Marsel Temo, geçen yıl ekim ayında Kamışlı’da öldürülen Kürt muhalefetinin önemli isimlerinden Meşal Temo’nun oğlu. Babasının öldürüldüğü saldırıda o da yaralandı. Güvenlik nedeniyle Suriye’yi terk edip üç ay önce ailesiyle birlikte Ankara’ya geldi.
25 yaşındaki Marsel, ölmeden önce babasıyla birlikte çalıştığı Gelecek Hareketi Partisi’nde Kürtlerin geleceği için mücadele vermeye devam ediyor. Ancak bir yandan tedavisi devam ediyor, bir yandan da Suriye’den gelen tehdit telefonları. Babasının ters düşmüş olduğu, ölümünde de parmağı olabileceği söylenen PYD’yle ilgili sorulara pek yanıt vermek istemiyor, ancak Pazartesi günü İstanbul’da yapılan Suriyeli muhalifler toplantısında yollarını ayırdıkları Suriye Ulusal Konseyi’nin Kürtlere tavrını net şekilde eleştiriyor. Öte yandan, babasının ölüm sürecine dair anlattıkları Esed rejiminin baskıcı yüzünü açıkça ortaya koyuyor.
Baban Meşal Temo’yla ilişkin nasıldı?
Biz baba oğul gibi değil, arkadaş gibiydik. O, hapisten çıktıktan sonra 24 saat birlikteydik. Daha önce defalarca gözaltına alınmıştı, son üç yılını da hapiste geçirmişti. Serbest kaldıktan sonra beraber çalışıyorduk. Babam zamanının çok büyük kısmını siyasetle geçiriyordu, evin bir odasını ofis yapmıştı. Ama haftada bir gününü de mutlaka ailesine ayırıyordu.
Suriye’deki ayaklanmalar konusundaki tavrı neydi?
Babamın kurduğu Gelecek Hareketi Partisi, Suriye devriminin bir parçasıydı. Babam demokratik bir Suriye istiyordu. “Kürtler tüm haklarını alsın ama bu Suriye’nin bütünlüğü içinde olsun” diyordu. Bağımsız bir devlet ya da federal bölge istemiyordu. PYD (PKK’nın Suriye kanadı) dışındaki tüm partilerle diyaloğu vardı, kim Esed rejimine karşı çıkıyorsa onlarla iletişime geçiyordu ama en çok gençlere yakındı. Sokaktaki gençler ne istiyorsa babam onu istiyordu.
Meşal Temo, Esed’in reformları kapsamında siyasi tutuklulara af kararıyla, cezası bitmeden altı ay önce cezaevinden çıkmıştı. Esed’in bu adımı sizde “Bu rejim, Esed’le birlikte de dönüşebilir” düşüncesi yarattı mı?
Kesinlikle hayır. Biz Esed’e güvenmedik ve Esed’in mutlaka gitmesi gerektiği konusunda kararlıydık.
Öldürülmeden önce babana nasıl tehditler geliyordu?
Muhaberat’tan arıyorlardı “Eğer siyasetin değişmezse ya bugün ya öbür gün...” diyorlardı. Babam güvenlik nedeniyle son bir ayda hiç eve gitmiyordu zaten. Üç kez yer değiştirmişti. Nereye gittiğini sadece koruması ve ben biliyorduk. Zaten ölmeden 15-20 gün önce başarısız bir suikast girişimi olmuştu. Ondan sonra da tehditler kesilmedi. Babam bir karar vermişti; “Ya öleceğim ya da şerefimle yaşayacağım” diye...
Saldırı günü neler oldu?
O gün de tehdit edilmişti zaten. Babam gençlerle buluşmak istemişti. Çünkü o gün Suriye’den çıkmayı planlıyordu. Toplantıda partiden iki gençle konuşuyordu. Ben de oradaydım, odanın kapısının önündeydim. Hem onu korumak için hem de içimde “kötü bir şeyler” olabilir kaygısı vardı.
Toplantıyı neredeydi?
Babamın bir arkadaşının, Raşo’nun evinde. Evin bir avlusu vardı. Geldiler, önce kapıda Raşo’yu dövdüler. Dört kişiydiler birisinin yüzü kapalıydı, maskesi sonra düştü. İçeri girer girmez bana ateş ettiler, bir kurşun karnıma isabet etti, ben yere düştüm. Sonra, babamın bulunduğu odaya girdiler. Sadece “Meşal Temo, bizimle geliyorsun” dediler. Babam “Siz kimsiniz, neden geliyorum” derken ateş açtılar. Arapça konuşuyorlardı. Ben fazla hareket edemiyordum ama sesleri duyabiliyordum. İçerde gençlerden bir kız vardı, Zahide, o da yaralandı. Babam öldü.
Peki baban son söz olarak bir şey diyebildi mi?
İlk kurşun kalbine geldi, o yüzden hiç birşey diyemedi...
Senin tedavin nasıl oldu?
Komşular ambülans çağırdılar, hastaneye götürdüler. İlk üç dört gün durumum kritikti. Herkes bana “Baban iyi” diyordu. Biliyorum yalandı, ama yalan da olsa inanmak istiyordum.
Hastanede güvende hissediyor muydun kendini?
Hayır. Güvenli bir yer değildi zaten ama halk öyle bir isyan etti ki partiden olan olmayan tüm gençler nöbet tuttular. 5 gün sonra hastaneden ayrıldım, köye gittim. Sonra başka bir yerde gizli bir eve gittim, orası daha güvenliydi. Ama, yine de tam güvenlik olmayınca yaklaşık üç ay önce ailemle birlikte Türkiye’ye geldim.
