Çocukluğunda ve ilk gençliğinde futbol oynayan, mahallearası maç yapan herkesin kendince örnek aldığı, hayran olduğu bir futbolcu mutlaka vardır. Şu sıralar 30’lu yaşlarında olanlar için bu futbolcular çoğunlukla Tanju Çolak, Metin Tekin ya da Rıdvan Dilmendir.
Çoğumuzun çocukluk kahramanı Rıdvan’ı bir anda karşınızda görmek insanı biraz heyecanlandırıyor. Ancak o, ilk karşılaşmanız da olsa sizinle çok eski bir dostunuz gibi konuşan, o sıcaklığı veren biri. Onun yıllar boyunca nasıl milyonların sevgilisi olduğunu konuştukça daha iyi anlıyorsunuz.
Golü nasıl hissediyorsunuz? Genellikle “Gol olur” dediğinizde oluyor.
O benim çocukluk yıllarımdan gelen bir şey. Oyunculuk yıllarımdan da... Aykut (Kocaman) ile her santra vuruşunda ona görüş verir, oyun içinde şöyle ya da böyle olacak derdim. Lig TV’de canlı maç anlatırken dört ya da beş kere “Gol olur” dedim ve oldu. Tabii çıplak gözle daha rahat görebiliyorsunuz. Fakat daha sonra yayınlarda “gol olur” demedim. Çünkü seyirciye saygısızlık olacağını düşündüm. Hislerim iyi olsa da daha çok futbol bilgime güvenirim.
Ben bazı oyuncuların ve kalecilerin psikolojisini bilirim. Kaleci bizler gibi değildir. Bizler maç anında penaltı olursa düşünürüz. Maçı bir kahvede, statta izliyorsanız da biri mutlaka, “Kaçırır, atamaz” diye yorum yapar. Kaleci öyle değildir. Kaleci bir gün önce düşünür penaltıyı. Mesela Kayserispor kalecisi Fenerbahçe maçından bir gün önce, penaltı olursa Alex kullanır ve şuraya atar diye düşünür. Oyuncular yüzde 90’da kalecilerin düşündüğü tarafa atarlar topu. Buna karşılık oyuncu da eğer zekiyse kalecinin böyle bir şey düşündüğünü tahmin eder. Alex mesela farklı penaltı kullanan bir oyuncu. Son pozisyona kadar topa vurmaz, kaleciye göre topa vurur. Ama genelde kalecinin soluna net vurabildiği için de tercihini sola kullanır. Ben işin psikolojik yönünden gidiyorum.
Tolunay Kafkas’ın geçenlerde bir açıklaması oldu, “Bu sene biz şampiyon olamayız” diye. İlk yarıyı dördüncü sırada bitirmişken, liderle arasında üç puan varken bunu söylemek doğru mu sizce?
Kayserispor’u bekleyen tehlike şuydu, şayet büyük takım değilseniz liderlik sizi gerginleştirir. Tolunay Hoca büyük takımlarda oynadığı için bunu biliyor. Hem Galatasaray’da hem de Trabzonspor’da oynadı. Tabii bir de oyuncularını iyi tanıyor. Son maçı kaldıramadılar, çok gerginlerdi. Yoksa maç kaybedilir, ancak şampiyonluk yarışını sonuna kadar götürmek tecrübe ister. O tecrübe Trabzonspor dışında hiçbir Anadolu kulübünde yok. Mesela Kayserispor’un futbolcuları Trabzonspor’da olsa şampiyon olabilirlerdi. Bu kulübün kanına girmiştir. O yüzden bu sezon ilk üçün yine Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş arasında kalacağını, Kayserispor ile Bursaspor’un ilk üçe giremeyeceğini düşünüyorum.
Milli takım antrenörlüğü için bir ara adınız geçer gibi oldu...
