Obama yönetimi, ordunun müdahalesini “darbe” diye tanımlamaktan kaçındı. Washington’un müdahaleyi darbe olarak tanımlaması durumunda Mısır’a yapılan askeri yardımları kesmesi gerekiyor. Bunun en önemli örneklerinden biri Pakistan’da Genelkurmay Başkanı Pervez Müşerref’in Navaz Şerif hükümetini devirdiği 1999 yılında yaşandı. Bill Clinton yönetimi o dönem Pakistan’a askeri yardımları askıya aldı. Mısır bugün İsrail’den sonra ikinci büyük Amerikan askeri yardımı alan ülke. Kahire her yıl toplamı 1 milyar 300 milyon doları bulan bu yardımın önemli bir kısmını teçhizat olarak alıyor. Washington Mısır’a bu yardımları 1978 yılında İsrail’le barış anlaşması imzalamasının ardından yapmaya başladı.
Amerika, Ortadoğu’da güçler dengesinin korunması açısından güçlü bir Mısır’a önem veriyor. Uzmanlara göre Amerika’nın Mısır’a askeri yardımı sürdürmek istemesi, Obama yönetiminin Mursi hükümetinin görevden alınmasını darbe olarak tanımlamaktan kaçınmasına yol açıyor. Ama bu tepki önümüzdeki günlerde uzun süre tartışılacağa benziyor. Amerika’nın Sesi’nin Arapça yayın yapan kardeş kanalı Alhurra da, bu konuda uzmanların görüşünü aldı. Demokrasi Savunma Vakfı uzmanı Mark Gerecht bu konuda Obama yönetiminin elinin kolunun bağlı olduğunu söylüyor:
“Mısır’daki gelişmeler Beyaz Saray için gerçekten sürpriz oldu. Kahire’deki Amerikan Büyükelçiliği de bunu beklemiyordu. Obama tarafsız kalmaya çalışıyor, zaten Başkan’ın doğal reflekslerinden biri Ortadoğu’da hiçbir tarafı tutmamak üzerine kurulu. Bir şekilde demokratik süreci bozar bir tavır içine girmek istemiyor, çünkü Cumhurbaşkanı Mursi sonuçta demokratik seçimle işbaşına geldi ve darbeyle devrildi. Washington’un ‘darbe’ ifadesini kullanmama nedenlerinden biri bana kalırsa Kongre’de çoğunluğun ve Beyaz Saray’ın Mısır’a askeri yardımları sürdürmek istemesi. Bundan dolayı da darbe ifadesini kullanmak istemiyorlar. Ama genel görüş, bunun darbe olduğu yönünde. Washington bu yüzden rahatsız. “
“Başkan Obama, ayrıca Mısır ordusunun Cumhurbaşkanı Mursi ve Müslüman Kardeşler üyelerini tutuklamasını istemiyor. Yönetim çok zor durumda. Amerika’nın doğal refleksi iktidardaki hükümete, özellikle de bu hükümet seçimle işbaşına geldiyse, destek vermektir. Ama gösterilerin boyutunu da gördüler. Müslüman Kardeşler’in bireysel hakları ve azınlıkları nasıl görmezlikten geldiğini biliyorlar. Yönetim kendini böyle zor bir durumda bulunca da tutarsız davranıyor. Bundan dolayı da mantıksız açıklamalar yapabiliyor.“
Demokrasi Savunma Vakfı uzmanlarından Mark Gerecht, Mısır’da kozların şu anda ordunun linde olduğunu söylüyor:
“Mısır’ın idaresi Başkan Obama’nın elinde değil, orduda. Obama yönetimi eminim Mısır silahlı kuvvetlerini, ülkeyi yeni seçimlere götürmeye ikna etmeye çalışacaktır. Ama asıl koz sahibi olan ordu. Beyaz Saray da Kongre de, Mısır’a askeri yardımları kesmek istemiyor, ama olayı darbe diye nitelerlerse kesmek zorunda kalırlar. Bunu yapacaklarını sanmıyorum. Mısır ordusu daha avantajlı durumda, bu yüzden Washington’un askeri yardımları koz olarak kullanmasını beklemiyorum. Amerika’nın en iyisini ummaktan başka çaresi yok. Ayrıca Washington’da da Müslüman Kardeşler ve Selefiler’in sonraki seçimlerde yasaklanmasını isteyenler var, durumdan kaygılananlar var, farklı görüşler var. Önümüzdeki günlerde Washington’da bu konuda tam bir görüşbirliği sağlanmasını beklemiyorum.”
