Dün Nuray Mert, Milliyet Gazetesi'ndeki köşesinde fevkalade önemli bir hususa dikkat çekti. Son günlerde Kürt meselesinin İsrail kriziyle ilişkilendirildiği ve Türkiye'nin en can alıcı sorununun "dış mihraklar" tarafından tayin edildiği algısının yeniden pompalandığının altını çizdi. Oysa Mert'in ifade ettiği gibi esas mesele "içeride", "dışarıda değil" ve dolayısıyla ilk evvela "içeride" demokratik yollarla çözülmesi gerekiyor.
Her ne kadar benim de sıkça kullandığım "Suriye'nin, İran'ın PKK kartları" mealindeki ifadelerin konuyu özünden saptırdığını vurgulasa da Mert yine de "bölgesel çatışmaları tırmandırma sürecinde, PKK'nın yeni ittifak ilişkileri kurmaya girişmesinin" söz konusu olabileceğini teslim ediyor.
Ne yazık ki Kürtlerin tarihi bu tür talihsiz ittifaklara dolu. Zira sayıları 30 milyonu aşan Kürtler yayıldıkları tüm coğrafyada (buna eski Sovyetler Birliği de dahil) her daim en acımasız yöntemlerle asimile hatta yok edilmeye çalışılmışlar. Sinmek yerine başkaldırınca Kürtler hızla "sorun" haline gelmişler. Bu sorunu demokratik yöntemlerle çözmek yerine Kürtleri sindirmeye gayret edenler yıllardır Kürtleri birbirlerine ve komşu devletlere karşı kullanmışlar. (İran'ın Irak'a karşı KDP'ye verdiği destek, KDP'nin PKK'ya karşı Türkiye'yle birlikte savaşması, Suriye'nin PKK hamiliği ve liste uzayıp gidiyor... ) Bölge dışı aktörlerin de zaman zaman bu kirli oyunlarda yer aldığı ayrı bir gerçek.
Devamı
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.