Cengiz Çandar'ın 'Dağdan iniş: PKK'ya silah bıraktırmak' başlıklı raporu, son zamanların en önemli hadiselerinden biri.
Bu rapor sadece Kürt sorunu konusunda durumu özetleyen ve öneriler getiren bir metinden ibaret değil. Doğrudan sorunun çözümü konusunda ileri bir adım. Raporun kendisi, çözümden önce ortamı olgunlaştıracak ciddî bir teşebbüs. Cengiz Çandar, sadece bir gazeteci değil. Sorunun bütün taraflarına ulaşabilen, herkesle konuşabilen bir 'peacemaker', yani 'barıştıran' kişi. Raporun amacı da bu: Barışa giden yolun taşlarını döşemek. Böylece ortaya -katılın veya katılmayın- çözüm için bir kerteriz noktası çıkıyor. Her hükmü eleştiriye veya düzeltilmeye açık bu rapor, çözümün kendisi olmaktan ziyade geçilecek yolları gösteren bir harita. 40 yılın birikimi, her kesimle güvene dayalı ilişki kurabilen dürüst bir kişilik; ve sonuçta Cengiz Çandar dışında kimsenin kaleme alamayacağı evsafta bir proje: PKK'ya silah bıraktırmak ve dağdan indirmek.
Kürt sorunu Türkiye'nin en temel sorunu. Bu konuda Cumhurbaşkanı başta olmak üzere bütün kesimler müttefik. Kürt sorununun Türkiye'nin temel sorunu olması, diğer bütün alanların bu sorundan etkilenmesi ve aynı şekilde diğer bütün alanların Kürt sorununu etkilemesi anlamına geliyor. Cengiz Çandar'ın vurguladığı gibi, askeri sivil otoritenin emrine vermeden Kürt sorununu çözemezsiniz. Çünkü PKK'nın siyasallaşması, şiddetin sona ermesi derin devletin hesabını bozuyor. Kararı sivil otorite verecek ve sorunu o çözecek. O zaman devlet düzeninin demokratik esaslara bütünüyle oturması gerekiyor. Merkezle yerel arasındaki yetki paylaşımını yeniden düzenlemeniz ve yerinden yönetim prensibini uygulamanız hem Kürt sorununu çözmek hem de verimli ve kaliteli kamu hizmeti üretmek için elzem.
Kürt sorunu perspektifinden, Meclis'teki yemin krizine bakalım:
CHP ve BDP Meclis'te yemin etmedi. Ne için? Yargıçlar, tutuklu milletvekillerini tahliye etmedikleri için. Gerekçe gelip Anayasa'nın 14. maddesine dayanıyor. Milletvekillerinin dokunulmazlıkları yüzünden tutuklu bulundurulamayacağı hükmüne 14. madde istisna getiriyor. Aynı madde içinde birbirine taban tabana zıt iki sınırlama var. Birincisi 'Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak'; ikincisi ise 'Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesi' suçlamasıyla tutuklu iseniz, dokunulmazlık işlemiyor. BDP'li tutuklu milletvekilleri birincisi, CHP'liler ise ikincisi yüzünden serbest bırakılmıyor. Hem CHP'liler hem de BDP'liler için gerekçe aynı anayasa maddesi ama birbirine taban tabana zıt iki tutum. BDP'liler temel hak ve özgürlüklerini ülkeyi bölmek amacıyla kullandıkları, CHP'liler ise devletin bölünmez bütünlüğünü bahane edip, darbe yoluyla temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırma suçlamasıyla yargılanıyor.
Otomatik olarak BDP'liler CHP'lilerle aynı pozisyona düşmüş oluyor. Ağır bir durum. BDP'liler ağızlarının tadıyla, keyfini çıkarta çıkarta protestolarını yapamıyorlar. Bu durumda CHP ile aynı terazide tartılmamak için strateji değiştiriyorlar. Kürt sorunu içinde yer alacak bir kriz, CHP'nin Meclis boykotu yüzünden sona ermiş oluyor.
Cengiz Çandar bize paradigma değişikliği öneriyor: 'Terör' yerine 'isyan'. Soruna bir 'isyan' olarak yaklaşmanın kendiliğinden getireceği farklı araçlar var. PKK sorunu, son 'Kürt isyanı' olarak ele alınabilir mi? Ben üç farklı sorunu birbirinden ayırmamız gerektiğini düşünüyorum: Terör sorunu, Kürt sorunu ve Kürt milliyetçiliği sorunu. Her biri birer sorun ve her birinin ayrı ayrı çözülmesi, diğerlerini ortadan kaldırmaya yetmiyor. Kürt sorunu çözüldükten sonra da şiddet sorunu sona ermeyecek. Kürt sorunu sona erdikten sonra Kürt ulusalcı taleplerinin ateşi düşecek ama siyasal bir kimlik olarak kalacak. Çandar'ın üzerinde durduğu Kürtlerin statü arayışı Kürt sorununun değil, Kürt ulusalcılığının bir parçası.
Cengiz Çandar'ın raporu eleştiriye ve düzeltmeye açık. Öcalan'ı sorunun merkezine yerleştirmesi gibi. Ama çözüme odaklı, iyi niyetli, dürüst ve sarsıcı bir metin.
Mümtaz'er Türköne - Zaman
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.