• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 9 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 0 °C

Kürtlerin Suriye’de ikinci şansı

Kürtlerin Suriye’de ikinci şansı
Osmanlı'dan sonra Kürt topraklarını aralarından paylaşan devletler Kürtlerin topraklarından mahrum kalmasına yol açtılar... Prof. Fouad Ajami yazdı.

İki yüz binden fazla Suriyeli Kürt sığınmacı Irak Kürdistan’ına akın etmişti. Suriye’den kaçan Kürtler aslında (mevcut uluslararası hukukun hükümlerine göre) uluslararası bir sınırı geçmiş oldular. Yürürlükte olan hükümlere göre öyledir de. Kürt dünyası bakış açısına göre Suriyeli Kürtlerin Irak Kürdistan’ına geçmeleri yalnızca kendi vatanı bir coğrafyadan yine kendi vatanı olan diğer topraklara geçmekten ibarettir. Kürtler, yaklaşık olarak yüz yıl önce İngiliz ve Fransız güçlerince Bereketli Hilal toprakları üzerinde çizilen yapay sınırlara itibar etmiyorlar.

Kürtler, karmaşık siyasi çatışmaların sahnelendiği bu coğrafyada kendilerine dayatılan sınırlardan dolayı meydana gelen erozyondan acı çektiler. Osmanlı İmparatorluğunu dağılmasından sonra Kürt topraklarını aralarından paylaşan yeni devletler Kürtlerin kederli bir yaşam sürmesine ve topraklarından mahrum kalmasına yol açtılar. Persler, Türkler ve Araplar kendi devletlerini güvence altına aldılar. İran ile olan Irak sınırlarından Akdeniz’e kadar uzanan coğrafyadaki Osmanlı Arabistan’ı (Turkish Arabia) topraklarında Araplara birçok devlet miras olarak kaldı.

Yalnızca Kürdistan’a ihanet edildi. Halkı parçalandı; İran, Irak, Türkiye ve Suriye arasında paylaşıldı. Kürt tarihi, toprakları üzerinde egemen yönetimlerin bastırmaya çalıştığı isyan olaylarının vakanüvisleri halini geldi. Kürtler arasında, yüreklerinin derinliklerinde hissettikleri bir duygunun ifade edilmesine bakılacak olunursa, Kürtlerin artık dağlara çıkmalarından başka dostları kalmamıştır.

Oysa şimdi Kürdistan da yeni bir yaşam tarzı Kürtlere heyecan veriyor. Bir zamanların unutulmuş kale kenti Erbil/Hewlêr, Irak Kürdistan’ın başkenti, büyük alış veriş merkezlerin bulunduğu, gökdelen şeklinde inşa edilmiş, sunumu bakımında yüksek derecede gösterişli otellerin faaliyet gösterdiği, hızla gelişme kaydeden bir şehirdir. Irak’ın diğer bölgeleriyle mukayese edildiğinde, siyasal istikrarın olması ve bir tür cazibe merkezi haline gelmesi nedeniyle Hewlêr şehri, petrol ve doğalgaz gibi kaynaklarından dolayı külleri üzerinde adeta yeniden doğmuştur.

Kürtler açıkgözlüdürler. Hewlêr’in yeniden inşa edilmiş büyük Kürdistan’ın başkenti olduğu iddiasında değiller. Ancak Hewlêr, Kürtlerin zihin dünyasında baş köşede bir yerde durmaktadır. Hewlêr, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin memleketidir. Aslında bağımsız bir ulusun bireyleri olan beş milyonluk Kürt nüfusu resmi olarak Irak’ın bir parçasını oluşturuyor. 

Devam eden Tehlikeler

Kürtler arasındaki realist bakış açısına sahip kişiler, Kürt dünyasını parçalayıp, onları yöneten güçlerin ne olduğunu ve Kürtlere hükmeden milletlerin acımasız uygulamalarını biliyorlar. Yine de, sınırların ortadan kalktığı ve bütün halde olan toprakların akışkan hale geldiği küresel bir dünyada zamanın ruhu gereği ellerinden gelenin en iyisini yapmaya kararlılar. 

Batı Kürdistan’ın/Rojava’nın bugünkü talihi bu yeni kaçınılmaz hissiyatının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Şam rejimi ile esas itibariyle Sünni olan isyancılar arasında gelişen savaş, Suriye’de yaşamakta olan iki milyon ile üç milyon arasında bir nüfusa sahip Kürtlerin geleceğine yönelik tehlike arz ediyor ve aynı zamanda yeni bir olanak sağlıyor.

