Mermi soğuğu kelepçe soğuğu Manşet toplantısında yakaladığımız Özgür Gündem Politika Editörü Bayram Balcı, 90 larda ensemizde mermi soğukluğuyla yaşardık, şimdi bileğimizde kelepçe soğukluğuyla yaşıyoruz diyor.
Sabahın ilk saatlerinde düşen “Özgür Gündem’in kapatılma kararı kaldırıldı” havadisinin peşi sıra Özgür Gündem gazetesindeyiz. Son 20 yıllık süreçte gazeteyi izleyenlere doğal gelen kapatılma/ toplatılma/ basılma üçgeninin ruhuna uygun olmayan ‘kapatılma kararının geri alınması’ gazete çalışanlarında nasıl bir etki yarattı, hayata daha özgür bakıyorlar mı sorularına cevap arıyoruz.
Kayıp çalışma arkadaşı
Manşet toplantısı sürüyor. Politika editörü Bayram Balcı, 20 yıldır Özgür Gündem’de çalışıyor. İlk çalışma yeri Mardin. Kaç tane kapatılma/gözaltı görmüş bilmiyor ama bildiği bir şey var, çalışma arkadaşı Nazım Babaoğlu 18 yıldır kayıp. “Biz insanlar yargılanmasın demiyoruz ki” diye başlıyor söze… “Ama tutuklu yargılamasınlar, ortada iddianame olmadan aylarca tutukluyorlar.”
Gazeteciliğin öyle tutuklamayla, kapatmayla sona eren bir faaliyet olmadığını manşetleriyle örnekliyor sonra. Mesela Zeynep Kuray’ın Bakırköy Kadın Tutukevi’nden yazmaya devam ettiği haberleri. 90’lardan açılınca söz, “O günlerden bu günlere ne oldu?” diyorum: “O yıllarda ensemizde mermi soğukluğuyla yaşardık, şimdi bileğimizde kelepçe soğukluğuyla…”
İlk kez itiraz kabul edildi
Avukat Deniz Taşdemir mahkemeden aldıkları gerekçeli kararı getiriyor. Hep beraber “iç mevzuatımız değerlendirildiğinde gerçekten mahkememiz değişik iş kararında bir isabetsizlik olmadığı açıktır. Ancak İnsan Hakları sözleşmesi, AİHM kararları (…) ve basın özgürlüğü ilkeleri de göz önüne alınarak ‘durdurulabilir’ şeklindeki yasa koyucunun vermiş olduğu takdir hakkının özgürlük lehine yorumlanması gerekmektedir” yazılı bölümü okuyoruz. “İlginç olan ilk defa itiraz kararının kabul edilmesi” diyor Taşdemir, “ama itirazı AİHM ve İnsan Hakları Sözleşmesi gibi baskı organları yüzünden değerlendiriyorlar, yoksa toplatılmayla ilgili kararda bir sorun görmüyorlar. Söz konusu Kürtler olunca gazeteye ilişkin kararların basın özgürlüğüyle değerlendirilmesi mümkün değil.”
Sabiha Suna “Kendimizi hep özgür hissettik, o yüzden hep hizaya sokmaya çalışıyorlar zaten” diyor. “Roboski, Pozantı, Newroz hep bizim sayemizde görünür oldu” diyor Mehmet Gelturan. Ona göre gazete Kürtlerin soluk borusu. Çizdikleri “karamsar” tabloyu beğenmeyen AKP’nin hedef tahtası olduklarını anlatıyor. Hiç biri uzun süreli kapatmalar beklemiyor artık. Onun yerine savcılıklar tarafından sansüre uğrayarak günlük toplatılma kararlarıyla karşılaşacaklarını düşünüyorlar. Böyle bir şey yaşanırsa, sakıncalı görülen haberi boş bırakacaklar. 1997’deki gibi. İzleyecekleri yol belli, inatla çalışmak. Konuşma uzun sürmüyor, baskı saati 15.30. Herkes geldiği gibi hızla dağılıyor. Bakıp da “Ne olağanüstü” diyeceğiniz her şey Özgür Gündem çalışanına gündelik hayatın rutini.