Yok, geçmiyor vallahi. Neden geçmiyor onu da anlamış değilim. Ben Milli Takım’ın teknik direktörlüğüne kendimi fazlasıyla yeterli buluyor ve çok da başarılı olacağıma inanıyorum. Ben Türkiye için fırsat olduğumu düşünüyorum ama bunu görmüyorlarsa yapacak bir şey yok. Bu konuyu gündeme de getirmiyorum. Ama Mahmut (Özgener) Başkan’la görüştüm ve alacakları teknik direktör için “Ekip yabancı olacak” dediler. Bir kompleksim de yok, gelirse de elimizden ne geliyorsa yardımcı oluruz. Milli Takım’ın hocası olma beklentim yok onu söyleyeyim. Fakat Türkiye’de bu işin birkaç isim üzerine yoğunlaşması da Türk futbolu adına doğru değil. Mesela Yılmaz Vural’ın bir demeci var, “Fatih Terim, Şenol Güneş, Ersun Yanal, sıra bende.” Dört yerli hoca var, dördüncü benim diyor sanki bu hoş değil. Ertuğrul da (Sağlam) Tolunay da (Kafkas) bu görevi başarıyla yapabilir.
Oley.com açıldı. Türkiye’nin en iyi bahis ve iddia sitesi olarak gözüküyor. Siz de bu ekiptesiniz. Neler söyleyeceksiniz?
Hakikaten çok iyi arkadaşlarımız var ve çok güzel bir site hazırlanmış. Müthiş araştırmacı bir ekibimiz var. Site olarak da sempatik. Ben çok bilgisayar kullanan biri değilim. Sadece tahminlere yer veren bir site değil. Oley.com’da bizim futbol görüşlerimiz de izlenebilecek, hafta hafta da olacak, belki canlı yayın da olacak. Türkiye liginin haftalık analizini yapacağız. Belki zaman içinde haftanın futbolcusunu ve karmasını seçeceğiz. Oley, Rıdvan Dilmen’in, Sergen Yalçın’ın görüşlerini dinleyebileceğiniz bir site aynı zamanda.
Oley.com’a üye olan ancak futboldan fazla anlamayan ya da takip etmeyen biri nasıl oynayabilir?
Futbol bir oyundur, hiçbirimiz maçın sonucunu bilemeyiz. Örneğin geçen hafta sonu Antalyaspor –Kayserispor maçını bana 100 kişi sorsaydı 100’üne de “Kayserispor kazanır” derdim. Ancak sonuçta Antalyaspor kazandı. Üyeler, kendi tahminlerini yapsınlar derim. Fakat takımları iyi tanımamız ve olayın psikolojik boyutunu bildiğimiz için bizim verdiğimiz tahminler çoğunlukla tutar. Çok oynayıp fatura ödeyeceklerine, az oynayıp hep oynasınlar, benim görüşüm bu.
Her futbolcu aktif futbol hayatını bıraktıktan sonra yorumcu olamıyor. Siz iyi bir yorumcu olmayı nasıl başardınız?
Benim şanslarım şuydu; iyi bir futbolcuydum, iyi hocalarla çalıştım. Daha sonra hedefi olan bir takımda oyunculuk yaptım, şampiyonluk kovaladım, küme düşmemeye çalışan bir takımda oynadım. Ardından küme düşebilecek bir takımda da, şampiyonluğa oynayan bir takımda da teknik direktörlük yaptım. Tabii bir de Lig TV’de canlı yayında yorum yapmam var. Bunların hepsi önemli şeyler.
Kendinize veliaht gördüğünüz biri var mı ya da böyle bir oyuncu olmuş muydu?
Oldu, Messi. Benim tarzımdaki oyuncu Messi’ydi. Onun dışında benim tarzım oyuncu pek yok. Belki benden daha aktif oyuncular var ama benim tarzımda yok. Bazı oyuncular çok süratlidir ama tekniği zayıftır, bazılarının da tekniği iyidir ama ağırdır. İkisinin bir olduğu oyuncu azdır.
Trabzonsporlu Yesiç sizi sakatlamasaydı nerelerde olurdunuz?
Şimdi o zamanki oyun kuralları bizim çok aleyhimizeydi. Bazen eski maçları izliyorum, hakikaten çok farklıymış. Defans çok sert oynuyormuş. Son oyuncuyken kolumuzdan çekse de kırmızı kart yokmuş. Şimdiki oyun kurallarıyla çok önemli kulüplerde oynarmışım gibi geliyor.
