu ise bir sağlık kuruluşuna başvurulması önerilir. Özellikle grip (İnfluenza) ve bakteriyel enfeksiyonlar tedavi edilmezse enfeksiyonların ilerlemesi sonucu ölüme kadar giden komplikasyonlara yol açabilirler.
VÜCUT DİRENCİ DÜŞÜK OLANLAR RİSK ALTINDA
Bu enfeksiyonlar en sık çocuklarda görülür. Yaşlılar, diyabet, astım gibi kronik hastalığı olanlar diğer risk grubunu oluştururlar. Erişkinlerde ise vücudu dirençsiz kılan aşırı yorgunluk, stres, beslenme düzensizliği, soğuğa maruz kalma gibi durumlarda hastalıkların görülme sıklığı artar.
Meslek olarak sağlık çalışanları, polis, itfaiye görevlileri, öğretmen ve asker gibi toplumsal işler yapan ve dış etkenlere daha çok maruz kalanlar risk altındadır. Okullar, kalabalık işyerleri ve ofisler, fabrikalar, bakımevleri gibi yerler, hastalığın kolayca yayıldığı ortamlardır.
Grip bu hastalıklar içerisinde aşı ile korunulabilen en önemli hastalıktır. Hastalığın toplumda yayılmasını önlemek ve risk grubu olarak adlandırılan insanları korumak için her yıl grip aşısı yapılması önerilmektedir. Grip aşısının önerildiği gruplar ise şunlardır:
KİMLER GRİP AŞISI YAPTIRMALI?
• 6 ay-18 yaş arası çocuklar ve gençler.
• Kronik akciğer hastalığı olanlar (kronik bronşit, astım vb.)
• Bütün kalp damar hastaları (yalnızca hipertansiyonu olan hastalarda zorunlu değildir.)
• Kronik böbrek, karaciğer hastalığı ve diyabet gibi metabolik hastalığı olanlar.
• Vücudun savunma sistemini zayıflatan kortizon veya immunsupresif denilen ilaçları kullananlar.
• AIDS, kanser gibi vücut direncini düşüren hastalığı olanlar.
• Solunum sistemi çalışmasını bozan akciğer dışı hastalığı olanlar (Omurilik felçlileri, kas ve sinir sistemi hastalığı olanlar.)
• Huzurevi ve bakımevinde kalanlar.
• Hamileliğinde 3 ayı tamamlayan kadınlar.
• Grip sezonu (sonbahar ve kış) hamile kalma olasılığı olanlar.
• 50 yaş üstü erişkinler.
• Sağlık personeli, itfaiye ve polis gibi yaygın kamu hizmeti yapanlar.
KİMLER GRİP AŞISI YAPTIRMAMALI?
Grip aşısı bazı kişilere ise yapılmamaktadır. Bu gruplar şu şekilde sıralanabilir:
• Yumurtaya ciddi alerjisi olanlar.
• Daha önce grip aşısına alerjik reaksiyon gösterenler.
• Grip aşısından 6 ay sonraya kadar olan dönemde Guillan Barre denilen kas hastalığı geçirmiş olanlar.
• 6 aydan küçük çocuklar.
• Ateşli hastalık geçirenler (ateşli hastalık tamamen düzelene kadar aşı yapılmaz.)
ÖNLEMİNİZİ ALIN, HASTALIKLARDAN KORUNUN
Sonbaharda artan bu tip hastalıklardan korunmak için vücut direncini arttırmak gerekir. İyi beslenme, vitamin destekleri, düzenli uyku, spor ve mevsim şartlarına uygun giyinme basit, bilinen ama etkili yollardır. Enfeksiyonu olan kişilerin solunum yolu temasının engellenmesi (maske kullanmak, evde istirahat ederek kalabalık ortamlardan uzaklaşmak, hapşırma sırasında ağız ve burnu kâğıt mendille kapatmak vb.) ve elleri sık yıkayarak mikropları çevredekilere bulaştırmamak en önemli korunma yoludur. Bu sayede özellikle kalabalık bölgelerde hastalığın yaygın hale gelmesi engellenebilir."
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.