Kürtler, Kuzeydoğu Suriye’de, Türkiye ve Irak sınırları boyunca, Suriye egemenliği altındaki topraklarda yaşamlarını idame ediyorlar. Kürtlere ait topraklarda Suriye petrolünün önemli bir kısmı çıkmaktadır. Arap milliyetçiliği, otoriter Suriye devletinin itikat beşiği, Kürtleri en temel ve yaşamsal haklarından mahrum bırakarak, onlara karşı davranışlarında açıkça ırkçı olmuştur: En çarpıcı örneği, Kürtlerin kendi anadilinden konuşamaması. Baba ve oğul Esadlar rejimi, Kürtleri birbirlerine kırdırmada, sosyal yapıları üzerinde tahribat yapmada becerikli olmuştur.

Patlak veren 2011 iş savaşında Suriye muhalefeti de Kürtlerin başına bela oldu. Sünni Arap isyancı grupların liderleri kendi merkezi devletlerini kurmaya odaklandılar. Türkiye’nin sponsor olduğu isyancılar da aynı zamanda Kürtleri kendi akıbetleri hakkında kuşkulara sevk etmiştir. Suriye sınırlarını yolgeçen hanı haline getiren yabacı cihatçılar Kürtler için başka bir endişe kaynağı oldu.

Kürtlerin kendilerine ait küçük çapta gönüllü bir gücü bulunuyor. Ancak, İslamcı savaşçılarının bolca silahları, para kaynakları ve kaynağı kontrol edilmeyen savaşma gayretinin bulunduğu El-Nusra Cephesi gücüyle karşılaştırılamaz. Kürt grupları Suriye rejiminin terk ettiği bölgelerde yönetimi ele almada kararlılık gösterdiler. Temmuz ayının ortalarında Kürtlerin yaşadığı yerleşim yerlerinde çatışmalar patlak verdi ve o zamandan beri aralıklı olarak da devam ediyor. Hewlêr’deki yönetim yetkilileri Suriye’den bir göç olgusunu teşvik etmeye taraftar olamaya istekli olmamalarına rağmen, binlerce Suriyeli Kürt yardım aldığı Irak Kürdistan’ına sığınma yolu bulmuştur.

Türkiye yönetimi Suriyeli Kürtlere büyük bir engel çıkarıyor. Türkiye ve Suriye’de yaşayan Kürtleri ayıran sınır hattı yapaydır. Önde gelen önemli köşe yazarı Cengiz Çandar’ın gözlemlediği gibi, Kürtler, yapay sınırlarla belirlenen Türkiye ve Suriye sınırlarını dikkate almıyorlar. Kürtler için aralarına konulan sınır hattı, ileriye veya geriye doğru özgür ve kolay bir şekilde hareket etmeleri için geçmeleri gereken yalnızca bir demiryolu hattından ibarettir.

Türkiye İkilemi

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt sorunu konusunda bir ikilemle karşı karşıyadır. Başbakan ülkesinde Kürdistan İşçi Partisi/Partiya Karkerên Kürdistan (PKK) ve tutuklu lideri Abdullah Öcalan ile barış yapma sürecine yatırım yapmıştır. Diğer yandan, Irak Kürdistan’ı petrolü ve doğalgazına son derece ihtiyacı olan Türkiye, Irak Kürdistan’ı ile çok yakın ilişkileri var. Ancak, Türk devletinin Suriye Kürtlerine karşı savaşan cihatçılara karşı keyfi tutumu (permissive attitude) Başbakan Erdoğan açısında (yeni) bir sorunun kaynağını teşkil etmiştir. Cihatçı gruplarla arasına mesafe bırakarak, onlara doğru giden uzun erimli yoluna devam etmiştir.

Türk demokrasisi kendi gelişim seyrinde Kürtlere bir soluk alma olanağı verdiği bir dönemde, tarihin akış seyri Irakta ve şimdide Suriye’de Kürtlere ikinci kez şans tanıyor. Kürtlere karşı baskının teokratik tiranlığın olağan bir parçası olduğu İran’da ise gelişmeler durgun seyretmektedir.

Suriye şartlarında hayatta kalmak için savaştan yana tercih yapan Kürtler, bir parçası oldukları modern tarihin bünyelerine açtığı yaraları temizleyemezler. Ve nihayet, daha önceleri yaşadıkları tecrit edilme hali artık geride kalıyor. Bir zamanlar bağrına sığındıkları dağların eteklerinde yeni ve daha güvenilir bir yaşam Kürtleri bekliyor.

Prof. Fouad Ajami
Çeviri: Nizamettin Karabenk

Fouad Ajami Lübnan asıllı, akademiyen, yazar, birçok ödülün sahibi. Amerikan Üniversitesi Profesörü, Standford Üniversitesi, Hoover Institution’de kıdemli akademisyen. Johns Hopsking University’de Ortadoğu Araştırmaları Direktörlüğü görevi yaptı. Ortadoğu politikaları, dış politika ve çağdaş tarih konuları uzmanı.

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89