Daha sonra olayla ilgili bir şeyler öğrenebildin mi?
Oradaki komşuların dediğine göre dört araçla gelmişler ve bütün mahalle abluka altına alınmış. Bir saat geçtikten sonra kaymakam aramış ve “Kim konuşursa dilini keseriz” demiş.
Sence babanı öldüren kim?
Beşar Esed’in istihbaratı. PYD’nin parmağı olabileceği söylentileri için ne diyorsun? (PYD taraması yapılarak önceki haberlere ulaşılabilir - www.ilkehaber.com) Bendeki bilgiler bu işi Suriye istihbaratının yaptığı yönünde. Babamın ölümünden sonra Kürt halkı bütün partilere öfkeliydi, sadece PYD değil tüm partilere tepki vardı. Tüm gençlik hareketleri babamı seviyordu. Babam rejime ilk karşı çıkanlardan biriydi. Halk, tüm partilere geç kaldıkları için tepki gösterdi, ayrıca “Bakın Meşal gitti, siz hala hiç bir şey yapmadınız” diye öfkeliydi.
Suriye’deki Esed karşıtı muhalefet için ne düşünüyorsun?
İki gün önce İstanbul’da bir toplantı yapıldı. Maalesef o toplantıda da faşist fikirlerle aralarına mesafe koyamadılar. Kürdü hâlâ kabul etmediler. Kürtlerin hakkında olumlu birşey demediler. Ben toplantıda açıklanan Kürt Ulusal Konseyi’nin taleplerini destekliyorum. Kürtlerin ikinci büyük halk olarak ifade edilmesi, adem-i merkeziyet... PYD hakkındaki fikrin ne?
Herkes fikrinde özgürdür. Ben PYD’yi eleştirmek istemiyorum. O da Suriye muhalefetinin içinde, onu eleştirsem tüm Suriye muhalefetini eleştirmem lazım. Onlar da Esed’in gitmesini istiyor. Biz 2005’ten beri karşı çıkıyoruz Esed’e. Belki PYD de 2 ay sonra güçlü bir şekilde karşı çıkar.
Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin olarak takındığı tutumu nasıl buluyorsun?
Türkiye şimdiye kadar olumlu rol oynadı. Kapılarını bize açtı, bütün muhalefet burada çalışıyor. Ama şunu söyleyeyim. Türkiye’nin sadece Arap muhalefetini değil, tüm muhalefeti desteklemesini umuyoruz.
Bir gün Suriye, Türkiye, Irak ve İran’daki Kürtlerin biraraya gelip bir devlet kurması gibi bir hayalin var mı?
Bu tüm Kürtlerin hayalidir ama aynı zamanda imkansızdır. Nasıl Arap birliği tüm Arapları tek devlet olarak görmek istiyorsa bizim de bilinçaltımızda bu vardır. Ama bu sadece bir hayaldir.
Sesini ilk yükselten Kürtlerden
Meşal Temo, Kürtler arasında Esed rejimine karşı sesini ilk yükselten ve en ön saflarda mücadele eden liderlerden birisiydi. Aslında ziraat mühendisi olan ve büyük bir aşirete mensup olan Temo uzun yıllardır saygın bir siyasetçi olarak biliniyordu. 2005’ten bu yana çalışmalarını Gelecek Hareketi Partisi altında yürütüyordu. Defalarca gözaltına alındı. Üç yıl cezaevinde kaldıktan sonra Esad affıyla dışarıya çıktı ancak iki ay sonra bir silahlı saldırıda öldürüldü. Suriye’de ayaklanmalar başladıktan sonra Kürt partilerinin oluşturduğu grubu terk etme nedenini “Hükümetle müzakere yapmak istediler. Basit şekilde söylemek gerekirse kendi halkını öldüren bir rejimle müzakere yapamazsın” diye açıkladı. Daha sonra Suriye Ulusal Konseyi’ne katıldı. Verdiği röportajlarda çokça gençlerden, Suriye’de yeni bir kuşağın geldiğinden bahseden Temo silahlı saldırıya uğradığı sırada da partisinden iki gençle toplantı halindeydi.
Baas üyesi değilsen işsizsin
Suriye’de bir Kürt olarak yaşamak nasıl bir şey?
Bu çok uzun bir hikaye. Bunun hakkında kitaplar yazmak gerekir. Suriye’de Kürtler yaklaşık 40 yıldır çok zor koşullarda yaşıyor. Kürtler doğdukları andan itibaren suçlu; “Sen Kürtsün, o halde suçlusun.” Yakın zamana kadar kimlikleri bile yoktu. Suriye’de bir Kürt eğer rejime yandaş olmazsa, Baas partisine üye olmazsa iş bulamaz. Suriye’de en basit ceza hapistir, bu ölüme kadar gider.
En basit hakkı, dili bile yasaktır. Okulda, kamu dairesinde Kürtçe konuşmak yasaktı. Birkaç yıl öncesine kadar böyleydi. Okulda zaten Kürtçe ders yok. Geçen yıl birkaç kişi gönüllü olarak Kürtçe kurs açtılar. Devlet tarafından tespit edildiği anda da tutuklandılar. En kötüsü benim kimliğimde Suriyeli Arap yazıyor. Sadece Suriyeli yazsın tamam, ama ben Arap değilim, Kürdüm.
Kürtlerin siyasi faaliyet yapması mümkün mü?
Parti zaten yasak. 4-5 kişi toplanmak için bile günlerce uğraşmanız, çok çaba göstermeniz gerekiyor. Gizli olsun ‘aman devletin kulağı duymasın’ diye... (Taraf)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.