BDP, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde geçen hafta Kürtçe ezan okutmuş...
Üstelik camide falan değil, ilçe teşkilâtının kurduğu "Demokratik Çözüm ve Barış Çadırı"nda... BDP'nin Şanlıurfa İl Başkanı Müslüm Kaplan daha sonra bir açıklama yapmış, Kürtçe ezana bundan sonra da devam edileceğini söylemiş ve "Toplumun ağırlıklı dili neyse, o dilde okunmaya devam edecek" demiş.
Dini siyasete âlet etmenin bundan daha âlâ bir örneğini, herhalde arasanız da bulamazsınız...
ANLATILANLAR YALAN MI?
Ezanın şimdi Kürtçe okunmasını isteyenler, bu memlekette Arapça ezanın bir zamanlar yasaklanmış olmasından ve "toplumun ağırlıklı dilinde okutulmasından" dolayı seneler boyunca büyük üzüntülerin yaşandığını ve çileler çekildiğini unutmuş olamazlar. Arapça ezan yasağının Türkiye'nin batısında olduğu kadar doğusunda da tepki topladığını, incittiğini, 18 sene boyunca sadece baskılar sayesinde devam edebildiğini ve yasağın 1950'de kaldırılmasının halkta nasıl büyük bir memnuniyet yarattığını bilmemeleri de imkânsızdır.
Zira o günleri yaşayanlar hem hayattadırlar, hem de yasak sırasında uygulanan jandarma baskısı, özellikle Güneydoğu'da bugün bile dilden dile dolaşmaktadır. Yasaklı yıllarda oralardaki medreselerde olup bitenler, Arapça ezan okuyan müezzinlerin karşılaştıkları zorluklar ve hattâ Kur'anlar'ın bile senelerce saklanmak zorunda kalınması, acı bir efsane gibidir.
TAM DA YILDÖNÜMÜNDE!
Bilmem, dikkat ettiniz mi? Önümüzdeki haftanın 16 Haziran günü, Büyük Millet Meclisi'nin müezzinleri ezanı Türkçe okumaya mecbur eden kanunu kaldırmasının, yani yeniden Arapça ezana dönülmesinin tam 61. yıldönümü olacak...
Peki, o halde rahatlamanın üzerinden 61 sene geçmesinden sonra ne oldu da Suruç'ta birileri ezanın Kürtçe okunması talimatını verdi ve okuttular?
Tek parti döneminden bugüne kadar nesilden nesile aktarılan ve ezan yüzünden yaşanmış baskıları konu alan hatıralar bir kurgudan, bir şakadan mı ibaretti? Ezanın bugün Kürtçe okunmasını isteyenlerin 1930'lu ve40'lı senelerin ezanına karşı çıkmalarının sebebi, ezanın o yıllarda Türkçe okutturulması mı idi? İstanbul'da Sultanahmed, Urfa'da da Halilürrahman Camileri başta olmak üzere daha yüzlerce camide 16 Haziran 1950 günü Arapça ezan yasağının kalkmasının haber alınmasından hemen sonra müezzinlerin ikindi ezanını sevinçten dolayı üstüste birkaç defa okumuş oldukları da mı yalandı? Ezanın "toplumun ağırlıklı dilinde okutulmasından" yana olduklarını söyleyenler acaba Kur'an'ın da bu dillerde okunması gerektiğini söyleyebilirler mi?
Hiç sanmıyorum, zira ezanın Suruç'ta Kürtçe okutulmasının sadece bir işgüzarlık olduğu apaçık ortada... BDP'nin eski grup başkanvekili ve Batman milletvekili adayı Bengi Yıldız'ın "Ortada bu konuda alınmış bir karar yok. Nereden çıktığını anlamadım. Böyle bir şeye ihtimal vermiyorum" demiş olması da, bunun böyle olduğunu gösteriyor.
Dolayısı ile "Tanrı uludur" ile "Xwademazıni" ve "Şüphesiz bilirim bildiririm ki Tanrı'dan başka yoktur tapacak" ile de "Be vi tıXwadetınnani" arasında lüzumsuzluk ve gerginlik yaratma bakımından hiçbir fark yoktur ve minarelerden "Xwademazıni" sözünün yükselmesi, bundan 80 sene öncesine geri gitmekten ibarettir.
Suruç'taki bu işgüzarlığa sebep olanlar, tek parti döneminin dinî alandaki bütün zorluklarına göğüs germiş Kürt ulemasının kemiklerini çatır çatır çatırdatmışlardır!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.