• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 5 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 2 °C

Şivan hep sürgün mü kalacak?

Şivan hep sürgün mü kalacak?
İnsanlarının "Ben Kürdüm!" diyebilmesi için, büyük bedeller ödeyerek "Kîne em?/Kimiz biz?" diye sormuş olduğunu unutmak nankörlük olmaz mı?

İnsanlarının "Ben Kürdüm!" diyebilmesi için, büyük bedeller ödeyerek "Kîne em?/Kimiz biz?" diye sormuş olduğunu unutmak nankörlük olmaz mı?

Şivan Perwer in Türkiye ye dönme olasılığı hiç şimdiki kadar yüksek olmamıştı.

Çocukluğumu geçirdiğim coğrafyada en çok duyduğum seslerden biriydi onunki. Ama öyle her yerde açık açık, özgürce çalınamazdı kulağınıza. Kapıları, pencereleri sıkı sıkı kapatılmış evlerde, “özel tim”in sözde kutlama ziyaretini sağlıkla geçiştirebilmiş düğünlerde, isyankâr liselilerin düzenli üstbaş aramalarından bir şekilde kurtarılabilmiş walkmanlerde, kimi zaman da dışarıya yerleştirdiği hoparlörlerin sesini inadına açan bıçkın delikanlıların işlettiği kaset dükkânlarının önünde duyardık onu. Duyduğumuzda da basitçe geçip gidemez, en az bir iki saniye durur dinlerdik. Bazen o ilçenin ana caddesindeki camekanların birinin önüne öylesine atılmış birkaç tabureye sığışmış, elleri çaylı, gözleri kapalı, efkârlı adamlar görür, önce o camekanın arkasından dışarıya onun sesinin taştığını anlar, biraz yaklaşınca da zaten o müthiş haykırışın kulaklarımızda, beynimizde, içimizde yankılandığını hissederdik. O günlerde, sözlerin hepsini anlayamasam da sokakta duyduğum ve dilime takılan türküleri derme çatma bir Kürtçeyle söylemeye çalışır, anlayamadığım ya da hatırlayamadığım sözleri uydururdum.

90’lı yılların başlarıydı ve o yıllarda idrak edememiş olsam da savaşın en kirli, en karanlık zamanlarıydı. Her güne, bir önceki gece meydana gelmiş yeni bir çatışmanın, baskının haberi sığardı. Bazen de birilerinin kaybolduğunu duyardık, öylece, bir anda… Şimdi düşünüyorum da, o kayıp evlerinde de geride kalanların gözyaşlarına büyük bir ihtimalle onun sesi eşlik ederdi.

Yıllar sonra Ankara’da bir öğrenci evinde, Ulus’taki bir eskici dükkânından alınmış kasetçalarda tekrar duydum Şivan’ı. Günlerce, peş peşe çaldı o kaset; demlik demlik çaya, uzun öğrenci evi sohbetlerine eşlik etti. Şivan Perwer, söylediği türküleri anlayabilmek için Kürtçe öğrenmeye değer bir sanatçıdır. Yine de hiçbir şey anlamasanız bile sesi tüylerinizi diken diken etmeye yeter. Aradan geçen zamanda eskisi kadar dinleyememiş olsam da müziğini, bu coğrafyada onun sesiyle sevinmeye, hüzünlenmeye, isyan etmeye, kendini aramaya devam edenlerin sayısı biliyorum ki her geçen gün arttı.

35 yıl

Şivan Perwer, Başbakan Erdoğan’ın 2009’da yaptığı parti meclisi konuşmasında verdiği “Neşet Ertaş kadar bizimdir” mesajından sonra kısa bir süre ana akım medyanın ilgi odağı oldu. “Gelecek misiniz?” diye soruyorlardı. Kürt müziğinin en büyük ismi 35 yılını sürgünde geçirmişliğine Başbakan’ın konuşmasına dek ilgi göstermemiş olanlara küsmeden, onları geri çevirmeden cevap veriyordu: “Koşullar oluşursa, ‘Şivan Perwer’ olarak dönebileceksem dönerim.” Gözler, kulaklar “açılım”a kilitlenmişti ve tabii ki Şivan’ın “dönerim”i anında siyaset malzemesi olmaktan kurtulamadı. (Almanya’daki bir konser sonrasında Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın, Şivan’ın eline zorla mikrofon tutuşturarak “Bir başkadır benim memleketim”i söyletmeye çalıştığı sahne örneğin, hiç gitmeyecek gözümün önünden.) Oysa o çağlayan sesine daha önce kulaklarını tıkamamış olsalardı, defalarca barışı, birlikte özgürce yaşamayı dile getirmiş olduğunu, “Yeter artık! Nice güzellikleri ölümlere verdik. Gel be ey eşit dil, din, kültür ve toprak kardeşliği, ey insanca yaşam!” diye dört dilde haykırdığını duyabilirlerdi. Gerçekten dinlemiş olsalardı, sadece onun değil, binlerce sürgünün neden dönmemiş, dönememiş olduğunu biraz olsun anlayabilirlerdi.

