“El-Kaide” Türkiye ve Kürdistan haritasını çiziyor
Yaklaşık bir ay önce, Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Barış Gücü (UNIFIL), Lübnan’ın güneyinde, İsrail sınırında konuşlanmış olan BM’e bağlı Türk askerlerinin bir yıl daha bölgede kalması konusunda karar aldı. Şimdi ise, askeriye kısa bir süre önce iki Türk pilotun kaçırılmasının ardından alınan bu kararı değiştirmek zorunda.
Bölgede, kısa bir süre önce birkaç Lübnanlı Şii de kaçırılmıştı. Türkiye tarafından aktif bir şekilde desteklenen “Özgür Suriye Ordusu” (ÖSO) temsilcileri bu konuya ilişkin olarak, kaçırılan Şiiler’i “bizzat misafir ettiklerini” ve “ancak Beşşar Esad rejiminin düşmesinin ardından” salıvereceklerini açıklamıştı. Türk pilotların ve Lübnanlı Şiiler’in kaçırılması, tıpkı ardı ardına sıralanan zincirin halkalarına benziyor. Fakat “El-Kaide” de bu durumdan istifade etmiş olabilir.
Şimdi de sıra Türkiye’de. Bazı güçler, sivil pilotların kaçırılışını bahane ederek, Türkiye’yi Lübnan’daki olayların içine çekmeye çalışıyorlar.
Yerel medya, radikal grupların temsilcilerinin, pilotların hayatlarına karşılık, belirtilen Lübnanlı Şiiler’in serbest bırakılmasını talep ederek, kaçırılma olayının sorumluluğunu üstlendiklerini bildiriyor. “Zuvar Ar-Rida” ve “İmam Rıza’nın Ziyaretçileri” bu olayda ismi geçen gruplardan. Bu konuyla bağlantılı olarak, Lübnan İçişleri Bakanı Vekili Marvan Şarbel, “bu grupları daha önce hiç duymamıştık. Hayali örgüt olma ihtimalleri yüksek” dedi. Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Süleyman İnan Özyıldız da, “kaçıranların kimliklerine dair herhangi bir bilgi verilmediğini” onayladı.
Oysa, işin aslı daha başka. Olayların hemen öncesinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama ile bir telefon görüşmesi yapmış ve “Suriyeli Kürtlerin etkinliklerini güçlendirmek adına çabalayacaklarını” ve “bu çabanın özerklik için savaşan Türkiyeli Kürtler’i de ateşleyebileceği” konusundaki endişelerini dile getirmişti.
Suriye’nin kuzeydoğusunda meşru müdafaa içinde olan Kürt güçleri ve ülkede bir “İslam Emirliği” kurmak istediklerini açıklayan İslamcılar arasındaki çatışma devam ediyor. Bu konuyla ilgili olarak, İslamcıların temsilcisi, Demokratik Birlik Partisi’ni (DBP) Şam yönetimiyle işbirliği içinde olmakla suçladı. DBP ise, kendi bölgelerini, “El-Nusra” ve “El-Kaide” ile doğrudan bağlantı içinde olan “Irak ve Levant İslam Devleti”nin silahlanmış milislerinden korumaya çalıştıklarını açıkladı. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Lideri Mesud Barzani de, yerel Kürt nüfusunu korumak için, Suriye’deki olaylara dâhil olabileceklerini belirterek, tarafını belli etmiş oldu.
Tüm Ortadoğu’daki durumun giderek kötüleştiği koşullarda Türkiye’nin Suriye’deki çatışmaya dâhil oluşu, gerçekten de Kürtler’in kendi bağımsız devletlerini kurma şansını oldukça arttıracaktır. Çünkü Kürtler, her ne kadar farklı ülkelerde yaşıyor olsalar da, kendilerini savunmak zorundalar. Aynı zamanda, “Arap Baharı’” hesaplarında bir kez dahi ustaca hamle yapamayan Türkiye, her açıdan gelişmelerin rehinesi konumuna düşmüştür. Ve şimdi, izlediği politikaların sonuçlarına katlanmak zorundadır.
Stanislav Tarasov /http://www.iarex.ru/articles/39880.html
Çeviri: Nazife Çevik – Rusya Analiz
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.