Kürt sorununu masaya yatırıyor. Bugün’ün sorularını yanıtlayan Armağan, “Kimseye ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmamalı” diyor.
PKK ile mücadelede harcanan 400 milyar dolar neticesinde Türkiye hangi projelerden vazgeçirildi? Türk-Kürt kardeşliği çatışmaları niçin bastıramıyor? AK Parti’nin ‘açılım’ politikasından ne anlamalıyız? Kürt sorunundaki asıl problem nedir? Kürt sorunu, Kürt açılımı, Demokratik açılım ve en son Kardeşlik Projesi adı altında yürütülen projelerle ulaşılmak istenen hedefler nelerdir?” Anayasa Hukuku Profesörü Servet Armağan Nesil Yayınları’n dan çıkan “Demokratik Açılım Sürecinde Kardeşlik projesi” kitabında yukarıda belirtilen sorularla birlikte pek çok önemli konuya değiniyor ve Bediüzzaman Said Nursî’nin verdiği çarpıcı çözüm yollarını analizleriyle irdeliyor. Armağan’la kitabın da ele aldığı soru ve sorunlar üzerine konuştuk.
“Kürt meselesi”ndeki asıl problem nedir?
Türk kar deşleri ile birlikte “İslâm Kardeşliği” anlayışı içinde var güçleri ile gayret gösteren bu insanlar, yeni devletin kurulmasından sonra unutulmuş, dillerini konuşmalarına izin verilmemiş, suçlu suçsuz birçok yerde husumet ve hakaretlere maruz kalmışlar. “Doğu illerinden askere gi den ve Türkçe bilme yen insanlarla alay edilmiş, küçümsenmiş ve birçok yerde de “kuyruklu Kürt” “mağaradan çıkma”, “asker katili”, “kıro ” benzeri yakıştırmalarına muhatap edildiler.
Hükümetin “Demokratik açılım” politikasından ne anlamalıyız?
Hükümetin bu açılım politikası inisiyatifinden şunları anlamalıyız: Birinci nokta; bazı va tandaşlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmayacak. Geçmiş tarihler de bunlar olmuş, artık bundan sonra olmayacak. Başbakanlık’ta ayrımcılığın önlenmesine dair ayrı bir bölüm kuruldu. Bu da irede çalışan kimselerin görevi, eğer bir ayrımcılık varsa, buna sebep olanların ceza landırılması veya gereken tedbirleri almaktı.
İkinci nokta; demokratik standartların yükseltilmesi gerekirdi. Bu ifadeden kastettiğimiz şudur: Türk halkının hayat seviyesi ekonomik olarak yükseltildiği gibi, temel hak ve hürriyetlere sahip oma ve bunları kullanma noktasında standardı yüksetilmeliydi. Demokratik standartlarda bütün vatandaşlar, zengini, fakiri, köylüsü, şehirlisi, dindarı, dindar olmayanı, partilisi, partisizi eşitti. Bu eşitliği tam olarak, yani fiili olarak uygulamamız lazım.
Üçüncü bir nokta; şeffaf idarenin gerçekleştirilmesiydi. Yani, idare artık kapalı kapılar arkasında kişilerin haysiyetiyle, mal ve mülküyle, namusuyla ilgili kararlar almayacak veya alamayacaktı. Şeffaf idare, aynı zamanda, herkesin müracaat ettiği takdirde, hakkında yapılan işlemi öğrenebilmesi demekti.
"Demokratik açılım” sadece Kürtler için mi gerçekleştirilecek?
Kürtler’in özelliklerinden çok, Kürtler de dâhil, bütün milletlerin bir özelliğinden ve yapması gerekli bir hareketinden oluşmasından bahsediliyor. Bu da birlik ve beraberliği muhafaza etmek ve “Muhabbet-i milliye” diye tabir edilen vatan ve devlete sadakat ve sevgi özellikleridir. Dolaylı olarak Kürtler’i ilgilendiriyor, ancak sadece Kürtler’e ait bir özellik değil.
Bediüzzaman’ın tavsiyeleri
Bediüzzaman Said Nursî’nin, en büyük düşmanımızın; cehalet, zaruret ve ihtilâf olduğuna dair teşhisi, tesbiti ve bu en büyük düşmanlarımıza karşı gösterdiği çareler ilim, sanat ve ittifaktı. Doğu ve Güneydoğu meselesi ve “Demokratik açılım” konusunda yıllar önce belirttiği görüşleri mutlaka dikkatle göz önüne alınmalı ve değerlendirilmelidir. Bugün ‘Demokratik açılım’la hedeflenmek istenen milli birlik ve bütünlük ise bir ayrım yapmamak Kürt, Türk, Çerkez, Arap ve benzeri arasında bir ayrım yapmamak, haklardan, eşit şekilde istifade etmek gereği ileri sürülüyorsa, o zamanda Nursî kendi ırkdaşlarına, yani Kürtler’e bu tavsiyelerde bulunuyordu.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.