• BIST 9549.89
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 11 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 2 °C

Liberaller-AKP ittifakı bozuldu mu?

Liberaller-AKP ittifakı bozuldu mu?
Son günlerde "Liberaller-AKP ittifakı bozuldu" kanısı yaygın. Hükümeti eleştirmeye başlayan 'liberaller' "Pişman değiliz" diyor.

Son günlerde "Liberaller-AKP ittifakı bozuldu" kanısı yaygın. Hükümeti eleştirmeye başlayan 'liberaller' "Pişman değiliz" diyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kars’taki insanlık anıtı için “Ucube” demesi ve alkol tüketimiyle ilgili kısıtlama getiren yönetmeliğe tepki gösterenlere “Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar” ifadesini kullanması, bugüne kadar iktidara destek veren liberallerde bir ‘kırılma’ yarattı. Hükümetin sıkı destekçilerinden Ahmet Altan, ‘Erdoğan ve kof kabadayılık’ başlıklı yazısı nedeniyle Başbakan’la mahkemelik bile oldu. Son günlerde yaşanan tartışmalar “AKP ve liberaller arasındaki ittifak bitiyor mu?”, “Yetmez ama evet’çiler pişmanlar mı?” sorularını gündeme getirdi. “Liberal” olarak nitelenenlere, düşüncelerini sorduk.

Mehmet Altan:

Kendimi İkinci Cumhuriyetçi olarak tanımlıyorum. Maalesef Türkiye’de olup biteni politika üzerinden değerlendirme zihniyeti, ilke üzerinden harekete geçmekten baskın tutuluyor. Soru dönüp dolaşıp AKP’li misin yoksa CHP’li mi üzerine odaklanıyor. Ben İkinci Cumhuriyet siyasal sistemini ve rejimin değiştirilmesi gerektiğini ilk olarak 1991 yılında söylemiştim. O zaman AKP filan yoktu piyasada. AKP “Muhafazakar demokrasi” rayından çıkar ve politikalarını sadece muhafazakarlık üzerine oturtursa, bu sadece bir avuç ‘liberali’ etkilemez. Siz liberal demokrasiyi takip etmek yerine, Kemalistlerin rövanşını almak peşindeyseniz, yarın öbür gün başka bir iktidar gelir, sizin de rövanşınızı alır. 

Pişman filan değilim, neden olayım? Politikası doğruysa desteklerim, yanlışsa söylerim. Bugün inanç, ideoloji olarak birbirine benzemeyen insanların ortak paydası AB normlarına uygun bir hukuk ve demokrasi devleti. Bu yönde çalışılırsa, AKP’yi yeniden desteklerim. Hem Türkiye tarihinden her partide yoldan sapmalar olur, ancak bu son durumda gereğinden fazla uzadı iş nedense.

Cengiz Çandar:

‘Yetmez ama evet’ demek, bir değişim ihtiyacının sonucu, yapılan değişimin olumlu yönde olmasıyla, gerekliliğiyle ilgili bir durumdu. Daha geçen gün Cumhurbaşka-nı’yla görüştük, yeni anayasadan bahsediyor. ‘Yetmez ama evet’çilerin zaten isteği de bu yönde değil miydi? Neden pişman olacağız? Pişman olmak için bir neden yok. Bu bir ilke tutumuydu, ilkeler konjektüre göre değişmez zaten.

Beni liberaller arasında gösteriyorlar ama ben kendimi demokrat olarak tanımlıyorum. Köşemde de belirttiğim gibi “‘Liberal aydınlar’ diye, homojen ve monolitik bir kitle yok ama bu sıfatla genellikle ‘Milli Görüş’ kökeninden gelmeyen, çoğunlukla ‘sol kökenli’ ve demokratikleşme ve sivilleşme konusunda etkili bir kanaat önderliği ortaya koyan unsurlar kastediliyor. Demokratikleşme ve sivilleşme doğrultusundaki her ileri adımında AK Parti’yi, bu unsurların yüreklendirdiği doğru. Şimdilerde, bu unsurlarla AK Parti arasındaki makasın açıldığı ileri sürülüyor.