1989 yılında Galatasaray’a karşı 3-0 mağlupken 4-3 kazandığınız bir maç var. O maçı nasıl kazandınız?
Öyle bir maç tarihte bir daha çok zor olur. Aradan 20 yıl geçmesine karşın hâlâ konuşuluyor. Futbol öyle bir oyun ki ilk yarıyı 3-0 geride kapattık ama maçı kazandık. Taraftar istiyordu, biz de o dönem 1-0’dan 2-0’dan çok maçlar çevirmiştik. O gün Galatasaray maçında golü ikinci yarının başında atmamız bizi havaya soktu. Maçı 5-1’de kaybedebilirdik ama kazandık.
Peki o maçın devre arasında ne oldu?
Biz devre arasında havlu atmıştık. Aykut’la falan dönüşümüz yok dedik. Sonra teknik direktörümüz Todor Veselinoviç bizi topladı, “Turu kaybettik. Ama bir yarı daha oynayalım onlarla ve özel bir maç gibi görelim. Biz 1-0 kazanalım” dedi. Ardından da “O gölü ilk 10 dakikada atarsanız, beş gol de atarsınız” diyerek bizi havaya soktu.
Dünya Karması’nda harika futbol oynadığınız bir maç vardı. Onu biraz anlatabilir misiniz?
Brezilya’ya karşı Dünya Karması maçı vardı, Zico’nun jübilesiydi. Ben çağrılmamıştım ama Ali Şen aracı olup götürdü beni ve ilk 11’de oynattı. Bir devre oynadım ama futbol hayatımın en iyi maçlarından birini çıkardım. Taffarel, Romaryo vardı karşımızda. İyi bir anıydı benim için.
Birinci ligde ilk maçınızı Fenerbahçe’ye karşı oynadınız. Nasıl bir histi?
O gece heyecandan uyuyamamıştım. İlginçti 1-1 bitmişti maç ama maçın ardından taraftarlar “milyonluk eşekler” diye bağırmıştı.
Ertesi hafta da Galatasaray’a karşı oynamıştınız…
O maçta da gol atmıştım. Düşünebiliyor musunuz Mayıs ayında amatör kümede oynarken bir anda Ağustos ayında birinci ligde, Ali Sami Yen’de ilk maçlarımı Fenerbahçe ve Galatasaray’a karşı oynadım.
Psikolojisi nedir bunun? Amatör kümede oynarken birden rakiplerin Fenerbahçe ve Galatasaray olması.
Yetenekli olmazsan yapamazsın zaten. Ben o maçlarda ne yaşadıysam bu futbolculuğumun sonuna kadar böyle devam etti. Ben o hafta rakip kimse bütün oyuncularına bakardım. Kart sınırındaki oyuncularını bilirdim, kim hangi ayakla oynuyor, yani dersime çalışıyordum. Rakip takımları çok iyi analiz ederdim.
Bu teknik direktörlüğünüze de yansıdı mı?
Evet, yansıdı ama oyuncu yaşamalı önce. Futbolda yaşayacaksın. Zaten kısa bir hayatın oluyor en fazla 15 sene.
Fenerbahçe’nin skandalları var. Bunlar sizin zamanınızda da olur muydu, gece kaçamakları falan?
Ben iddia işine inanmıyorum öncelikle. Oyuncuların karakterleri birbirinden farklıdır. 25 farklı karakterde insanla çalışıyorsunuz. Kazım’ın yetişme tarzı ve kültürü başkalarından farklı. Futbolculuğu pek yaşamıyor. Karakter meselesi, mesela üç gol yenilen bir maçtan sonra gece kulübüne gitmemesi lazım. En azından camiasına ve formasına saygılı olması lazım. Kazım o konuda hassas değil. Onun dışındaki özel hayatı herkesin kendi özel hayatıdır bilemeyiz. Millet ne çılgınlıklar yapıyordur haberimiz olmadan.
Sizin zamanınızda gece kulüplerine gitmek nasıldı, gider miydiniz?
Oluyordu ama biz doğru zamanlarda gittiğimizi düşünüyorduk. Küçük kaçamaklarımız da olmuştur ama böyle üç ya da dört gol yemişken takım olarak gitmezdik. Kendimize saygımız vardı en azından.