Derken bir fırtına daha koptu geçenlerde. Şivan, resmi bir ziyaret için Almanya’da bulunan Bülent Arınç’la bir araya geldi; üstelik bu kez kendisi talep etmişti görüşmeyi. Arınç’ın TRT 6’e destek “ricasını”, kanalda canlı yayınlanacak ve Türk sanatçılarla bir araya geleceği bir konser vermeyi teklif ederek kabul etti. Aynı gün TRT 6’e açılımı desteklediği şeklinde yorumlanan bir demeç verdi. Demecin yayınlanmasının ardından yaşananlar ise çok tanıdıktı: Tehditler, hıyanet suçlamaları, aşağılama gayreti ve en sonunda “Bunu da mı görecektik?” dedirtecek karanlık bir tehdit. Siyasetin, her şeyden önce insanın mutluluğunu, özgürlüğünü ve barışını içeren varoluş amaçlarını unuttuğunda nasıl anlaşılmaz bir karanlık yaratabileceğini bir kez daha gördük hepimiz. Üstelik bu karanlık, zihnine gireceği kişinin ne kökenine, ne diline, ne dinine bakıyor…

Şivan dünyanındır

Belki fazla iddialı olacak ama söylediği türküler, verdiği mesajlar ne kadar siyasete dokunursa dokunsun Şivan Perwer o kadar siyaset üstüdür. Yalnızca Kürtleri, hatta yalnızca Türkiye’nin insanlarını değil tüm dünyayı ilgilendirir Şivan’ın müziği. Bundan dolayı belki, her vicdan sahibi sanatçı gibi, sadece Türkiye’de değil, dünyanın herhangi bir köşesinde yeşerecek herhangi bir barış umudunun onu heyecanlandırmasını beklemek garip mi? İnsanlarını yok eden bir savaşa dur demek onun ne yitişine, ne de tükenişine delalet eder.

Haftalardır forumlarda ona lanet okuyan, onu ihanetle suçlayıp “Kürtlükten azleden” Kürt gençleri, gurur duydukları kimliklerinin kültürel kodlarını biraz da ondan öğrendiler. Ahmet Kaya’nın cenaze töreninde iç yakan o ağıtı söyleyen de, Newrozlarda sokaklara getirilen derme çatma hoparlörlerden haykıran da, AKP milletvekili Gülşen Orhan’ın kendisi için, “Üstad; erkeklerimiz, kadınlarımız, çocuklarımız senin şarkılarında senin sesinle büyüdüler. Ben küçük yaşta Bahçesaray’da senin kasetlerini nasıl dinleyip ezberlediğimizi, sonra da imha ettiğimizi hatırlıyorum” dediği de odur.

Şivan Perwer’in ülkesine dönme ihtimali hiç bu kadar güçlü olmamıştı. Barış isteyen herkes için de çok güçlü bir sembol olacak bu dönüş. Anlaşılan o ki savaşın devamından yana olanlar için de geçerli bu. Oysa bilen bilir; müziğinin o kadar derin bir duygusal ve toplumsal etkisi vardır ki, Şivan’ı “Kürt”ten, Kürt’ü Şivan’dan ayırmazsınız. Hem zaten, insanlarının özgürce “Ben Kürdüm!” diye cevap verebilmesi için, onun yıllar önce, hem de büyük bedeller ödeyerek “Kîne em?/Kimiz biz?” diye sormuş olduğunu unutmak nankörlük olmaz mı?

MAHMUT ÇINAR: Bahçeşehir Üni.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89