Meclis’e ilk kez başörtülü milletvekillerinin girdiği dün, farklı partilerden kadın vekiller kürsüdeyken Nusaybin’in kadın Belediye Başkanı Ayşe Gökkan’la konuşuyorduk telefonda. Hayır, çalan telefonunu makamında, belediye binasında yahut Nusaybin sokaklarında açmamıştı. Sınırın sıfır noktasında, mayınlı bir askeri bölgede dünden beri oturduğu yerdeydi. Desteğe gelen halk, belediye çalışanları ve basın mensupları onu görmesin diye askeri araçlardan bir duvar yaratılmıştı. Ayşe Gökkan’ın da derdi bir duvardı, bir belediye başkanı olarak görünmezliğiydi. İki gün önce başlattığı oturma eylemi, Utanç Duvarı diye anılan bu duvarın inşaatına mani olmak için ölüm orucuna dönüşmüştü.
Bir süredir Türkiye’nin artık Suriye’deki Kürt bölgesi Rojava’ya denk düşen sınırında duvarlar yükseliyor. Ceylan-pınar ve Şen-yurt’taki duvarlar ilerlemiş vaziyette Gökkan’ın dediğine göre. Nusaybin-Qamişlo arası için hazırlıklar ilerlerken, 17 Ekim’de “O duvarı gerekirse canım pahasına ellerimle yıkacağım” demişti. Sonra da bir basın açıklaması yapıldı.
Aradan geçen zaman içinde bu duvarın örülmesine dair kararı hangi kurumun verdiğini ve hangi gerekçeyle dikildiğini öğrenmek istediğini anlatıyor. İçişleri Bakanlığı’na, Milli Savunma Bakanlığı’na, Mardin Tugayı’na, Mardin Valiliği’ne, Mardin Kaymakamlığı’na sormuş. Hiçbir kurumdan cevap gelmemiş. Sadece, o da resmi olmayan bir biçimde Mardin Kaymakamı’ndan şifahen duyduğu ‘bilgisinin olmadığına’ dair bir ipucu var elinde. “Sıfır noktada yapılacak işin kaydının olmaması imkânsız ama biz bilemiyoruz işte” diyor.
Devamı için
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.