Biz gazetecilerin kendi aralarında yaptığı sohbetler hayli ilginçtir. Eğer sohbete katılanlar gerçekten renkli kişiliklerse inanılmaz bir ortam yaşanır o anlarda. Çok hararetlidir ama bir o kadar da verimli geçer tartışmalarımız. İşte iki gece evvel de böyle bir an yaşadık bir grup gazeteci arkadaşımla. Rasim Ozan Kütahyalı'nın Kuruçeşme'deki evindeydik.
Bugün o gecede yaşananları anlatacağım sizlere.
Nereden geldik, nasıl geldik bilmiyorum ama bir ara konu Ahmet Kaya'ya ve lince maruz kaldığı Magazin Gazetecileri Derneği'nin düzenlediği o meşhur geceye geldi. Başladık tabii sorgulamaya... "Kim ne yaptı? Nasıl tepki gösterdi?" falan diye. Aramızda geceye tek tanıklık eden tek gazeteci Reha Muhtar'dı. Hatırlarsanız o dönem Show TV Haber'in başındaydı. Reytingleri olay yaratıyordu. Ayrıca o gecede, ödüle layık görülen "En iyilerden" biri de Reha'ydı. Ve maalesef linç girişimini başlatanlar arasında onun da adı geçiyordu. Epeyce dolmuş demek ki bu söylenenlere... Onun için uzun uzun anlatma ihtiyacı hissetti bizlere o gecede yaşananları. Sonra da, "Büyük haksızlık yapıldı bana!" dedi ve "Keşke o kaseti bulsak da izlesek ve siz de benim gerçekten ne yaptığımı görseydiniz!" diye ekledi.
Biz tam, "Tamam... Olur" falan derken Rasim salona gitti ve elinde bir DVD ile geri döndü! Ve "Hadi izleyelim" dedi. Yok yok adamda! Tam teşekküllü mübarek! Meğer o gecenin ham görüntüleri varmış elinde. Hiçbirimiz itiraz etmedik tabii... Geçtik televizyonun başına. Ve an be an, kare kare başladık hep beraber Ahmet Kaya'ya yapılan o alçakça saldırıların montajsız görüntülerini izlemeye.
Bir yandan izliyoruz bir yandan da şok üzerine şok yaşıyoruz. Tamam bugün gibi aklımda o gecenin görüntüleri ama hiç bu kadar detaylı olanı izlememiştim. Bir anda haysiyet celladı kesilen Serdar Ortaç'ın "Bu devirde kimse hükümdar değil, padişah değil" şarkısını söylerken Ahmet Kaya'nın oturduğu masaya dönüp, "Bu ülkeyi kimseye böldürtmeyiz! Teröre yem etmeyiz!" sözleri ile ne haltlar karıştırdığını biliyorduk ama onun buram buram provokasyon kokan şarkısını kimlerin ayakta alkışladığını bilmiyorduk mesela!
Kimler kimler... Saymakla bitmez ama biri vardı ki ben onu görünce beynimden vurulmuşa döndüm! Nutkum tutuldu sayın okurlar adeta! Sadece ben değildim tabii bu korkunç şaşkınlığı yaşayan. Nagehan Alçı dayanamayıp, "Olamaz ya! Bu Mahsun değil mi? Güneşi Gördüm diyen Mahsun! Ne yapıyor böyle?" diyerek ansızın fırladı ayağa...
İnanamadık. Defalarca Mahsun'un ayakta Serdar Ortaç'ı alkışlayan o sahnesini izledik.
Sonra işadamı Erdal Acar'ı gördük. Konuşmasını bitirdikten sonra protestolar arasında masasına doğru giderken Ahmet Kaya'yı durduruyor birden... Bir yandan bir şeyler söylüyor rahmetliye, diğer yandan da işaret parmağını sallıyor tehdit eder gibi! Küfür mü ediyor, "Bunun hesabını vereceksin mi?" diyor anlayamadık. Ama buna rağmen Ahmet Kaya gülüyor Erdal Acar'a. Hatta sarılıp omzunu okşuyor babacan bir tavırla! Sonra kısa ve küt saçlı bir kadın var görüntülerde. Tanıyamadık. Bas bas bağırıyor! Durmadan küfrediyor ve hakaret ediyor; "Atın bu vatan hainini dışarı!" diye. Bir başka kadın ise, Ahmet Kaya'ya dönüp; "Sünnetsiz pezevenkkkk!!!" diyor! Ben tanıyamadım o kadını ama Rasim, magazin gazetecisi Şenay Düdek olduğunu söylüyor. Tunca Yönder denen bir şahıs var ortamda. Dizi yönetmenimiymiş neymiş... Provokasyonun elebaşlarından. Savaş meydanındaymış gibi sloganlar atıyor. Hakaretler yağdırıyor. Sonra bir başka adam. Esmer, bıyıklı filan. Ahmet Kaya masada otururken eşi Gülten Kaya'yla oraya yönelip saldırmak istiyor ama bizim aslan parçası Savaş Ay araya girip püskürtüyor olası saldırıyı. Zaten Ahmet Kaya'ya ve eşi Güten Kaya'ya zarar gelmesin diye diplerinden ayrılmayanlardan tek gazeteci Savaş Ay! Diğeri de Mehmet Aslantuğ. Helal olsun! Durmadan insanları yatıştırmaya gayret ediyorlar salonda. Neyse. O gecede insafsızlık yaptığı için yazılıp çizilmesi gereken onlarca adam var ama ben haklı olarak en çok Mahsun Kırmızıgül'e takıldım. Ne diyecek çok merak ediyorum. "Ellerim kırılsaydı keşke!" falan mı diyecek acaba? Yoksa, "Dün dündür, bugün bugündür" mü? İyi ama o zaman dönüp sormazları mı bu adama? "Son dönemde özellikle Kürt Meselesinden esinlenerek daha doğrusu beslenerek çektiğin gişe hasılatları kıran o muhteşem filmlerinin hesabını nasıl vereceksin?" diye... Demezler mi; "Eyyy Mahsun... O gece o linç yaşanırken senin Serdar Ortaç'ı alkışlamak yerine Ahmet Kaya'nın yanında durman lazımdı. Durabilseydin. Korkaklık yapmayıp, bugünkü gibi, 'Kürdüm ulan bende!' diyebilseydin, Ahmet Baba'ya kalkan olabilseydin, belki de o hâlâ aramızda yaşıyor olacaktı. İki kere özür borçlusun sen şimdi. Biri, korkaklık yaptığın için! Diğeri de Ahmet Kaya'nın canıyla ödediği bedelin üzerinden bugün gişe rekorları kırarak cukkanı doldurduğun için!"
Sevilay Yükselir - Sabah
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.