30 muhabir ve 76 çalışanı öldürülen gazete
Özgür Gündem yayınına 30 Mayıs 1992’de başladı. Gazete, çıktığı andan itibaren hem devlet güçlerinin hem derin devletin hem Hizbullah’ın hedefi oldu. Yahya Orhan, öldürülen ilk çalışanıydı. Sonra Hüseyin Deniz, Musa Anter, Hıfzı Akdemir, Cengiz Altun, Ferhat Tepe, Nazım Babaoğlu gibi muhabir, köşe yazarı, dağıtımcıları ve hatta bayileri öldürüldü. Diyarbakır’da gazeteyi dağıtan çocuklara bıçaklı saldırılar düzenlendi. Özgür Gündem kapatıldıktan sonra çıkan Özgür Ülke’nin İstanbul ofisinde 2 Aralık 1994’te meydana gelen bombalı saldırıda bir gazete çalışanı öldü, 18’i de yaralandı. Defalarca kapatılan Özgür Gündem, sık sık isim değiştirerek yayınını sürdürdü. Özgür Ülke, Demokrasi ve Günlük gibi isimlerle yoluna devam etti. Diyarbakır’da, İstanbul’da Güneydoğu’nun pek çok il ve ilçesinde 30’u muhabir ve 76 çalışanı öldürülen, büroların basılıp bombalanan Özgür Gündem ‘Press’ adlı filme de konu oldu.
‘Çok önemli bir haber var, gelin...’
12 Mart 1994 sabahı saat 10.00 sularında Özgür Gündem Urfa Bürosu art arda arandı. Hattın ucundaki kişi “Çok önemli bir haber var, mutlaka biriniz gelsin” dedi ve telefonu kapattı. Siverek’e kimin gönderileceğini belirlemek üzere toplanıldı.
Bianet’in haberine göre Nazım Babaoğlu, “Siverekliyim. Benim gitmem daha güvenli ve iyi olur. Ben gideyim” dedi. Fotoğraf makinesini, kalemini ve not defterini kontrol ettikten sonra büronun duvarında 1 yıl önce öldürülen Urfa Büro Şefi Kemal Kılıç’ın fotoğrafının önünde bir an duraksayıp çıkan Babaoğlu’ndan bir daha haber alınamadı. Arkadaşlarına “Akşama görüşürüz” diyerek yola çıkan Babaoğlu, dönemin DYP milletvekili Sedat Bucak’ın korumalarıyla ilgili olduğu söylenilen haber nedeniyle Siverek’e gitmişti.Bazı görgü tanıkları Babaoğlu’nun Siverek’te korucularca bir otomobile bindirildiğini söyledi, resmi makamlarda Babaoğlu’nun gözaltına alındığına veya nerede olduğuna dair hiçbir kayıt bulunamadı.
Kapatma yok ‘gerektikçe’ toplatılacak
Özgür Gündem’e verilen 1 aylık yayın yasağı kaldırıldı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin oybirliği ile aldığı kararın gerekçesinde, “Adı geçen yayının ilgili nüshasında, terör örgütünün propagandasını içerir yazıları olduğu açıktır” denildi ve şu noktaya dikkat çekildi: “Ancak İnsan Hakları Sözleşmesi, AİHM kararları, evrensel hukuk kuralları ve anayasamızın 90. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde gazetenin 1 aylık yayın süresi içerisinde ne tür yazılar yazacağı ve yayımlanacağı henüz bilinmediğinden, yayın durdurulmasını gerektirir yazılar yazıp yazmayacağı belirsiz olduğundan ve yine basın özgürlüğü ilkeleri de göz önüne alınarak ‘durdurulabilir’ şeklindeki yasa koyucunun vermiş olduğu takdir hakkının özgürlük lehine yorumlanması gerekmektedir.” (Radikal)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.