Başkan Obama’nın Mısır’daki olaylar hakkında yaptığı açıklamada dikkati çeken bir başka nokta da, yönetimin Mursi hükümetine geri verilmesi değil, ama “seçimle işbaşına gelen bir hükümete devredilmesi” yönündeki çağrıydı. Bu da Obama yönetiminin Mursi hükümetini çoktan gözden çıkardığına işaret ediyor. Lübnan asıllı Amerikalı uzman Hüseyin İbiş’e göre Obama yönetimini bu kararda etkileyen unsur, Cumhurbaşkanı Mursi’nin görevden alınmasına Mısır’da büyük bir kamuoyu desteği verilmesi:
“Washington bu aşamada çok zor durumda kaldı. Amerika, Mısır Dışişleri Bakanı’nın da dediği gibi bunun bir darbe olmadığını, çünkü ardında kamuoyu görüşü olduğunu savunabilir. Bu yaşananların bir darbe olmadığı tartışılabilir. Ama sözlüğe bakarsanız, darbe tanımına uyuyor. Seçimle işbaşına gelen bir yönetim, temelde arkasında kamuoyu desteği olsa bile yürütme yetkisine sahip bir güç tarafından görevden alınıyor. Bu güç ordu. Amerika’ya sorarsanız, hiçbir ülkenin anayasal ve hukuki sürecine müdahale etmek istemediğini açıklayacaktır.
Ama Mısır Dışişleri Bakanı, bana sorarsanız haklı, çünkü bu kararın arkasında ortak bir kamuoyu desteği var. Bu kamuoyu aktif olan ve olmayan sosyal ve siyasi güçlerin tamamından oluşuyor. Müslüman Kardeşler ve onlarla ittifak yapan küçük grupları saymazsanız, bu karar ortak bir görüş sonucu alındı. Burada bir meşruiyet sorunu var. Mursi seçimle göreve geldi, ama tüm toplum tarafından oybirliğiyle reddedildi, ordu bu kararı yürürlüğe koydu. Bu bir tür darbe olsa bile, kendine özgü bir durum. Ordunun bir seçeneği kalmamıştı. Ordu sonuçta Mursi’nin yapamadığı uzlaşmayı yarattı. Belki uzlaşmanın oluşmasında Mursi’nin de payı var, ama o, boyunu aşan icraatlarıyla, yalanlarıyla, inatla kimseye danışmayarak ve işbirliği yapmayarak uzlaşma yarattı. Toplumu kendi aleyhine birleştirmeyi başardı. Bu anlamda bir tür uzlaşma olduğunu söyleyebiliriz.“
“Amerika ilk tepkisini usulen verdi. Bir şekilde tepkisini göstermek zorundaydı. Amerika anayasal ve hukuki süreçlere bağlı bir tavır sergiliyor. Ama sokaklarda eylemcilerin ve tankların görüntüsü, Obama’nın kaygılarını dile getirmesine yol açtı. Ama sanıyorum, önümüzdeki günlerde Washington daha farklı bir tonda olacak.“
Mısır’ın bir müttefik olduğu ve yaşananlarla ilgili bir kamuoyu uzlaşması olduğu ortada. Uzlaşma ne kadar sürer bilinmez ama şimdilik mevcut. Lübnan asıllı Amerikalı uzman Hüseyin İbiş’e göre Washington eninde sonunda bu uzlaşmaya destek verecek. Çünkü Amerika her ne kadar rahatsızlık hissetse de, Mısırlılar’ın bu kararın ardında birleştiğini görmezden gelemez. (Amerikanın Sesi)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.