Kürt meselesinde yaptığı tutarlı analizleri daima referans aldığım bir akademisyenle bölgedeki gelişmeleri konuşurken Şemdinli'den gelen muğlak haberlere ilişkin son derece çarpıcı bir benzetme yaptı.
“Tommiks'te Nevada çölü ortasında bir kale vardır. Kulver kalesi... Tüm rangerlar o kalede oturur. Yerliler de kalenin dışındadır. Arada bir kaleden çıkarlar ve çatışırlar. Şaka bir yana durum artık bu... Şemdinli kırsalında bir haftadır çatışmalar sürüyor. Gelen rakamlar ne denli doğru bilmiyoruz ama örgüt açısından ilk kez alan kontrolü hedefli bir adım atıldığı ortada ve yanılmıyorsam tek bir korucu köy var. Onu da kontrol eder veya bertaraf ederlerse Şemdinli fiilen örgütün kontrolüne geçecektir."
Esad rejimine yönelik bu denli proaktif adımlar atan, El Kaide unsurlarını topraklarımızdan Suriye'ye yollatacak kadar gözünü karartan Türkiye'nin nurtopu gibi bir Kürdistan'ı daha oldu.
Esad gitse de kalsa da en az 10 yıl güneyimizde devlet olmayan bir yapı ile fiilen komşuyuz.
Henüz pek konuşulmayan ama her iki körfez savaşından sonra PKK'ya en büyük hayat öpücüğünü veren, üs merkezlerindeki siyasi yapıların çökmesiyle ele geçirdiği askeri lojistik imkanlardı.
Esad rejiminin yıkılması veya kaosun derinleşmesi halinde yağmalanacak herhangi bir askeri depodan PKK ambarlarına transfer edilebilecek karadan havaya füzeleri kimse konuşmuyor.
Güneydoğu'daki tüm çatışma şartlarını sil baştan değiştirecek bu potansiyel caridir.
Fakat asıl mesele güney sınırımızdaki tablo.
Dışişleri Bakanı'nın gazetecilerle yaptığı iftarda paylaştığı veriler doğru.
Evet tüm sınır bir hat boyunca Kürt popülasyonuyla tıka basa dolu değil.
İyi de orada saydığı azınlıklar, PYD önderliğinde, son derece örgütlü bir şekilde demokratik konfederalizm olarak siyasi literatürümüze giren şemsiye yapının altındalar.
Bu açıdan bakıldığında, mesele, 'PKK ne kadar etkin?' sorusunun ötesinde bir anlam içeriyor.
Coğrafi şartlara baktığınızda tamamen ovalık olan Suriye sınırından topraklarımıza yönelik bir saldırı beklemek ve bunu 'sıcak takip' gerekçesi yapıp tankları sokmayı düşünmek abesle iştigaldir.
Asıl fotoğraf bölge halklarının, özerk demokratik bir siyasal yapı içinde, öz savunmasını tahkim ederek bütünlüğünü korumasıdır.
Sınırın hemen kuzeyinde statü talebi olan milyonlarca Kürde bu hakları ancak 'lütufta' bulunacak bir üslupla konuşan, onlar adına silahlı mücadele yapan örgütle çatışan bir rejim içeride ve dışarıda sıkışmaya mahkumdur.
Rusya ve İran'ın bu yapıyı nasıl okuduğu ve ne gibi destekler atacağını da sanırım çok yakında somut olarak göreceğiz.
Şemdinli'de bir haftadır süren çatışmaları göstermemek, tartışmamak, bir sabah uyandığımızda Kürdistan-Türkiye sınırımızın birkaç yüz kilometre uzamasının yarattığı şok benzeri dalgaları yaşatmaktan başka işe yaramaz.
Türkiye, Kürt meselesinde Cumhuriyet tarihinin en kritik kavşaklarından birinde ve görünen o ki direksiyondakiler sadece gaza basıyor.
Fren ve vitesin ihtimamla kullanılması gereken bir kavşaktayız.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.