Söz konusu çevrenin AK Parti’nin ‘milliyetçi sapması’ ve ‘söylemleri’nden memnun olması için hiçbir sebep yok. Ancak AK Parti’nin geçerli bir demokratik alternatifi net biçimde ortaya çıkmadıkça, seçim sonuna ve yeni anayasa girişimlerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği görülünceye dek, bu çevrenin AK Parti’ye kategorik biçimde karşı olacağını beklemek için gerçekçi bir sebep de yok. Başbakan Erdoğan’ın tazminat davası açmasına gerekçe sağlayan Ahmet Altan, ibresini CHP’ye mi çevirdi? Hayır. Kemal Kılıçdar-oğlu’nun giderek bir ‘çizgi roman kahramanı’na benzediğini yazarak CHP’yi ti’ye aldı.

Mehmet Barlas:

Asıl soru şu; liberaller Ak Parti’den desteğini çekerse ne olur? Liberaller bugün seçimlerde CHP’yi desteklerse, CHP yüzde 45 oy alır mı? Liberallerin düşünce değeri vardır, ancak oy gücü düşünüldüğü kadar güçlü değildir. Bir lideri iktidara taşıyacak gücü yoktur. Liberaller neye karşılar? Genelkurmay’ın muhtıra vermesine, Balyoz darbe planlarına, Kürt meselesinin yok sayılmasına karşılar. Bunlar benim de karşısında durduğum konular. Şahsen ben nelere karşı olduğumu çok iyi biliyorum. Bunları ifade etmekten de çekinmiyorum. Pişmanlık diye birşey yok. İleri, çağdaş düşüncenin peşinde olanlar pişmanlık duymazlar.

Ergun Babahan:

12 Eylül refarandumunda kullandığı ‘Evet’ oyu için ise kesinlikle pişman değilim. Bu referandum Türkiye’de yargının yapısını değiştirme yönünde tarihi bir adım oldu. Yargı vesayetinin hızla kırıldığına bu süreçte yakından tanıklık edeceğiz.

12 Eylül’le yüzleşmek yeni anayasayla mümkün olabilir diye düşünüyorum, çünkü asker-sivil ilişkileri doğru bir raya oturtulmadan, savunma politikalarını seçilmiş siyasiler belirlemeden, bu tip söylemlerin popülist yaklaşım olarak kalacağına inanıyorum. Son referandum Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda atılmış önemli bir adımdı ve öyle kalmaya devam ediyor. Bizler, iktidarları kendi doğrularımıza ikna için çabalama dışında bir güce sahip değiliz. Zaman zaman farklı görüş ve yaklaşımlar kaçınılmazdır ve sağlıklı olan da budur açıkçası.

Fuat Keyman:

Ben kendimi özgürlükçü solcu ve sosyal demokrat olarak tanılıyorum. Ben kendi hesabıma Türkiye’de deokratik reforma ihtiyaç olduğunu düşündüğüm için Ak Parti’e destek verdim ve de hiç pişman değilim. Eğer AK Parti’ye destek verme temeli, partinin kendisiyse iş değişir, pişmanlık olabilir. Ama sadece demokratik reforma ihtiyaçtan Ak Parti’ye destek veriyor özgürlükçü sol. CHP’nin ve sol kesimin demokratikleşme sürecinde ellerini daha fazla taşın altına sokmaları gerekiyor.

Oral Çalışlar:

Bir kere ben kendimi liberal olarak tanımlamıyorum, sosyalist olarak tanımlıyorum. Sonuç olarak özgürlükleri savunan insanlar diyelim. Son dönemde ortaya çıkan tartışmalar yeni bir tartışma değil. Ak Parti iktidara gelmeden önce de, geldikten sonra ki dönemlerde de çok kez eleştiriler yaptık. Zaten bizim Ak Parti ile bir koalisyon ortaklığımız yok. Bu iktidarda bugün Ak Parti olur, yarın başka bir parti gelir. Özellikle militarizmin siyaset alanından uzaklaştırılması noktasında yapılanlar Türkiye’nin geleceğiyle ilgili çok önemliydi. Bunları tabii ki destekledik ve ileriye götürülmesini savunduk. Bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz...

