Hükümetin PKK ve Kürt sorununun çözümünde “yeni strateji” benimsediği yolunda haberler yeni bir tartışma furyasını tetikledi. Ankara’da birkaç gazeteciye, bir üst düzey bürokrat tarafından sızdırılan bu plana göre özetle sorunun çözümünde bundan böyle ne Kandil ne de Öcalan muhatap alınacak. Onların yerine demokratik yollarla seçilmiş, Parlamento’da temsil edilen BDP milletvekilleriyle çözüm yolları zorlanacak.
Bu yeni planla birlikte MİT yetkilileri ile PKK temsilcileri arasında yapılan Oslo tipi barış müzakereleri artık gündemden kalkacak. Hükümetin Haziran 2011 seçimlerinden beri gittikçe sertleşen söylemi, Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesi ve PKK’ya yönelik askeri operasyonların sürmesi akabinde açıklanan yeni plan, birçok liberal yazar tarafından yoğun eleştiri bombardımanına tutuldu. Bunun üzerine AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, yeni planı reddederken bu planı haberleştiren gazetecilere de yüklendi. AK Partililer ve emrindeki bürokratlar arasındaki bu çelişkili söylemler kafa karıştırdı.
BDP’ye oy veren milyonlarca seçmen ile PKK’ya o veya bu şekilde sempati duyanların aynı insanlar olduğu gerçeği ışığında “PKK ve Öcalan’a sırtını çevir” demek, BDP’lileri siyasi intihara davet etmekten öte bir şey değil. Bunu Başbakan da gayet iyi biliyor. O halde başından olmayacak bir şeyi bile bile “plan” diye sunmanın ne anlamı olabilirdi?
Planın sızdırıldığı gazetecilerden Ankara temsilcisi Lale Kemal’in ifadesiyle “Bu plan sanki devletin zirvesinde oluşmuş bir plan gibi sunulup basına sızdırıldı. Kamuoyunda nabız yoklandı sert tepki alınca vazgeçildi”. Türkiye genelinde bir sert tepki olmadığına göre liberal kalemlerin itirazları mı geri adım attırdı?
Peki Hüseyin Çelik’in çıkışını BDP’liler nasıl yorumluyor. Almanya’da yakaladığım BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a sordum, “Bu olumlu bir gelişme sayılmaz mı?” diye. “Seçimlerden beri konsept belli: Savaş üzerine kurulmuş güvenlik stratejisi. Hükümet madem bu planı reddediyor, o halde esas planının ne olduğunu bize açıklasın. Bana göre olup bitenler, hükümetin kafasının karışık ve içinde derin çatlaklar olduğunu gösteriyor. ‘Öcalan ve PKK’yı muhatap saymayacağız’ diyen hükümet içerisinde bizim muhatabımız kim peki?”
Son günlerde BDP’nin yeniden müzakerelere ısındığı yönündeki yorumları sorduğumda ise Demirtaş, “Evet müzakerelere hazırız ama hükümetin öne sürdüğü şartlarda değil. Oslo sürecinin devam edilmesi gerekiyor. Bizimle de konuşulur ama PKK ve İmralı ile de konuşulur. Bunun dışında bir formül ne gerçekçi ne de bizim açımızdan kabul edilebilir.” Başbakan geri adım atabilir mi? Demirtaş’a göre bu mümkün ve kamuoyunun da herhangi bir itirazı olmayacağına inanıyor, zira herkes barış istiyor.
Demirtaş haklı, herkes barış istiyor ama öncelikle silahların susması lazım. Ve PKK ivedilikle tek taraflı ateşkes ilan etmeli. Ne var ki böylesi bir adımın hükümetin güvenlik ağırlıklı politikalarının kendilerine boyun eğdirdiği algısını yaratacağından ve üstelik Öcalan’dan da herhangi bir ses çıkmadığından veya çıkartılmadığından örgüt buna yanaşmıyor. PKK barış konusunda samimiyse bu inadından vazgeçmelidir.
Hükümet Oslo sürecinin dondurulmasının başlıca nedeni olarak Temmuz 2011’de 13 askerin öldürüldüğü Silvan çatışmasını öne sürüyor. Oysa BDP’liler bu kararın haziran seçimlerinden hemen sonra alındığını iddia ediyor, zira onlara göre hükümet açısından “seçim kazanılmış, Kürtlerle işleri bitmişti”. Bu iddiaları ayrıntılı bir şekildeMilliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş’a anlatan Demirtaş (06.02.2012), geçtiğimiz ay hükümetin kritik bir bakanıyla bir araya gelip BDP’nin Kürt sorununda “inisiyatif almaya” hazır olduğunu aktarmıştı. Bazı AK Partili milletvekilleriyle temaslarının sürdüğünü teyit eden Demirtaş, “Gerektiğinde mesajımız Başbakan’a bir saat içerisinde ulaşabiliyor” dedi.
Anlaşılan o ki karşılıklı tüm sert söylemlere rağmen iletişim kanalları tıkalı değil. Suriye’deki gelişmeler Kürt sorununun sınırlarımızın ötesine çoktan taştığını yeniden gözler önüne serdi. Yine de bölge Kürtlerinin gıptayla bakacağı yeni demokratik bir düzen kurmak halen elimizde. Yeter ki tüm taraflar samimi olsun.
Amberin Zaman - Habertürk
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.