Fenerbahçe devre arası transferde ne yapmalı?
Ligin ilk yarısını lider tamamlaması ve Avrupa’da yoluna devam etmesi Fenerbahçe’yi kandırmamalı. Daha savaşçı bir kimliğe bürünmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir de sadece Alex’in ya da Emre’nin performansına bağlı olmamalılar. Biraz daha yaratıcı oyuncu alınabilir ön tarafa.
Galatasaray’ın hocası Frank Rijkaard ne yapmalı sizce? Hakkında oldukça olumsuz eleştiriler çıkıyor.
Başarılı bence, ilk yarıyı takımı ikinci bitirdi. Avrupa’da yoluna devam ediyor. Eski oyuncularının demeçlerini görüyoruz çok pırıl pırıl bir adam. Sezon başı Guus Hiddink’in (Eski Fenerbahçe teknik direktörü) çektiği sıkıntıyı yaşayabilir demiştim. Hiddink de çok profesyonel, çok düzgün bir adamdı. Rijkaard da çok düzgün bir adam. Ama Türkiye’de çalışmakla İspanya’da çalışmak çok farklı. Oyuncuları elindeki kuş gibi düşünürsek, İspanya’da elini hiç sıkmıyordu, burada ise çok sıkarsan oyuncu boğulur, az sıkarsan da uçar. Rijkaard bu sıkıntıyı dönem dönem yaşadı. Türkiye ortamına alışması en zor adamlardan biri ama şu ana kadar başarısız olmadı.
Rıdvan Dilmen özel hayatında, akşamları ne yapar?
İki dizi seyrediyorum, Ezel ve Kurtlar Vadisi. Onun dışında haftada iki gün top oynuyorum. Pek gezmem. Yani futbolun içindeyim. Sinemaya, tiyatroya giderim. Çok özel bir merakım yok.
“Dar Alanda Kısa Paslaşmalar”da küçük bir rol almıştınız. Hoş muydu bir filmde oynamak?
Kısa bir rol aldım. Güzel bir filmdi. Eski futbolcularla güzel bir anı olmuştu, kısa bir bölüm oynamıştık. Toprak saha, eski döneme ait. Sadık Deda’ydı hakem, onu getirmişlerdi. Çok güzel bir projeydi. Konuşmamış, kolayını yapıp sadece top oynamıştık.
Tanju Çolak ile aranız nasıl? Bir kavgalı bir barışık gibisiniz…
Tanju ile ben ayda bir görüşürüz, sevdiğim bir arkadaşımdır. Millet ne düşünür bilemem ama benim 20-25 yıllık arkadaşım, öyle de kalacak.
En son Acun Ilıcalı ile yaptığınız Devler Ligi programında bir penaltı hikâyesi oldu. Erman Toroğlu Tanju’nun takımına bir penaltı verdi ama siz Acun ile birlikte o penaltıyı iptal ettirdiniz. Neler oldu?
Biz kurallara uyduk, Erman Hoca hata yaptı. Organizatör olarak Erman Hoca’nın hatasını düzelttik. Acun ile ikimiz uyardık Hoca’yı, zaten oyuncular da biliyordu öyle olduğunu. Oradaki hiçbir futbolcunun mağdur olmasını istemeyiz. Bizim amacımız keyif almaktı.
Süper Lig'in birinci yarısının en başarılı takımı hangisiydi?
Bursaspor.
En iyi teknik direktörü?
Ertuğrul Sağlam (Bursaspor) ve Tolunay Kafkas (Kayserispor).
En iyi hakemi?
Hepsi orta şekerliydi.
En iyi oyuncusu?
Fenerbahçe’den Alex.
Sizin gözünüze batan genç bir yetenek var mı?
Kayserispor’un stopheri Serdar ve Bursaspor’dan Ozan. Bunlar biraz farkı oyuncular.
Hayalkırıklığı yaratan transfer hangisiydi?
Hayalkırıklığı yaratan transfer aldığı parayı gözönünde bulundurursak Beşiktaşlı Tabata.
NTV Spor
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.