“Yetmez ama evet diyenler pişman oldular” tamamen saçma çünkü anayasa değişiklikleri bizim savunduğumuz, istediğimiz değişiklerdi. Ak Parti’ye hiç oy vermedim, vermeyi de düşünmüyorum ama iyiye iyi, kötüye kötü demeye devam edeceğim. Anayasa değişikliği konusunda ‘Hayır’ diyen arkadaşların demokrasi, özgürlük duyarlılıkları varsa pişman olacaklarını düşünüyorum. Bizim için kalıcı olan o değişiklikler Türkiye’nin çıkar hanesine yazıldı, Ak Parti’nin değil.

Oya Baydar:

Gerek liberallerin, gerekse özgürlükçü demokrat solcuların yolları, vesayete, darbeciliğe, bürokratik oligarşiye, bu topluma artık dar gelen miadını doldurmuş statükocu milliyetçi kurucu ideolojiye karşı hem birbirleriyle hem de AKP ile belli noktalarda kesişti. Kesişme noktaları: AB normlarına uyum, güçlü bir değişim dalgası ve talebi içindeki toplumun önünü kesen darbeci teşebbüs ve zihniyetin geriletilmesi, bu zihniyetin sembolü ve tezahürü olan 12 Eylül Anayasası’nın değişmesi, vb gibi demokratik özlem ve taleplerdi.

Hangi hayal kurulmuştu da hayal kırıklığına uğransın? Marksist sınıfsal analiz yöntemini işlevsel gören biri olarak, neoliberal AKP’nin demokrasi talebinin “kendisi için demokratlık” sınırları içinde, yani kendi dinsel muhafazakâr referansları ve sözcülüğünü yaptığı yeni sermaye sınıflarının talepleri çerçevesinde kalacağından hiç kuşkum yoktu ki hayal kırıklığı yaşayayım. Ancak 12 Eylül rejimini ve zihniyetini simgeleyen bir anayasaya “dokunmak”, değişim talebinin somutlanmasıydı ve önemliydi. Daha demokratik ve özgürlükçü bir toplum hedefine doğru düşe kalka yürümeye çalışırken farklı siyasal-ideolojik kanatların yolları zaman zaman kesişir, bir adım sonra da doğal olarak ayrılabilir.

Dar siyasal cepheleşmenin istemezük’çülüğünün değil, iktidara “Yetmez ama evet” diyerek bir adım ileri atmasını sağlamanın, yetmediği noktada da “Yetti artık, kendine gel” demenin ve alternatif sunmanın yapıcı ve sorumlu siyasal tavır olduğunu düşünüyorum

Hasan Cemal (29 Ocak 2011 tarihli köşe yazısından):

Son sekiz yıldır Başbakan Erdoğan’la ilgili eleştiriden daha çok destek yazısı yazdım. Bu bir ‘ittifak’ mıydı Erdoğan’la. Hayır. Son zamanlarda Erdoğan’a ve hükümetine yönelik eleştiri yazılarım çoğalmaya başladı. Hayal kırıklığı mı? Pişmanlık mı? İkisi de değil. Dün olduğu gibi bugün de, Erdoğan’a dönük destek ve eleştirilerimin arkasında duruyorum. Çünkü onların altında benim ‘değerler’im yatıyor. O değerlere ters düşülürse eleştiririm, denk düşülürse desteklerim.

Heykel ve alkol sözleri tepki yarattı

Başbakan Tayyip Erdoğan, Kars’ta ünlü heykeltıraş Mehmet Aksoy’un yaptığı heykel için “Ucube” sözünü kullanınca, bir süredir demokratik adımların gecikmesinden yakınan liberallerin tepkisini çekti. Erdoğan, Ahmet Altan’ın Taraf’ta kendisini hedef alan yazısı üzerine 50 bin liralık hakaret davası açtı. Alkol yönetmeliğiyle ilgili tartışmalarda da Erdoğan’ın tavrı liberallerin eleştirisini aldı.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89